hat yazı örnekleri ve anlamları
Hatİngilizce anlamı ve tanımı Hat anlamları (noun) A covering for the head; esp., one with a crown and brim, made of various materials, and worn by men or women for protecting the head from the sun or weather, or for ornament. sing. pres. of Hote to be called. Cf. (a.) Hot.
AdliYazı Ve Yazışma Örnekleri. ISBN: 9789750265952 2021 1. Baskı Genel Hukuk Ahmet Cemal Ruhi, Canan Ruhi Seçkin Yayıncılık. Okuldan mezun olan öğrencilerin uygulamada "sudan çıkmış balık gibiyiz" demelerinin sebebi, dersleri sadece teorik olarak görmelerinden kaynaklanmaktadır.
Hatkelime manası olarak, yazı ve çizgi manalarını taşımaktadır. Biraz daha ayrıntılı açıklayacak olursak: Belirlenmiş olan estetik kurallara bağlı kalarak yazı yazma sanatı olarak ta açıklanabilir. Hat kelimesinin yanına sanatta eklenince yani Hat Sanatı denilince de Güzel Yazı anlamına gelmektedir. Bir nevi görsel
Güzel yazı yazma sanatı olarak da bilinen hat sanatı, ilk olarak Arap ülkeleri tarafından 6. yüzyıl ile 10. yüzyıl yılları arasında ortaya çıkmış ve kullanılmaya başlanmıştır. Kelime kökeni olarak Arapça’da “hatt” mastarından türeyen kelime yol, yazı ve çığır anlamlarına gelmektedir. Terim olarak ise hüsn-i hat olarak yani Arap harflerini kullanarak
ÖZELHAT VE EBRU , 17.04.2022 saat: 21:00'a kadar internet sitemizden pey verebilirsiniz. 21:02 itibariyle canlı mezat başlayacaktır. Komisyon Oranı: % 20 "ÖDEME SÜRESİ MÜZAYEDE BİTİMİNDEN SONRA 1 HAFTADIR. Currency Converter: TL USD EUR GBP. Toplam Ürün : 124. Lot : 1 > Hat.
Site De Rencontre Gratuit Badoo Inscription.
Hat, İslam sanatının kalbidir. Yazı olmanın ötesinde, İslam sanatları içerisinde kendine has bir yeri vardır. Arap harfleri, hattatın elinde büyük bir imkan ve güce dönüşür. Latin harflerinden farklı olarak Arap harfleri, yazının içerisinde istenen şekle girer, sanatkarının elinde anlamını ve özünü kaybetmeden istenilen formda bulunur. Ufuk Alkan, hat sanatı ile ilgili şu bilgileri aktarır, "Hattat, harfi resmetmeye, onun mutlak formuna yaklaşmaya çalışır. Dış dünyaya ait bilinen bir nesneyi değil, dış dünyada var olmayan harfleri ve harfler arasındaki ilişkiyi düşünür yazar ve çizer. Öte yandan resim sanatı, tabiatı doğru ve gerçeğe uygun olarak tasvir etmeyi gaye edinmiştir. Batı resim sanatının temelinde, hemen hemen 500 yıldır, tabiatın taklidi yer almıştır. Geçen yüzyıldan başlayarak, nesne tasvirinden vazgeçip, plastize hale gelen çağdaş resim sanatı, istisnalar dışında, anlaşılmaz bir hal almıştır. Çağdaş resim sanatının en belirgin özelliği, belki de bu yanıdır. Hat sanatı ise, zengin şekilleri hem de ritmik gücü ve muhtevasıyla hala cazibesini yitirmemiştir. Hattat, görünen maddi dünyanın arka planını, onları görünür kılan evrensel, kozmik, değişmeyen yasaları ifade etmeye çalışır. Hat sanatının felsefesi, çağdaş sanat eğitimine daha yatkındır. Çünkü plastik sanat görünüşü için vazgeçilmez olan biçimlendirme öğelerini nokta, çizgi, leke, mekan, yön, biçim, renk, doku kullanılır. Hat sanatı ile resim sanatı arasındaki yakınlık, ortaklık işte bu noktadadır." Osman Özçay, Besmele-i şerif Prof. Dr. Sadettin Ökten'e göre Arap harfleri, kendini sanatkara dayatmayan, adeta sanatkarın hizmetinde olan Hüseyin Kutlu ise, hat sanatı ile ilgili şu sözler aktarır, "Hat sanatında yazı sadece bilgi aktaran bir araç olmaktan çıkmıştır. Bilgi aktarma, yazı sanatının en aşağıda duran bir özelliği olarak vardır. Hat sanatı bir ruh taşır, bütün duygu dünyasını adeta ortaya çıkarır." Hattat Aydın Köse, Vav hattı Hat sanatında en çok kullanılan Arap harfi olarak "vav" harfini görüyoruz. Bu sık kullanım hakkında Hicabi Yıldız bir yazısında şunları aktarır,"Hattatlar en fazla neden “vav” yazmışlar, neden en fazla onu sevmişler, başka harf mi yokmuş?… Çünkü vav harfi, ana rahmindeki çocuğun duruşuyla neredeyse aynıdır. Hat, insanın ömrünün başlangıcını ve hayatının hitamını ifade eder. İnsanoğlu hayatının başında vav, ortasında elif, sonunda yine vav gibidir. Ayrıca vav harfine müsennâ yani çift taraflı yazılan levhalarda sıkça rastlanmaktadır. Bu şekilde çift taraflı yazılara aynalı yazı da denmektedir. Çift halindeki vav harfi ebced hesabında 66 rakamına denk gelmektedir ve Lafza-ı Celalin de ebced hesabındaki karşılığı 66'dır. Müsennâ şekilde yazılan vav harfi de Lafza-ı Celali ifade etmektedir."Yine Hicabi Yıldız'ın aktardığına göre Osmanlı hükümdarları arasında Beyazıd-ı Veli, Dördüncü Murad, İkinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, İkinci Mahmud, Sultan Abdülmecid ve Sultan Reşad bizzat hat sanatı ile meşgul olmuşlardır. Hattat Aydın Köse, Ali
Hat şu anlamlarda olabilir Hat sanatı, Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı. Bowling oyununda topun üzerinde ilerlediği ve sonunda kuka adı verilen nesnelerin bulunduğu tahta yol. Kur’an-ı kerim harf ve yazıları estetik ve güzellik bakımdan fevkalade olup, muteber din kitaplarında; Âdem aleyhisselamın Cennet’te iken, Cennet’in her yerinde ve arş üzerinde bu harflerle Kelime-i tevhid yazısını gördüğü bildirilmektedir. İslamiyet’in ilk yıllarında kullanılan yazı çeşidi hakkında muhtelif rivayetler vardır. İslam aleminin ilk yazı yazanları Resulullah efendimizin vahiy katipleri oldu. Hazret-i Ali, hazret-i Muaviye bunlardandır. Beşinci asrın ikinci yarısında Mekke’de dik ve köşeli ma’kıli yazısı ile yuvarlağımsı Şami yazısı kullanılırdı. Ma’kıli olan ilk İslam yazısı, kısa zaman içinde kufi yazı ile tekamül etti. Hazret-i Ali bu sahada güzel örnekler verdi. Son Abbasi halifesi Mu’tasım Billah’ın kölesi Yakut-i Musta’simi, kaleminin ucunu eğri kesmek suretiyle hat san’atında Aklam-ı sitte altı kalem denilen yazı çeşitlerinin gelişmesinde yeni bir çığır açtı. Bundan dolayı kendisine yenilikte bulunan manasına hattat ünvanı verildi. Osmanlılarda hattatlara hoş-nüvist güzel yazı yazan ve hub-nüvist de denildi. Yazı çeşitlerine de ta’lik-nüvist, celi-nüvist gibi isimler verilmiştir. Osmanlıların hat san’atına büyük hizmetleri oldu. İslami san’atlar arasında en ziyade ileri götürdükleri san’at, hat san’atı olmuştur. Bu güzel san’atta hüner ve deha sahibi kişiler yetiştirmişlerdir. Osmanlı hükümdar, alim, edib ve şairlerinin çoğu hattattır. Gelibolulu Ali’nin Menakıb-ı Hünerveran’ı, Nefeszade’nin Gülzar-ı Savab’ı, Suyolcuzade’nin Devhat-ül-küttab ve Müstekimzade’nin Tuhfe-i hattatin’i gibi hat san’atı ustalarının hayatlarını anlatan eserler yazılmıştır. Hüsn-i hat yazılarının çeşitleri şunlardır 1- Ma’kili yazısı Harflerin hepsi düz, köşeli, hendesi ve donuktur. Ma’kiliye, hatt-ı satrancili de denildi. Bu yazı İslamiyet’ten önce abide yazısı olarak kullanıldı. El ve kalemle yazarak değil, hendese ve nakış aletleriyle çizerek vücuda getirildi. İslamiyet’ten sonra da aynı şekilde kullanıldı. Kalın ve ince olmak üzere iki çeşidi vardır. 2- Kufi yazı Ma’kiliden farklı olarak düzlük ve yuvarlaklık muayyen nisbetler altında karıştırılıp, kalem ona göre ayarlanarak yazışta hareket hakim kılındı. El ve kalemle yazılarak vücuda getirilen Kufi hattı, zor bir san’at ve meleke işi olup, bu hususda, hazret-i Ali çok güzel kufi örnekleri verdi. Kufi yazısına ümmü’l-hutut yani yazıların anası dendi. Yazma ve yapma kufi gibi çeşitleri vardır. 3- Sülüs kalemi Sülüsde her harfin, altıda dört 4/6 parçası düzümsü, altıda ikisi 2/6 de yuvarlağımsıdır. 24 kıl kalınlığına Tomar adı verildi. Bu kalınlığın üçte birine 1/3 sülüs dendi. Mikyas-ül-hat, mizan-ül-hat diye meşhur oldu. Sülüs, her yazının temeli olup, daha çok hat öğretmek için kullanılır. 4- Nesih kalemi Sülüse tabi olup, kalınlığı sülüs kaleminin üçte biri 1/3 kadardır. Kur’an-ı kerim yazılmasında kufi hattının yerine geçtiği için nesih denildi. Aklam-ı sitte’den sülüs ile nesih, güzellikte birinci gelir. Bu hat daha çok mushaf, tefsir, hadis ve benzeri eserlerin yazılmasında kullanıldı. 5- Muhakkak kalemi Her harfin bir buçuk hissesi düz, kalanı yuvarlağımsı, kalınlığı sülüs kalemi kadar olan hüsn-i hat şeklindedir. 6- Reyhani kalemi Muhakkak kalemine tabidir. Kalınlığı nesih kalemi gibidir. 7- Tevki kalemi Yarısı düzümsü, yarısı yuvarlağımsıdır. Kalem kalınlığı sülüse yakındır. Divani ve Celi Divani bunun geliştirilmişidir. Devlete mahsus evraklarda, ferman ve beratlarda kullanılmıştır. 8- Rik’a kalemi Düzlüğü ve yuvarlaklığı değişik, çoğu harfleri bitişiktir. Çok sür’atli yazıldığı, seyyal ve stenoğrafik olduğu için Osmanlılar bu yazıya hatt-ı icaze dediler. 9- Ta’lik kalemi Her harfi yuvarlağımsı olup, düz harfi yoktur. Meşk kalemi diye meşhurdur. Hafi ve celi ta’lik de denir. Hat üstadları talebelerine sülüs ve nesihden sonra ta’lik öğretmeyi tercih etmişlerdir. Osmanlılarda; hatt-i tarihler, şiir ve kasideler reyhani; mushaf, en’am ve dua kitapları nesih; tefsir ve hadis kitapları ta’lik; vali, sancak beyleri ve kadı gibi yüksek me’murlara verilen ferman ve beratlarda, mektup ve tahriratta yazışmada rik’a yazı kullanılmıştır. Osmanlı yazı san’atının temeli Fatih devrinde atıldı ve üç kıt’aya yayılan devletin her tarafında bilhassa merkezi olan İstanbul’da çok gelişti. Sultan İkinci Bayezid Han Amasya’da vali iken, şehir, devrin hat merkezi idi. Bu şehirde tanıdığı ve çok itibar ettiği Şeyh Hamdullah Efendi’yi, padişah olunca İstanbul’a getirmesi hat san’atında yeni bir ekolün doğuşunu hazırladı. Şeyh Hamdullah Efendi’nin hocası Maraşlı Hayreddin Efendi idi. Edirneli Yahya Sufi vasıtasıyla Yakut-i Muşta’sımi’nin Abdullah Siyrafi kolunu yürütmüştür. Sultan İkinci Bayezid Han, Hamdullah Efendi’ye mevcut yazı numunelerini vererek; “Şeyhim acaba kendimize has bir yazı üslubu meydana getirmek mümkün müdür?” diye dileğini bildirdi. Şeyh Hamdullah Efendi kırk günlük bir çalışmadan sonra, o zamana kadar yazılmakta olan Yakut-i Musta’sımi’nin altı çeşit yazısını yeni bir üslub ve karakterde yazmayı başardı. Bundan sonra beş yüz sene Osmanlı Devleti’nin binlerce hattatı bu yolda eserler vererek, bütün İslam alemine kendilerini kabul ettirdiler. O zamana kadar hat san’atı kendi başına müstakil bir san’at kolu sayılmamakta ve boş kalan yerleri süslemelerle doldurulan bir san’at kolu idi. Hamdullah Efendi, yazı içinde süsleme kabul etmeyen bir hattattır. Yazı çeşitleri içinde en çok sevdiği ve yazdığı, nesih ile sülüs yazılarıdır. Bu devirde hat san’atının en önde gelen isimlerinden bir diğeri de Ahmed Karahisari’dir. Hocası Esedullah Kirmani olan Karahisari, Hamdullah Efendi gibi sultan Bayezid Han tarafından İstanbul’a getirtilmiştir. Bütün hayatı boyunca Yakut-ı Musta’simi’nin yolunda olmuş, bilhassa o devirde müsenna adı verilen celi ve değişik bir tarzda yazdığı sülüs nevi yazıda şaheser örnekler ortaya koymuştur. Kendisinden sonra da üslubunu Hasan Çelebi devam ettirmiştir. Ahmed Karahisari’nin yadigar bıraktığı eserler içinde en önemlisi Topkapı Sarayı Mukaddes emanetler dairesi için Kanuni Sultan Süleyman Han adına yazdırılan büyük boydaki Kur’an-ı kerimdir. Her sayfası üç satır kalın reyhani, diğer satırları nesih yazı ile yazılmıştır. On altıncı yüzyılın son yarısı ile on yedinci yüzyılda sülüs ve nesih yazı gelişerek çok değerli hattatlar yetişti. Bunlar güzel yazılarıyla Hamdullah Efendi üslubunu devam ettirdiler. Bu hattatlardan en meşhurları; Sultan Ahmed Camii’nin yazılarını, yazmış olan müderris ve kadı Diyarbakırlı Kasım Gubari, Pir Mehmed, Hasan Üsküdari, Halit Erzurumi, Dördüncü Murad Han’ın nedimi Tıfli Ahmed, Derviş Ali ve Ayasofya Camii’nin büyük levhalarını yazmış olan Teknecizade İbrahim Efendi’dir. Derviş Ali Efendi’nin en değerli talebesi sülüs ve nesihte bir mektep kuran İstanbullu hattat Hafız Osman Efendi’dir. Hafız Osman’dan başka; Suyolcuzade, Eyyublü Mustafa Efendi ve Ağakapılı İsmail Efendi gibi değerli talebeleri vardır. Sultan İkinci Mustafa Han, Hafız Osman’ın talebelerinden olup, yazılarına “Derviş Mustafa Âl-i Osman” yazısını ketebesini koymuştur. Sünbüliye yoluna mensub olan Hafız Osman Efendi, Aklam-ı sitte denilen altı çeşit yazıda üstad olmuştur. Ta’lik yazıda ilk defa Tophaneli Nuri Çelebi şöhret bulmuştur. Kanuni Sultan Süleyman Han, hatt-ı hümayunlarını bu yazı ile yazmıştır. Sultan dördüncü Murad Han da güzel ta’lik yazardı. Hocası, Şeyhülislam Tulumcuzade Abdurrahman Efendi’dir. On sekizinci yüzyıldaki Osmanlı padişahlarından sultan ikinci Mustafa ile kardeşi sultan üçüncü Ahmed, güzel yazı yazan hattatlardandır. Sultan üçüncü Mustafa Han, hatt-ı hümayunlarında ta’lik kırması denilen yazıyı kullanırdı. Üçüncü Selim Han da hatt-ı hümayunlarını ta’lik yazı ile yazmıştır. Bu yüzyılda sülüs ve nesih yazıda yetişmiş olan büyük hattatlar; Ağakapılı İsmail Efendi, Seyyid Abdullah ve İsmail Zühdü Efendi, Eğrikapılı Mehmet Rasim Efendi, Suyolcuzade Mehmed Necib Efendi’dir. Ta’lik yazı mükemmel şeklini on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında göstermiştir. Bu yüzyılda, kazasker Abdülbaki Arif Efendi, Durmuşzade Ahmed Efendi, Eğrikapılı Hoca Farim Efendi, Mehmed Refi Efendi, şeyhülislam Veliyyüddin Efendi ve Mehmed Es’ad Yesari gibi büyük ta’lik ustaları yetişmiştir. Türk hat san’atı on dokuzuncu yüzyılda en mükemmel seviyesine yükseldi. Sülüs-nesihte klasik yazı üslubunu sürdüren hoca hattatların yanısıra, on dokuzuncu yüzyıl başlarında mektep ekol sahibi iki hat üstadı görülmektedir. Bunlardan birincisi Mustafa Rakım Efendi’dir. Celi, sülüs ve tuğrada o devre kadar hiç bir hattatın erişemediği dereceye varmış; Sultan İkinci Mahmud Han da Rakım Efendi’nin talebesi olmuştur. İkinci hat üstadı, Mahmud Celaleddin Efendi’dir. Sultan Abdülmecid Han da Celaleddin Efendi’nin talebesi olup, hocasının üslubunda güzel hat örnekleri vermiştir. Son devir hattatlarının en meşhurlarından Hasan Rıza Efendi, hat ustalarından Mustafa İzzet Efendi’nin talebesidir. Medreset-ül-hattatin’de Hattatlar medresesinde sülüs, nesih ve reyhani hocalığı yaptı. On dokuz adet Kur’an-ı kerim yazdı. Cihangir Camii’ndeki levhaları, Sultan Selim Camii için yazdığı büyük Hilye-i seadet, Mekke-i mükerremede makam-ı İbrahim’de asılı bulunan ilk dört halifenin isimleri meşhurdur. Osmanlılardaki hat ustaları, yazıyı, okuma ve vasfı yanında gözü ve gönlü rahatlatan bir san’at eseri telakki edip, kaleme aldılar. Bu zümre asırlar boyunca Allahü tealanın rızası yolunda öğrenmek ve öğretmek için ücretsiz olarak bu san’atı devam ettirdi. Hat san’atı eğitim ve öğretimine maddiyatın paranın girmesi ayıp ve günah sayıldı. Bu nazik ve nezih hat hizmeti, san’atın zekatı olarak bilindi. Sadece devlet, yahut bir vakıf tarafından tayin edilen hattatın muallimin bu maksatla maaş alabilmesi hoş görüldü. Hat üstadlarının evleri, bir meşkhane gibi muayyen günlerde bir mektep okul vazifesi gördüler. 1 Türk Hattatları Şevket Rado, İstanbul; sh. 17 2 Tuhfe-i Hattatin Müstakimzade, İstanbul-1928 3 Hat ve Hattatan 4 Menakıb-ı Hünerveran Ali Efendi, 1926 5 Rehber Ansiklopedisi; cild-7, sh. 137 Kaynak Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi Hat 1. anlamı Çizgi. Yazı. Ulaşım sağlayan bir taşıtın uğradığı yerlerin bütünü, yol, geçek. Elektrik akımı taşıyan tel veya kablo sistemi"Bir kablodan muhtelif hatlar çıkar."- S. F. Abasıyanık. Telefon, telgraf, televizyon gibi araçlarla iletişim sağlayan yol, kanal. Sınır"Dalga dalga ilerleyen hücum hatlarımız birinci düşman siperlerine girdi."- A. Gündüz. Yüzü biçimlendiren çizgi veya kırışıklık"Yüz hatları bütün bu rivayetleri doğruluyor."- H. Taner. Vücut anlamı şapka. Hat Hat İngilizce anlamı ve tanımıHat anlamlarınoun A covering for the head; esp., one with a crown and brim, made of various materials, and worn by men or women for protecting the head from the sun or weather, or for ornament. sing. pres. of Hote to be called. Cf.a. Hot. A cap or hat worn by officers or enlisted men when full-dress uniform, or dress uniform, is not tanımKelime hat Söyleniş 'hatİşlev nounKökeni Middle English, from Old English hæt; akin to Old High German huot head covering - more at HOOD1 a covering for the head usually having a shaped crown and brim2 a a distinctive head covering worn as a symbol of office b an office, position, or role assumed by or as if by the wearing of a special hat- hatless /-l&s/ adjectiveHat ile eşanlamlı synonym kelimelerChapeau, Lid, Hat İngilizce Hat kelimesinin İspanyolca karşılığı. s. sombrero, bonete, gorra, gorro, tocav. usar sombrero, ponerse sombrero; proveer de sombrero Hat İngilizce Hat kelimesinin Fransızca karşılığı. n. chapeau; typev. porter un chapeau, mettre un chapeau à quelqu'un Hat İngilizce Hat kelimesinin Almanca karşılığı. n. Hut; Mütze; übler Kunde umgangssprachlichv. einen Hut tragen; Rolle oder Position einer Person Hat İngilizce Hat kelimesinin İtalyanca karşılığı. s. cappellov. mettere il cappello a Hat İngilizce Hat kelimesinin Portekizce karşılığı. s. chapéuv. vestir chapéu sobre a cabeça; guarnecer com chapéu, prover de chapéu Hat i. şapka Hat Almanca Hat kelimesinin İngilizce karşılığı. n. headcovering shaped from fabric or other material; person's role or position Hat Türkçe Hat kelimesinin İngilizce karşılığı. n. headcovering shaped from fabric or other material; person's role or positionv. put on a hat; cover with a hat; provide with a hatv. have, possess; contain; must Hat İngilizce Hat kelimesinin Flemenkçe karşılığı. zn. pet, muts; kerelww. een hoed opzetten; een hoed geven Hat n. headcovering shaped from fabric or other material; person's role or positionv. put on a hat; cover with a hat; provide with a hatv. have, possess; contain; must Hat Almanca Hat kelimesinin Flemenkçe karşılığı. had ,heeft ,is ,hebt Hat Türkçe Hat kelimesinin Fransızca karşılığı. ligne [la] Hat Türkçe Hat kelimesinin Almanca karşılığı. n. Linie, Zug
Türkçe sözlüklerde "Hat" ifadesini detaylı bir şekilde araştırdık... Kısaca "Hat" ne demek? Çizgi. Yazı. Ulaşım sağlayan bir taşıtın uğradığı yerlerin bütünü, yol, geçek. Elektrik akımı taşıyan tel veya kablo sistemi Örnek Bir kablodan muhtelif hatlar çıkar. S. F. Abasıyanık Telefon, telgraf, televizyon vb. araçlarla iletişim sağlayan yol, kanal. Dalga dalga ilerleyen hücum hatlarımız birinci düşman siperlerine girdi. A. Gündüz Yüzü biçimlendiren çizgi veya kırışıklık Örnek Yüz hatları bütün bu rivayetleri doğruluyor. H. Taner Vücut biçimi. Bk. yazı Çizgi Bk. çizgi Hat nedir? İlişkili sözcükler Hat ne demek sözlük anlamı nedir sorusunu farklı sözlüklerden yararlanarak yanıtladık. Paylaştığımız bilgilerde eksik veya hatalı bir şey var ise, buraya tıklayarak bize bildirebilirsiniz.
MA’KILİ Ma’kıl lügatte “kale gibi sığınılacak yer” veya “sarp yer” olarak tanımlanır. Ma’kıli yazıda harflerin tamamının düz köşeli hendesi ve donuk olduğu bir yazıdır. Bu yüzden sertlik ve katılık ifade eder. Sarp ve kübik bir yazı olduğu için gözlü ve başlı harfler hep muntazam kare formundadırlar. Her harf değilse de çoğu harfler dört hareketten meydana gelirler. Bu yüzden Hatt-ı Satrancıli denilmiştir. Ma’kıli yazı İnce Ma’kıli ve Kalın Ma’kıli Celi Ma’kıli olmak üzere iki çeşittir. Nakış aletleri yardımı ile meydana getirilen bu yazı türü İslamdan once anıt yazısı olarak kullanılmıştır. İslamiyetten sonra da anıt yazısı olarak kullanımı devam etmiş, dik ve köşeli olmasından dolayı el ve kalem ile yazmakta zorluk çekilmiştir. Bu zorluk nedeniyle, İslamın ilk yıllarında resmi olmayan yazışmalarda kullanılan Şami Nebati yazı ile Ma’kıli yazının terkibinden Kur’an-ı Kerim’in yazılmasında kullanılan Mensub yazı elde edildi. Ma’kıli yazı Kufi yazının bir çeşidi gibi değerlendirilse de tamamen düz, köşeli ve geometrik karakteri ve kalemle yazılarak değil de aletler yardımı ile çizilerek meydana getirilmesi onu Kufi’den ayıran özellik arasında sayılabilir. İslamdan öncede taşa hakkedilerek kitabelerde kullanıldığı, hatta Kufi’nin bu yazının sert ve köşeli taraflarının giderilmesi ile elde edildiği rivayetler arasındadır. KUFİ Geometrik karakterli tamamen düz ve köşeli çizgilerle yazılan kufî yazı, hat sanatında, bütün yazı türlerinin kendisinden meydana geldiği için, yazıların anası anlamında, Ümmü’l-hutut diye anılır. Dört halife döneminde 632-661 birçok bölgenin ele geçirilmesiyle Arap hattı yaygınlaştı ve yeni adlarla gelişimini sürdürdü. Basra’da Hatt-ı Basrî, Halife Kufe kentini merkez yapmasından sonra, büyük ilgi ve teşvikleri ile Kufe’de kullanılıp geliştirilmesi sonucu Hatt-ı Kûfî adını aldı. Gözlü ve başlı harflerin hareketi Ma’kıli de dört iken Kufide üçe inmiş olduğundan başlı ve gözlü harflerin hepsi Kufi hatta yuvarlağımsı üçgenimsi durum alırlar. Her harf üç hareket ile meydana gelir. Bu düzlük ve yuvarlaklık özelliği Ma’kıli ile Kufi’yi birbirinden ayırmada önemli bir unsurdur. Kufi’nin terkip ve bünyeleştirme işinde belirli bir formül olmayıp yazanın fıtrı ve bedii zevki hakimdir. Bu sebeple Ma’kıli’de görülen donuk hendese Kufi’de ruhi ve akılcı bir hendeseye dönüşmüştür. Bu dönüşüm yazana ve yazılana geniş bir inkişaf ve imkan sağlamaktadır. Bu nokta Kufi hattın Ümmü’l-hutut olarak zikredilmesinin sırrını taşımaktadır. Hat Sanatında Yazı Türleri içinde Kufi yazı iki sınıfa ayrılır Yazma Kufi Mensup hat olarak kullanılan yazının ıslahı sonunda yazının el ve kalem ile yazılanı olup hat sanatında asl olan Kufi türü budur. Yazının bünyesi dışında süsleme unsurları olmayıp kalem kalınlaştıkça Kalın Kufi inceldikçe İnce Kufi adını alır. Yapma Kufi Kufi’nin mimari tezyinata uygulanmasından doğan bu tarzda el ve kale mile yazma değil çizmek veya resmetmekten söz edilebilir. Celi Kufi olarak da bilinen bu Kufi türü cetvel gönye pergel aletleri yardımı ile çizim yapılarak hat oluşturulduğu için yapma adını alır. Harflerin yani yazının bünyesinin büyümesi ile arada kalan çıplaklıklar süsleme de kullanılan çeşitli motiflerle doldurulabilmektedir. Hakiki Kufi olarak değil mecazi Kufi olarak bir başka ifade ile hattat yazısı değil mühendis yazısı olarak görüldükleri için estetikleri hat estetiği değil resim estetiğidir. Kufi hat sade, mülasık, tezyini ve geometrik her türlü çeşidi ile Emevi özellikle Endülüs dönemi, Abbasi dönemi ve hatta Selçuklu dönemlerini de içine alan bir etki göstermiştir. Önemi, yerine ve zamanına göre değişse de tesir kuvvetini koruyan Kufi yazı, hat sanatının temelini oluşturan yazı türlerine kaynaklık ederek, olgunlaşmış biçimiyle de günümüze kadar yaşamıştır. Başlangıçta yazma eserlerde sonraları bu eserlerin yalnızca bölüm başlarında kullanılan mesela Kur’an-ı Kerim’de sure başlarında Kufi yazı, ayrıca mimaride yapıların iç ve dış dekorasyonlarında tamamlayıcı unsur olarak kullanılmıştır. Ma’kıli – Kufi Hat Sanatında Yazı Türleri ve Aklam-ı Sitte Şeş-kalem İslam yazılarının ilki Ma’kıli hattın bütün harfleri düz ve köşelidir. Yuvarlağı yoktur. Bundan sonra Kûfi hattı doğmuştur ki, bir kısmı düz, bir kısmı yuvarlaktır. Her ne kadar Mansur ve Mehdi devirlerinde hat çeşitleri otuz yedi’ye kadar çıkarmışlarsa da, hat sanatında yazı türleri içinde bugün Kûfi hattından doğan altı çeşit yazı bilinmekte olup hat çeşitleri anlamında “Kalem” tabiri de kullanılır. Bu altı çeşit yazının usulü ve kaidesi, harf ölçüleri daire ve nokta ile belirlenerek her birine manasına göre isim verilmiştir. Bu yazıları birbirinden ayıran, boyut farkıdır. Yoksa harflerin, şekillerinin esası birdir. Şeş – kalem diye şöhret bulan altı çeşit yazı Sülüs, Nesih, Muhakkak, Reyhani, Tevki, Rikaa, diye isimlendirilmiştir. Genellikle ağzı 3–4 mm genişlikte kamış kalemle yazılır. Sülüs harflerinin gözleri, ağızları, başları, daha mürekkep şekiller almıştır; harflerin şahsiyetleri iyice belirlenmiş, hat daha açık bir hale gelmiştir. Düz ve eğri çizgiler sülüs bünyesinin ana unsurlarıdır. Muhakkak’a oranla boy ve genişlik olarak biraz daha küçük, yuvarlak harflerinin derinliği biraz fazla çanakları daha oval boyları ise yazının olgunluğa erdirilmiş şekli gibidir. Küt kıvrımların yerini daha yumuşak ve tabii kavisler almıştır. Sure başları, beyit ve kaside yazmak için kullanılır. Kitabeler ve kitaplardaki bölüm başlıkları önceleri Kufi ile yazılırken zamanla Sülüs ile yazılır olmuş ve bu yazı süsleme yönü ve heybetli görünüşü ile levha yazısı olarak da kullanılmaktadır. Sülüsün, kitabe ve levhalarda kullanılan kalın ve iri bünyelisine sülüs celisi denmektedir. Celi kelimesi, yalnız kullanıldığı zaman genelde sülüs celisine işaret eder. Osmanlı hattatlarının da özel ilgi ve alaka göstererek sanat ve estetiğin doruğuna çıkardıkları Sülüs hattı birbirinden değerli hattaların kalemlerinin tesiri ile güzelliğin zirvesine yükselmiştir. Geleneksel hat ta’limine sülüsle başlanır ve hüsn-i hatta esas kabul edilir. Sülüs Yazı Örneği Muhakkak’a tabi olmakla beraber bazı farklılıklar gözardı edildiğinde Sülüs’ün 1,5 mm den daha ince yazılmış şeklidir de Sülüs’ün üçte biri kadar olup Sülüs’ün daha basit bir şekli diye ifade edilebilir. Kur’an-ı Kerim ve diğer eserlerin hazırlanışında Sülüs ile arasındaki benzerlik iki yazı türü de iyi işlendiğinden Muhakkak ve Reyhani’ye göre azalmıştır. Sülüs’te isim yapmış hattatlar genellikle Nesih’te de maharet sahibidirler. Nesih Yazı Örneği Düzlüğü ve yuvarlaklığı değişik, çoğu harfleri bitişiktir. Yazı Sülüs’e göre köşeli olduğu gibi, yuvarlak harflerinin derinliği az, uzunlukları fazladır. Kufi ve Sülüs arası bir bir yazıdır. Bu yazılar küçük küçük ayrılıklar gösterdiklerinden, bunlardan birini bilen hattat ötekileri de kolaylıkla yazabilmektedir. Muhakkak Yazı Örneği Yarısı yuvarlak, yarısı düzdür. Muhakkak’ın küçük yazı biçimi olup, kuralları aynıdır. Kalem ucu farkı ile Sülüs’e gore Nesih ne ise Muhakkak’a göre Reyhani de odur. Muhakkak’ın daha ince kalemle yazılan, metin yazısı şeklidir. Muhakkak ve Reyhani yazılar Kufi’nin yerini almış, değin özelikle büyük boy Kuran’ların yazılmasında kullanılmıştır. Ancak zamanla gelişen Sülüs ve Nesih hattının kullanım alanlarının da genişlemesi karşısında varlıklarını dan sonra devam ettirememişlerdir. Reyhani Yazı Örneği Sülüs’e tabi olup, kalem kalınlığı onun üçte biri kadardır. Yani sülüsün küçüğüdür. Başka harfle bağlanması olanağı bulunmayan kimi harflerin bileşme ve bağlanma eğilimi göstermesi, bu hattın özelliklerindendir. Hareketli bir hat türü diyebileceğimiz Tevki yazı daha çok vakfiyeler, halife ve vezir mektupları gibi devlete ait belgelerde kullanılmıştır. Tevki Yazı Örneği Tevki yazının küçük yazılan biçimidir ve kuralları değişmez. Kalemin tabiatına uygun, süratli ve kolay yazma ihtiyacını karşıladığı için harf yapıları basitleşmiş; fe, kaf, mim, vav gibi harflerin başları ufalmış, dişleri yok olmuştur. Sola doğru dik ve köşeli çizgiler, kelimelerin satırlara meylederek yaptıkları akıcılık, bu yazı çeşidinin karakteristik özelliklerindendir. Tevki’nin 1,5 mm’den küçük kalem ile yazılan şekli olarak da tanımlanabilir. Kur’an-ı Kerim’lerin ve diğer yazma eserlerin sonundaki dualarda, ketebe kayıtlarında ve dua kitapları, vakıfnameler ve icazetnamelerde bu yazı kullanılmıştır. Bu sebeple bu hatta Hatt-ı İcaze de denmiştir. Hat Sanatında Yazı Türleri ve Talik Hat Sanatında Yazı Türleri içinde İran’da ortaya çıkan talik yazının tevki, rıka, nesih ve hatta İranlılar’ın eski alfabelerinin Avesta Pehlevi karışımından meydana geldiği bilinmektedir. Bu yazı türünün ilerleyen yıllarda, bir kuğunun vücut, kanat ve gagasından esinlenerek gelişim gösterdiği rivayet edilir. İranlılar müslüman olduktan sonra bir müddet eski yazıları olan Pehlevi hattını kullanmıştır. Arap Alfabesinin günlük hatta yerini alması ile eski yazılarının da etkisinde bu alfabeden kendilerine has bir hareket devşirerek Ta’lik hattı geliştirmişlerdir. İranlıların bulduğu bu yazı türüne ilk dönemler nestalik denmiştir. İranlı sanatçıların buluşu olan nestalik yazının ilk örneklerine 13 .yy. da rastlanır. Bu yazı gerçek formuna ulaşmış kuğu kanatlarını andıran görünüşüyle daha çok şiir kitaplarının yazımında kullanılmıştır. Kurallara uymaksızın yazılan nestalike şikeste nestalik denmiştir. “Asılı asılmış” anlamına gelen talik yazıda hemen hemen tüm harfler birbiriyle birleşir ve birbirine asılı durumda gibidir. İran ve Afganistan’da kullanılan bu yazı, günümüzde de yalnızca bu iki ülkede sanat yapmak için uygulanmaktadır. Gelişiminden sonraki yıllarda Azerbaycan ve İran’da Mir Ali ve İmad el-Haseni gibi büyük üstadlar vermiş, bizde de 18. yy. sonlarına kadar başarı ile kullanılmış ve bu yüzyılda yetişen Mehmet Es’ad Yesari’den itibaren Osmanlı tavrı kazanmıştır. Ta’lik yazının en önemli özelliklerinden biri, eğri çizgilerdir. Yer yer incelip kalınlaşan harfler ve bağlantıları canlılık ve akıcılık verir. Her türlü hareke ve tezyinat külfetinden kurtulmuş, sade, çıplak, incelerek eğilen çizgiler, asılıp duran son derece ölçülü çanaklar, uzayıp giden keşideler çekilişler zengin doğu kültürünün ve ruhunun ortaya çıkışı olarak görünürler. Köşeli Ma’kıli yazının tam zıddı olarak Ta’lik yazının tüm harflerinde kavislilik tatlı ve ahenkli eğilimler ve kıvrımlar vardır. Hareke ve süs unsurlarının kullanılmadığı bu stil, güzelliğini harflerin yalın duruş pozisyonlarından almaktadır. Ta’lik hattında elif ve lamlar soldan sağa doğru meyletmiş; vav, fe, kaf, mim gibi harflerin gözleri kapanarak küçülmüştür. Be, sin, fe, kaf gibi harflerin kolları uzayıp gitmiş, harfler asılıp kalmıştır. Talik yazı güzellik kaygısı taşımadan sür’atle yazılıyorsa Ta’lik Kırması ya da Şikeste Ta’lik nesih kalemi ile yazılıyorsa İnce Ta’lik, çok ince kalem ile yazılanına ise Ta’lik Gubarisi denir. Osmanlı hattatları şiir ve hikmet söz konusu olduğunda bu yazıyı ve celisini tercih etmişlerdir. Talik Yazı Örneği DİVANİ Hat Sanatında Yazı Türleri içinde İranlılar’ın Tarassul ve Ta’lik yazılarından esinlenerek Türk hattatlarca bulunmuş olan divani yazı Divanı Hümayun’dan çıkacak resmi yazışmalarda ve kararların yazımında uygulandı. İranlıların “Çep” adını verdikleri Divani yazı Osmanlıda Fatih döneminde görülse de esasen Yavuz’dan sonra gelişen bir hat çeşididir. Adeta hareketliliğini Tevki’den, pozisyonunu ise Ta’lik’den almış gibidir. Şer’i mahkemelerde Ta’lik ile birlikte kullanılırdı. CELİ DİVANİ Divani yazıda kelimeler hareke ve süs unsurları olmaksızın yan yana dizilirken Celi Divani’de kelimeler yer yer istiflenmiş ve harf araları hareke ve diğer tezyini unsurlar küçük noktacıklarla doldurulmuştur. Divan-ı Hümayun’da önemli fermanların beratların vb. mühim belgelerin yazımında kullanılmıştır. Divani ve Celi Divani bugün İslam dünyasında yeri geldikçe süsleme özelliği sebebiyle bir grafik çalışma olarak kullanılmaktadır. Divani ve Cel-i Divani Yazı Örneği RİK’A Seri yazma ihtiyacından doğmuş Osmanlıların geliştirdiği, günlük hayatta, devlet dairelerinde en çok kullanılan divani karakterinde bir yazı çeşididir. Genellikle hareke kullanılmayıp, harflerin dişlileri tek bir çizgiye dönüşmüş, iki nokta birleşmiş, üç nokta ise küçük bir külah işareti ile ifade edilmiş ve alfabe bir anlamda şekli formalitelerden kurtarılmıştır. Osmanlı Hattatlarınca Divani’den esinlenerek geliştirilmiş olan rika’nın ilk örnekleri dönemindedir. Divan-ı Humayunda ve Babıalide kullanılan Rık’a yazıda dikey harflerin boyları kısa, eğimleri az olup yazılması ve okunması kolay olduğundan, bu yazı yazılışındaki kısalık ve sadelik ve seri akış kabiliyeti sebebiyle toplumun her kesiminde benimsenmiştir. Devlet dairelerine sunulacak dilekçeler ve cevapları ile tüm mektuplaşmalar hep bu yazı ile sağlanmıştır. Harfleri adeta birbirine katarak süratli ve seri yazılan türüne Rik’a Kırması denir. SİYAKAT Hat Sanatında Yazı Türleri içinde Siyakat Osmanlı sarayında doğmuş, devletin sadece mali kayıtlarında ve emlak defterlerinde kullanılmış, okunabilmesi tecrübe ve beceri isteyen bir şifre yazısıdır. Birbirine kaynamış harflerden oluşan bu yazı türünde hareke kullanılmaz. Sanat kaygısı gözetilmeden ehli tarafından yazılıp yine ehli tarafından okunur. Günümüzde artık kullanılmamaktadır. Siyakat Yazı Örneği HAFİ Hattın olabildiği ölçüde küçük yazılmasına hurda küçük, gubari toza bezeyen,toz gibi ya da hafi gizli denir. Normal ve büyük yazılarda görülen sanatsal nitelik hurda yazılarda yoktur. Bir pirinç tanesine yazılmış Fatiha süresi süresi hurda hatta örnek gösterilebilir. CELİ Büyük daha doğrusu geniş ölçüdeki yazılara celi hat denir. Genellikle üç mmyi aşan 3-4 m mesafeden okunabilecek irilikte yazılmış yazılara Celi denir. Cami ve diğer benzeri mimari yapıların duvarlarını süsleyen yazılar, mezartaşı kitabeleri Celi tarzındadır. Celi yazılar once küçük boyutta hazırlanır sonra kareleme usulü ile genişçe bir yerde büyütülür. Levha şeklinde hazırlanabildiği gibi kalem işi şeklinde ince sıvalı zemine aktarımı yapılabilir. Ayrıca kabartma tekniği ile taş veya başka zeminlere geçirilebilir. Türk hattalarının sülus celisiyle yazılmış büyük levhaları özellikle dikkati çeker. Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin 1801-1876 günümüzde Ayasofya Müzesi’nde bulunan sekiz levhası dünyanın en büyük celi yazıları sayılır. Bunlarda harflerin genişliği 35 cm, levhaların çapı da 7,5 m dir. MÜSENNA İkili yada iki bölümden oluşan yazılara Hatt-ı Müsenna denir. Bu tür yazılarda sağdaki bölüm soldakinin tersidir. Güzel bir görünümü olan bu yazılar “Simetrik” veya “Aynalı” diyede isimlendirilirken yeni bir yazı türü olmayıp daha once meydana getirilmiş bir hat kompozisyonunun sağdan sola giden düz görüntüsü ile soldan sağa giden aksinin bir arada yeni bir kompozisyon oluşturmasıdır. Celi hatlar bu şekilde çok güzel eserler meydana getirmişlerdir. Çifte simetrik ya da çapraz simetrik kompozisyonlarda dikkat çekicidir. Topkapı Sarayı’nın Ayasofya’ya en yakın kapısı üzerinde Ali b. Yahya Sufi tarafından 1478’de yazılan müsenna istif, gören gözleri hayran bırakan güzelliktedir. Müsenna Yazı Örneği
hat yazı örnekleri ve anlamları