hayır ve şer ile ilgili ayetler

etmesebebinin ne oldu ğunu ortaya koyduk. İkinci bölümde de insanın hayır ve şerle denenmesini özel olarak i şledik. Hayır ve şer kelimelerini inceledikten sonra insanın hayır ve şerle imtihan sürecinde takınaca ğı tutumun nasıl olması gerekti ğini yine Kur’an ayetleri çerçevesinde i şledik. “Hayır” ise, din veya dünya ile ilgili bir iyiliği içeren her şeydir, yani tevhîd akidesine, İslâm’a uygun olan her söz, iş ve davranıştır. İşte “iyiliği emir ve kötülükten nehiy” de “hayr”ın en önemli kısmını teşkil eder. 40 Ders 40 Hadis/ Pınar yayınları-kitappinari.com Hayırve Şerri Özetleyen Ayet. Kur’ân-ı Kerim’in her âyeti vecizdir; fakat İbn Mesud Hazretleri'nin “Hayrı ve şerri bundan daha câmî (bir arada zikreden) bir âyet yoktur.” diyerek işaret ettiği, Nahl Sûresi’nin 90. âyeti, mâruf ve münkeri hulâsa eden, tek başına mücelletlere sığmayacak bir muhtevayı hâizdir. Kuran-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de hayrın ve şerrin Allah’tan olduğu açıkça bildiriliyor. Şimdiye kadar gelen istisnasız bütün İslam âlimleri, (Hayır da şer de Allah’tan) demişlerdir. Şerrin Allah’tan olmadığı inancı Hıristiyanlık ile Mutezile ve bazı sapık fırkaların görüşüdür. İmam-ı Rabbanî Hazretleri şöyle diyor: Mezhepten ayrılmak ve mezhepsiz olmak ilhad yani küfürdür. Dört mezhepten birini terk eden, boynundan İslam ipini çıkarmıştır. İbni Melek şöyle diyor: Şimdi yeryüzündeki yaşayan bütün Müslümanlar mukallittir. Yani taklit ehli olup bir mezhebe bağlanması gerekmektedir. Site De Rencontre Gratuit Badoo Inscription. Allah Teala, insanı zahiri ve batıni teçhizatla donattıktan sonra, ona, hidayet ve dalalet, hayır ve şer yollarını beyan etmek için Peygamberleri vasıtasıyla kitaplar göndererek imtihanın mevcudiyetini ve sınırlarını gösterdi. İmtihan, Allah'ın insanları denemek için verdiği maddî ve mânevî sıkıntıdır. Bu sebeple dünya hayatı da kullar için bir imtihan yeridir. Peki, Kur'an-ı Kerim'de yer alan imtihan ile ilgili ayetler nelerdir? İşte, Cenab-ı Allah'ın kullarının manen yükselmesi için imtihana tabi tuttuğunu gösteren ayetler… Giriş Tarihi 0954 Güncelleme Tarihi 1018 1 16 "Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! "2/Bakara 155 Mealli Hatim okumak için tıklayınız 2 16 "Ey iman edenler! Andolsun ki Allah, ellerinizin ve mızraklarınızın ulaştığı av hayvanlarını ihramlıya haram kılarak, gözlerin kendisini görmediği yerde, kimin Allah'tan korktuğunu açığa çıkarmak için sizleri imtihan edecektir. Kim de bundan sonra haddi aşarsa onun için can yakıcı bir azap vardır. "5/Mâide 94 3 16 "Hatırlayın! Hani sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size işkencenin en kötüsünü reva görüyor, erkek çocuklarınızı boğazlıyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı". 7/A'râf 141 Kibir ve gurur hakkında ayet ve hadisler 4 16 "Onları öldüren siz değildiniz, fakat Allah onları öldürdü. Attığın zaman sen atmıyordun fakat Allah'tı asıl atan. Müminlere zafer nimetini tattırmak ve onları onunla güzel bir imtihana tabi tutmak için böyle yaptı. Şüphesiz ki Allah, işiten ve dualara icabet eden Semi', her şeyi bilen Alîm'dir." 8/Enfâl 17 İnsanın Hayırla ve Şerle Denenmesiİnsanın Hayırla ve Şerle Denenmesiİnsan, nimetle/hayırla da sınava tâbi olur, külfetle/şerle de. Mutlak olanın dışındaki, kaynağı beşerî olan hayır ve şer, insan açısından göreceli olduğundan, denendiği şerrin ya da şer zannetiğinin kendisi için büyük hayırlara dönüşmesi mümkündür. Bazı insan, şerle imtihanı kazanır, ama hayırla imtihanda kaybeder veya tersi olabilir. Ama, özellikle müslümanların mutlaka, korku, açlık ve fakirlikle sınanacağını 2/Bakara, 155 biliyoruz. İnsan bazen risk taşıyan mal, mülk, evlât ve sağlık gibi hayırlarla veya hayır zannedilenlerle; bazen de yokluk, hastalık, şeytan ve düşmanlar gibi şerler ve şer zannedilenlerle imtihan edilir. İnsan, hayatın geçici güzellikleriyle sınava çekilir 20/Tâhâ, 131 ki, o kişi için bu geçici nimetler, kalıcı hayırlara dönüşebilir. Mal, evlât, bu kabilden bir deneme aracıdır 8/Enfâl, 28; 64/Teğâbün, 15. Bol rızık ve verilen nimetler birer sınama olduğu gibi 39/Zümer, 49, başa gelen üzüntü ve kederler 20/Tâhâ, 40, belâ ve musîbetler de birer imtihandır 9/Tevbe, 126; 22/Hacc, 11. İnsana bazen iyilik halinin bazen sıkıntının isâbet etmesi aslında bir denemedir ?Sizi deneme olsun diye, önce kötülük şer ve iyilik hayır ile deneriz. Sonra Bize geri döndürülürsünüz.? 21/Enbiyâ, 35 Şer ile imtihan karşısında müslümanın en önemli dayanağı sabır ve duâdır. Mü'min, kendine göre şer saydığı belâ, musibet, keder ve mahrumiyet anında, kararlı davranarak, bütün bunların bir deneme olduğunu düşünerek sabreder. Denemeyi başarmak için Rabbine niyaz eder. Yalnızca O'ndan yardım diler, halini yalnızca O'na arzeder. Çünkü mü'min duâ ile evrenin dehşet verici sessizliği içerisinde yalnız olmadığını anlar, duâ ile Rabbini yanı başında ve kalbinde ve şer konusundaki hükümler, insanın onlardan hoşlanıp hoşlanmamasına göre değil, onların insanı götürdüğü sonuca göre verilmelidir. Çünkü bu konudaki değerlendirmeler çoğu zaman izafi göreceli olmakta ve karar vermekte acele edilmektedir. Kur'an, bu konuda tipik iki örnek vermektedir ?Hoşunuza gitmediği halde üzerinize savaş yazıldı farz kılındı. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz bir şey de sizin için şerdir. Allah bilir de siz bilemezsiniz.? 2/Bakara, 216 ??Hanımlarınızla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar.? 4/Nisâ, 19?İnsan, hayrı istediği gibi şerri de ister. İnsan pek acelecidir.? 17/İsrâ, 11 Bu âyet, insanın önemli bir psikolojik yönüne işaret etmektedir. Gerçekten insan, öfkelendiği, sıkıldığı ya da bir güçlükle karşılaştığında, sabır ve güzel duâ iplerine yapışmadıysa, öfkelendiklerine bedduâ eder, güçlüklerden kurtulmak için sabır ve metânetle çaba göstereceği yerde, acelecilik göstererek hemen kurtulmak ister. Halk deyimiyle denize düştüğünde yılana sarılır. Hemen kurtulamayınca da, ümitsiz ve kötümser bir hâlet-i rûhiye içinde, ?Allah'ım, canımı al da, beni bu sıkıntıdan kurtar!? gibi kendisi için bile bedduâ eder. Elbette bu davranış, doğru değildir. İnsanın bilgisi, hele Allah'ın ilmi ile kıyaslanınca yok sayılacak kadar azdır. O, kendi hayrına ve şerrine olan şeyleri de yeterince bilemez. Bir de hevâsı/kötü arzuları, geçici dünya rahatı işin içine girince hayır ve şer kavramlarını karıştırır. Bir şeyin hayırlı veya şerli oluşunun, bir insanın o şeyi sevmesi ya da ondan hoşlanmaması ile temelde hiçbir ilgisi yoktur. Asıl önemli olan, o şeyin bizi götürdüğü nihâî sonuca nazaran hüküm verilmesi gerekmektedir. Yani hayır, Allah'ın hoşlandığı şeydir; bu, bizim hoşlanmadığımız şey olabilir. Nefsin hoşlandığı her şeyi yerine getirmek, Kur'an tâbiriyle hevâyı ilâhlaştırmak 25/Furkan, 43; 45/Câsiye, 23 ile Allah'ı râzı etmenin 5/Mâide, 119 ayrıldığı noktadır hayır ve şer tanımı. İşte bu noktada Vahy devreye girmekte, ve Rahmân olan Rabbimiz, bize hayır ve şerri göstermekte, sırât-ı müstakîme hidâyet etmektedir ?Hoşunuza gitmediği halde savaş size yazıldı/farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha şer/kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.? 2/Bakara, 216. Savaş, aslında sevilen, nefsin hoşlandığı bir şey değildir. Fakat bazen insan savaşmak zorunda kalır. İslâm'ın emrettiği cihadda iki güzelden biri vardır Şehid olup cennete gitmek veya gâzi olup zafer kazanmak, ganimet alıp zengin olmak. Savaş ve cihaddaki sırrı insan tümüyle bilemez; Allah bilir. Bazı toplumlar cezaya müstahak olunca, Allah onları çeşitli belâlarla cezalandırır. İşte onlardan biri de savaştır. Nitekim Kur'an, ?Allah, insanları birbiriyle def etmeseydi savıp hizaya getirmeseydi yeryüzünde nizam bozulurdu? 2/Bakara, 251 buyrulmuştur. Vahy, mutlak hayırdır. Vahiyle irtibatı olan ilim ve hikmet de hayırdır.?Allah dilediğine hikmet verir. Kime hikmet verilirse, ona pek çok hayır ve üstünlük verilmiştir. Gerçekleri ancak akıl sahipleri anlar.? 2/Bakara, 269 Bu âyette geçen ?hikmet?, Kur'an ilimleri demektir. Derin ve yararlı ilme hikmet denir. Allah'ın, kendisine hikmet verdiği kimseler öncelikle peygamberler, ilmiyle amel eden âlimlerdir. İlim sahibi olmanın en çok değer verilen tarafı, insanlığa faydalı olmak, onlara hayrı dokunmaktır. Doğruluk, adâlet, ihlâs, sevgi, saygı, başkalarına faydalı olmak, cömertlik gibi yüksek vasıfları Allah rızâsı için taşıyan kimseler de hikmet ehlinden sayılır; dolayısıyla hayırlı insan kabul edilir. Kur'an'ın emirlerini öğrenip noksansız uygulamak için çaba sarfeden, tüm kötülüklerden uzak durma gayreti içinde olan kimse hikmet sahibidir ve kendisine büyük hayır verilmiştir. hayır ve şerle ilgili ayet hayır ve şer ile ilgili ayetler nasip kısmet baht ile metin her şerde bir her hayırda bir şer vardır ayet hayırda şerde vardır ayeti Kur’an-ı kerimde de, hadis-i şeriflerde de hayrın ve şerrin Allah’tan olduğu açıkça bildiriliyor. Şimdiye kadar gelen istisnasız bütün İslam âlimleri, Hayır da şer de Allah’tan demişlerdir. Şerrin Allah’tan olmadığı inancı Hıristiyanlık ile Mutezile ve bazı sapık fırkaların görüşüdür. Hiçbir Ehl-i sünnet âlimi şer Allah’tan değildir dememiştir. Çünkü hiçbir âlim, Kur’an ve hadise aykırı konuşmaz. Kul kendi kaderini yaratamaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki Kendilerine bir iyilik dokununca, "Bu Allah’tan" derler; başlarına bir kötülük gelince de "Bu senin yüzünden" derler. “Küllün min indillah [Hepsi Allah’tandır] de, bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar. [Nisa 78] Lut’un karısının azaba uğramasını takdir ettik. [Hicr 60] Yani kaderini öyle kötü yazdık Güzel akıbet takdir ettiklerimiz [kaderi güzel olanlar] Cehennemden uzak tutulur. [ Enbiya 101] Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı ummayanları biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız. [Yunus 11] Rabbin, kendi istediğini yaratır, dilediğini seçer. Onların seçim hakkı yoktur. [Kasas 68] Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır. [Saffat 96] Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. [Zümer 62, Mümin 62] Müfessirlerin şahı imam-ı Kadı Beydavi hazretleri bu âyet-i kerimeyi şöyle açıklıyor Hayrı, şerri, imanı, küfrü ve her şeyi yaratan ancak Allahü teâlâdır. Her şey Onun tasarrufu altındadır. Peygamber efendimiz, Kur'an-ı kerimdeki imanla ilgili âyetleri açıklayıp buyuruyor ki İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir. [Buhari, Müslim, Nesai] Allahü teâlâ, “Bana inanıp da kadere, hayır ve şerrin benim takdirimle olduğuna inanmayan, benden başka Rab arasın” buyurdu. [Şirazi] Bir kişi, kaderin, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmadıkça, mümin sayılmaz. [Tirmizi] Görülüyor ki, Hayır da şer de Allah’tandır inancını Amentü’ye sokan Allah ve Resulüdür. Cebriye denilen sapık fırka da, bu âyetlere bakınca, Bize günahları işleten Allah’tır, biz günahlardan sorumlu değiliz demiştir. Elbette bu da yanlıştır. Ehl-i sünnete göre, insanda irade-i cüziyye vardır. İşlediği günahlardan sorumludur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki İman-küfür, hayır-şer, hidayet-dalalet, taat-günah, Allahü teâlânın yaratması olup, hepsi de Onun takdir ve iradesiyledir. Hak teâlâ sevabı ve günahı kulların ameline bağlı kılmıştır. İnsanı iradesine bırakmış, azabı ve sevabı, iradenin sarfına bağlı kılmıştır ki, buna kesb denir. Kesb, kuldan, yaratmak Allah’tandır. Kesb, kendi irademizle yaptığımız hareketlerdir. Allahü teâlânın yaratacağı şeyleri ezelde bilmesi, irade sıfatını yok etmediği gibi, kullarının yapacağı şeyleri de ezelde bilmesi, kulların irade ve ihtiyar sahibi olmalarına mani değildir. Allahü teâlânın emirler, yasaklar koyması, insanda kesb bulunduğu içindir. Eğer kesb olmasaydı, hâşâ bu emir ve yasaklar lüzumsuz olurdu. Azap ve nimet vaadleri hâşâ yanlış olurdu. Peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi de yine bu şekilde hâşâ temelinden yersiz bir iş olurdu. Görülüyor ki bu zatın maksadı dinleri temelinden yıkmaktır. Allahü teâlâ elbette her şeyi bilirYukarıda, hayır ve şerrin Allah’tan olduğunu âyet ve hadislerle kısaca ispat etmiştik. Şimdi ise, “Eğer herkesin Cennete veya Cehenneme gideceğini Allah biliyorsa, o zaman bizi niçin sorumlu tutuyor? Nereye gideceğimizi biliyorsa, peki niye bize koskoca Kur’anı gönderdi? Niye emirler ve yasaklar bildirdi? Alın yazısı diye, kader diye bir şey yoktur, herkes kendi kaderini kendisi çizer” savına cevap veriyoruz. Bu savların hepsinin cevabı Kur’an-ı kerimde vardır. İslam âlimleri açıklamıştır. Önce şunu soralım Bir insanın Cennete mi Cehenneme mi gideceğini Allah bilmez mi? Bilmeyen ilah olur mu hiç? Kur’an-ı kerimdeki o kadar âyetler nasıl inkâr edilir? Bunun maksadı, Çamur at, tutmazsa da iz bırakır misali, belki bazı gafilleri avlarım diye böyle desteksiz atıyor. Önce kaderi anlatalımKader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır. Yani kader, maaş bordrosu gibidir. Kaza ise, bu maaşın dağıtılmasıdır. Allahü teâlâ, herkesin ne yapacağını, nerede nasıl öleceğini bilir. Buna, kader, kısmet, baht, nasip, talih, yazgı, alınyazısı deniyor. İşte âyet-i kerimeler Allah, onların işlediklerini ve işleyeceklerini bilir. [Bekara 255] Allah her şeyi bilir. [Hucurat 16] Yaratan hiç bilmez mi? [Mülk 14] Bütün canlıların rızkı ancak Allah’a aittir. Allah o canlıların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri [ana rahmindeki hallerini] de bilir. Hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda] dır. [Hud 6] Yeryüzünde hiçbir olay ve başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta [levh-i mahfuzda] yazmış olmayalım. Elbette bu, Allah’a göre kolaydır. [Hadid 22] Bu âyetleri açıklayan üç örnek verelim 1- Bir film tekrar tekrar gösterilse, bunu önceden seyretmiş birisi, ikinci, üçüncü defa seyrederken, Baş roldeki oyuncu, attan düşüp ölecek dese, o dediği için mi filmdeki oyuncu ölüyor, yoksa, söyleyen daha önce seyrettiği için mi biliyor? Allahü teâlâ da ezeli ilmi ile kimin nerede nasıl öleceğini ve Cennete mi Cehenneme mi gideceğini elbette bilir. 2- Takvimlere, bir yıl içinde güneşin ne zaman doğup, ne zaman batacağı, hesaplanarak yazılıyor. Güneş, takvimde bildirilen saatlerde doğup batar. Güneş, takvime öyle yazıldı diye bilinen saatlerde doğup batmaz. Takvime yazılması, güneşin doğmasını ve batmasını etkilemez. Allahü teâlâ da insanların başlarına ne geleceğini bildiği için, bunları levh-i mahfuza yazmıştır. 3- Bir öğretmen, daha önceki birçok tecrübesine dayanarak, çok tembel bir öğrencisi için, Bu öğrenci bu sınavı kazanamaz diye bir deftere yazsa, yazılan yazı, o öğrencinin sınavını etkilemez. Öğrenci imtihanı kazanamayınca, Sen deftere yazdığın için ben imtihanı kazanamadım diye suçu öğretmene yüklemesi insafsızlık olmaz mı? Allahü teâlâ da, bir kâfirin, Cehennemlik olduğunu bilmez mi hiç? Nitekim Allahü teâlâ Ebu Leheb’in kâfir olarak ölüp Cehenneme gideceğini bildiği için, Ebu Leheb alevli ateşte yanacak buyurmuştur. Tebbet 3 Allahü teâlâ Ebu Leheb’in akıbetini Kur’an-ı kerimle bildirdi. Diğer insanlarınkini ise Levh-i mahfuza yazdı. İnsanların başlarına gelecek bütün işlerin levh-i mahfuzda yazılı olması onları o işleri yapmaya mecbur kılmaz. Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri, Kader, ilim-i mütekaddimdir, cebr-i mütehakkim değildir buyuruyor. Yani kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile kullarının başına gelecek işleri bilmesi demektir. Yoksa başına gelecek şeyleri onlara zorla yaptırması demek değildir. Kötülükleri yaratan başkası mı?“Şer Allah’tan değildir, herkes kaderini kendisi yaratır” diyenlere cevap vermeye devam ediyoruz. Mektubat-ı Rabbanide buyuruluyor ki İmam-ı a'zam hazretleri, imam-ı Cafer-i Sadık hazretlerine sordu - Allah, insanların istekli işlerini, onların arzusuna bırakmış mıdır? - Hayır, rübubiyetini, [yaratmak ve her istediğini yapmak büyüklüğünü] aciz kullarına bırakmaz. - O zaman kullarına, işleri zorla mı yaptırıyor? - O adildir. Kuluna zorla günah işletip, sonra da Cehenneme sokmaz. - O halde, insanların, istekli hareketini kim yapıyor? - İşleri ne insanların arzusuna bırakmış, ne de kimseyi, o işleri yapmaya mecbur bırakmıştır. İkisi arası olagelmektedir. Yaratmayı kullarına bırakmadığı gibi, zorla da yaptırmaz. Mutezile’den Abdülcebbar Hemedani,Ehl-i sünnet âlimlerinden Ebu İshak İsferaini'ye sordu - Allah, kötülüğü, günahı istemez ve yaratmaz. Bunları şeytan yaratmıyor mu? - Hayrı da, şerri de, her şeyi yalnız Allah yaratır. Başkası bir şey yaratamaz. - Allah kendine isyan edilmesini diler mi? - Allahü teâlâ, küfrü ve günahları dilemese ve yaratmasa, kul, zorla Ona isyan edebilir mi? Kul, irade-i cüziyyesi ile küfür, günah, kötülük yapmak ister. Allah da dilerse, onun istediğini yaratır. - Bir kimse hidayet istediği halde, Allah ona hidayet dilemese, ona kötülük etmiş olmaz mı? - Kulun hakkını vermemeyi dilemez, ama kendi hakkını almayı dilemeyebilir. Zerre kadar iyilik yapana karşılığını verir. Küfürden başka günahların çoğunu da affeder. Küfrü dilemesine gelince, Hak teâlâ âlimdir, ileride olacak her şeyi bilir. Hakimdir, her şeyin en iyisini yapar. Dilediği kuluna hidayet verir. Sapıklıktan dönmeyeceğini bildiği kulu da sapıklıkta bırakır. Bir âyet meali Dilediğini sapık yolda bırakır, dilediğine de, hidayet eder. [Fatır 8] Allahü teâlâ, iyiliği ve kötülüğü, kulların irade etmesi, dilemesi ile yaratır. Kulun iradesi yaratmaya sebeptir. Müminler, irade-i cüziyyeleri ile imanı ve itaati dileyince, Allahü teâlâ da, diler ve yaratır. Kâfir, küfrü ve fasık, günahı dileyince, O da irade ederse, yaratır. Yalnız kulun dilemesi ile bir şey var olmaz. O da dileyince var olur. Allahü teâlâ dilemedikçe, bir sinek, kanadını kımıldatamaz. İnsanların yaptıkları bütün iyilikler ve kötülükler, hep Onun dilemesi ile oluyor. Kullar bir şey yapmak irade edince, O irade etmezse o iş olmaz. Var olmasını dilemediği şey, var olmaz. Var olursa, gücü yetmemek olur. Allahü teâlânın her şeye gücü yeter. Eshab-ı kiramdan bir zat, Ya Resulallah, yaptığımız ve yapacağımız işler önceden takdir edilip yazıldığına göre, iş yapmanın ne önemi var diye sual etti. Peygamber efendimiz, Herkes, kendi işine hazırlanır buyurdu. Müslim, Tirmizi Aynı suali soran Hz. Ömer’e de buyurdu ki Herkes önceden takdir edilmiş olan işlere hazırlanır. Saadet ehlinden olan, saadet için çalışır; şekavet ehlinden olan da şekavet için çalışır. [Tirmizi] Aynı suali soran, başka birine de, Şems suresini okudu. İlgili kısmın meali şöyle İnsana iyilik ve kötülükleri [hayrı ve şerri] öğreten ve bu ikisinden birini tutmak için, ihtiyar [seçme hakkı, irade-i cüziyye] veren Allah’a and olsun ki, nefsini kötülüklerden temizleyen kurtuldu. Nefsini kötülükte bırakan, ziyan etti. [Şems 7-10 Beydavi] İnsan, irade-i cüziyyesini kullanmakta serbesttir, mecbur değildir. Bu irade, iyiliğe kullanılırsa Allahü teâlâ iyilik, kötülüğe kullanılırsa, kötülük yaratır. İrade-i cüziyye risalesi Her şey Levh-i mahfuzda yazılıdırŞimdi de, “Herkesin Cennetlik veya Cehennemlik olduğunu Allah bir yere yazmamıştır, alın yazısı, kader diye bir şey yoktur” iddiasına cevap veriyoruz. İnsanların başına gelecek olaylar, doğacakları, ölecekleri ve ne iş yapacakları gibi bütün bilgiler, levh-i mahfuz denilen bir kitaptadır. Bu kitaptaki bilgilere kader deniyor. Kader hakkında birçok âyet-i kerime vardır. Bazılarının meali şöyledir Allah, dilediğini siler, dilediğini değiştirmez. Ümm-ül-kitab [levh-i mahfuz] Ondadır. [Ra’d 39] Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması elbette kitapta yazılıdır. [Fatır 11] {Kaza-i muallak, levh-i mahfuzda yazılıdır. Eğer o kimse, iyi amel yapıp duası kabul olursa, o kaza değişir. Hadis-i şerifte de, Kader, tedbir ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabul olan dua, o bela gelirken insanı korur buyuruldu. Taberani} Allah’ın bilgisi olmadan hiçbir dişi ne gebe kalır, ne doğurur. Bir canlıya verilen ömür ve ömrünün azaltılması da mutlaka bir kitaptadır. [Fatır 11] Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey, Ondan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de, apaçık kitaptadır. [Sebe 3] Resulullah efendimiz, kaderle ilgili âyet-i kerimeleri açıklayarak buyuruyor ki Allah, ilk önce Kalemi yaratıp, “Sonsuza kadar olacak olanı yaz” buyurdu. [Tirmizi, Ebu Davud] Her şey ezelde yazıldı. Allah’ın ilmine göre, kalem kurudu. [Tirmizi] Yani takdir son buldu ve kaleme yazacak bir şey kalmadı. Kadere iman, iman esaslarındandır. [Tirmizi] Kaderi inkâr eden helak olur. [Taberani] Kadere inanmayan iman etmiş olmaz. [Tirmizi] Kadere inanmayan imanın gerçeğine erişmez. [Nesai] Kadere iman, imanın aslındandır. [E. Davud] Kaderi inkâr edenin İslam’dan nasibi yoktur. [Buhari] İnsanların nerede doğup nerede ve nasıl ölecekleri de kaderdendir. Yani ezelde yazılmıştır. Bu konudaki âyet-i kerimelerden bazıları şöyledir Allah, insanlara zulümleri [günahları veya küfürleri] yüzünden hemen ceza verecek olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Ama onları takdir edilen bir müddete kadar erteler. Ecelleri gelince onu ne bir saat geciktirebilirler ne de öne alabilirler. [Nahl 61] Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı ummayanları biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız. [Yunus 11] Her ümmetin bir eceli vardır, gelince ne bir an geri kalır, ne de bir an ileri gider. [Araf 34] Bu ecele, ecel-i müsemma denir. Dua ile de gecikmez. Ölümü Allah’ın iznine bağlı olmayan hiç kimse yoktur. [Al-i İmran 145] Ölüm zamanını takdir eden ancak Allah’tır. [Enam 2] Evlerinizde kalsaydınız bile, öldürülmesi yazılmış [takdir edilmiş] olanlar, öldürülüp devrilecekleri yere giderlerdi. [Al-i İmran 154] Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir. [Ahzab 38] Muhammed Masum-i Faruki hazretleri buyuruyor ki Cebriyye fırkası, her şeyi Allah yaptığı için, insanlarda cüz’i irade, seçme hakkı yoktur diyerek, Mutezile fırkası da kaza ve kadere inanmayıp, doğru yoldan ayrılarak bid’at ehli oldular. Biri ifrata, diğeri tefrite düştü. İkisinin arasında kalan doğru yolu bulmak, Ehl-i sünnet âlimlerine nasip oldu. 2/83 About Latest Posts Tanımlar Kader Kaderin sözlük anlamı, “miktar, ölçü, bir şeyi belirli bir ölçüye göre yapmak ve belirlemek” gibi anlamlara gelir. Allah’ın irade ve ilim sıfatları ile ilgili bir kavram olan kader, evreni, evrende meydana gelen tüm varlık ve olayları belli bir ölçü ve nizama göre düzenleyen ilahi kanunu ifade eder. Kaza Kaza sözlük anlamına göre, “hüküm, emir, bitirme ve yaratma” anlamlarına gelir. Terim olarak Kaza, Cenab-ı Hakk’ın ezelde takdir ve irade ettiği buyurduğu şeylerin zamanı gelince, hepsini irade, ezeli ilim ve takdirine uygun bir şekilde yaratması ve meydana getirmesidir. Kaza Allah’ın tekvin sıfatı ile alakalı olan bir kavramdır. Hayır Meşru iş. Faydalı amel, İyilik. Şer Zararlı iş, Kötülük. Kader ve Kaza? Kur’an’da İman esaslarından söz eden âyetlerde Bakara, 2/177, 285; Nisa, 4/136 Kader ve kazaya inanmak açık bir şekilde zikredilmemiştir. Ancak her şeyin Allah’ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden âyetlerin yanı sıra, ilahî ilmin olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten âyetlerde de bu esas vurgulanmıştır. Bu âyetlerin bir kısmında Yüce Allah şöyle buyurmaktadır “…O’nun katında her şey bir ölçü miktar iledir.” Rad, 13/8; “…Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” Furkan, 25/2; “De ki Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez…” Tevbe, 9/51 Bu âyetlerden başka Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, -kulun tercihi ile irtibatlı olarak- dilediğini dalâlette bırakıp, dilediğini hidâyete erdirdiğini, insanların ölümlerini O’nun takdir ettiğini bildiren âyetler de bk. Zümer, 39/62; Sâffât, 37/96; A`râf, 7/178; Vâkıa, 56/60 vb. kapsam açısından kâinatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah Teala tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Hz. Peygamber de “Cibrîl hadisi” diye bilinen hadiste, kaderi, iman edilmesi gereken şeyler arasında saymıştır. Bu hadise göre Cebrâil peygamberimize, “İman nedir?” diye sormuş, o da, “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır.” bk. Müslim, Îmân, 1; Ebû Dâvûd, Sünnet, 15; İbn Mâce, Mukaddime, 9 cevabını vermiştir. Ehl-i sünnet âlimleri yukarıda belirtilen âyetler ve Hz. Peygamberin hadisleri çerçevesinde kader ve kazaya inanmayı iman esaslarından saymışlardır. Özetle kader kulun kendi iradesi ve güçü ve kudreti kapsamı dışında meydana gelen hadiseler ve olaylardır. Ancak kulun kendi iradesi ve kudreti kapsamı içinde olanlar, kader değil; başka bir ifade ile belki kulun kendi kaderini kendisi çizmesi/tercih etmesidir. Hayır ve Şer “Âmentü” esaslarında ifade edildiği üzere her Müslüman kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanır. Yani âlemlerin yaratıcısı olan Allah Teala hayrı da şerri de külli irade ile diler ve yaratır; Her şey onun yaratması ile meydana gelir. Çünkü âlemde her şey O’nun irade, takdir ve kudreti altındadır. Âlemde O’ndan başka gerçek mülk ve kudret sahibi, tasarruf yetkisi olan bir başka varlık yoktur. Ancak Allah’ın hayra rızası vardır, şerre ise rızası yoktur. Hayrı seçen mükâfat, şerri seçen ceza görecektir. Şunu belirtmek gerekir ki “Şer Allahtan değildir. Yüce Allah kullarına kötülük yapmaz onun şer diye bir sıfatı yoktur”. Ancak şer kulun tercihi/ isteği/ iradesi ve Allah’ın da yaratması ile meydana gelir. Hayır ve Şerrin Allah’tan olması demek, kulun fiilinin meydana gelmesi için Allah’ın yaratmasının devreye girmesi demektir. Yoksa Allah, kulların kötü fiilleri yapmalarından hoşnut olmaz ve şerri de emretmez. İslam âlimlerine göre, Allah’ın şerri irade edip yaratması kötü ve çirkin değildir. Fakat kulun şer işlemesi ve şerri tercih etmesi kötüdür ve çirkindir. Mesela usta bir ressam, sanatının bütün inceliklerine riayet ederek çirkin bir adam resmi yapsa, o zatı takdir etmek ve sanatına duyulan hayranlığı belirtmek için “ne güzel resim yapmış” denilir. Bu durumda resmi yapılan adamın çirkin olması, resmin de çirkin olmasını gerektirmemektedir. Yüce Allah, mutlak anlamda hikmetli ve düzenli iş yapan yegâne varlıktır. O’nun şerri yaratmasında birtakım gizli ve açık hikmetler vardır. Canlı ölüden, iyi kötüden, hayır şerden ayırt edilebilsin diye, Allah eşyayı zıtlarıyla birlikte yaratmıştır. Ayrıca insana şer ve kötü şeylerden korunma yollarını göstermiş, şerden sakınma güç ve kudretini vermiştir. Dünyada şer olmasa hayrın manası anlaşılamaz, bu dünyanın bir imtihan dünyası olmasındaki hikmet gerçekleşemezdi. Şer, Allah’ın adalet ve hikmeti/imtihan gereği veya kendisinden sonra gelecek bir hayra vasıta olmak ya da daha kötü bir şerri defetmek için yaratılmıştır. Allah’ın kudreti ile meydana gelen her işte gerek birey gerek toplum için birtakım faydalar bulunabilir. Bizim şer veya hayır olarak gördüğümüz her şey sonucu itibariyle gördüğümüz gibi olmayabilir. Kur’an’da bir âyette bu husus şöyle açıklanmaktadır “Umulur ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırdır. Ve yine umulur ki, sevdiğiniz bir şey de sizin için şerdir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.” Bakara, 2/216 İşte hayır ve şerri kul kendi cüzi iradesi ile tercih etmede serbest bırakılmıştır . Bundan dolayı da insanlar hayır ve şer, iyi ve kötü bütün davranışlarından sorumludur. İyi davranışlara mükafat; kötü davranışlara ceza öngörülmüştür. Bu mükafat ve ceza hem dünya hem de ahiret için geçerlidir Zilzal, 99/7-8. Vesselam Kaderin, Hayrın ve Şerrin Allah'tan Geldiğine İnanmak Kader, hayır ve şerrin Allahü tealadan olduğuna imandır. İmanın altıncı şartıdır. Kaderin, hayır ve şerlerin hepsinin Allahü tealadan olduğuna iman etmeyi bildirmektedir. Hayır, Allahü tealanın emrettiği, sevdiği ve hoşnut olduğu davranışlar demektir. Şer, Allahü tealanın hoşnut olmadığı, sevmediği, meşrû olmayan, işlenmesi durumunda kişinin ceza ve yergiye müstehak olacağı davranışlar demektir. Kader, Allahü tealanın, bir şeyin varlığını ezelde dilemesine kader denilmiştir. Kaza, Allahü tealanın ezelde irade ettiği ve takdir buyurduğu şeylerin zamanı ge­lince, her birisini ezeli ilim, irade ve takdirine uygun biçimde meydana getirmesi ve yaratmasıdır.

hayır ve şer ile ilgili ayetler