hagb sonrası suç işleme erteleme

Bugünekadar 9 akademisyen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını (HAGB) kabul etmedi. İçlerinden 6'sına 1 yıl 3 ay, 1'ine 1 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Altı kişiden birinin cezası mahkemenin kanaatiyle ertelendi. 3 akademisyen HAGB'ye ilişkin beyanları sorulmadı. Birine 1 yıl 6 ay, birine 1 yıl 3 ay, birine 2 yıl Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)-CMK 231; erteleme, takdiri indirim gibi birleştirici kurumların, sanık hakkındaki hüküm olan cezanın belirli bir denetim süreci içerisinde kalması ve bu süreç içerisinde hükümlünün kasıtlı suç işlememesi ya da yükümlülüklerini yerine getirmesi durumunda cezanın kaldırılması üzerine kurulmuş bir kanun hükmüdür. Türkiye`de son yıllarda sıkça yaşanan İflas Erteleme kararları sonrasında Hükümet bir dizi önlem almak için düğmeye bastı. İflas Erteleme Kurumlarının kaldırılmasına ilişkin tasarı 93 maddelik reform paketi içerisine konuldu. Tasarının kanunlaşması ile birlikte `İflas Erteleme Kurumu` tamamen yürürlükten Mahkeme, Kaçar’ın daha önce hakkında kasıtlı bir suçtan verilmiş 3 aydan fazla hapis cezası dahil üzere hapis cezalarının olması, suç işleme hususundaki olumsuz eğilimi ve suçun işlenmesindeki özelliklerini dikkate alarak verilen cezanın ertelenmesine veya HAGB hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verdi. Hükmün açıklanması demek hükmün mahkemede sanığa karşı açıklanmasıyla sonuç doğurması demektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ise son şans olarak görülmekte olup hükmün açıklanması kısaca HAGB şeklinde belirtiğimiz hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının belirli şart ve sürelerle geri Site De Rencontre Gratuit Badoo Inscription. ŞablonHAGB bakınız D•Hüküm• Hükm Sentence• Karar. Hükmün geriye bırakılması kararı Hükm-ü kazai Hükm-ü icrai HUKUK ve YASA FARKINI ORTAYA KOYAN GÜZEL BİR YAZI Şimdi delil dedi, Kral;Hayır dedi Kraliçe; ilkönce hüküm, sonra delil, dedi. "Mantıksızlık", dedi Alice, bağırarak, herkes zıpladı,"ilk önce hüküm ideası". Kes sesini, dedi Kraliçe. Kesmeyeceğim, dedi Alice, SİZ HİÇ BİR ŞEYSİNİZ, SADECE BİR PAKET KARTSINIZ. KİM TAKAR SİZİ? Bu başkaldırıya karşı bütün kart paketi ayağa kalktı ve Alice korkudan küçük bir çığlık attı ve onları yenmeyi denedi ve kendini yerde uzanmış buldu.... D. Muhakeme. Yargılama. İade-i muhakeme. Shakespeare de Muhakeme Muhakeme/Venedik Tüccarı Muhakeme etmek Muhakemede özür beyanı Muhakeme yeteneği Hakimi gizli tehdit Sedat Peker/Muhakemesi Sokrates'in muhakemesi Dosyaافلاطون محاكمة سقراط سلسلة محاورات افلاطون مترجمة عن النص اليوناني - د. عزت Muhakemat MUHÂKEMAT MUHÂKEM Bedîüzzaman’ın Muhakematı Muhakeme/Venedik Tüccarı BSN/Muhakeme Muhakeme/Osman Kavala davası [1] Sokratesin muhakemesinin ahirinde hitabı Muhâkemat Dersleri, On Beşinci Bölüm REİS SEDAT PEKER BABA-2 Sedat Peker'in mahkeme de hakimi tehditi. Filanca sanık küçük kıza tecavüz etmiş, ben Sedat Peker'in adamıyım demiş, bacaklarını kırdırdım, kaburgaların kırdırdım, ben de bunu yapma potansiyeli var, tekrar yaparım, diyor. Yani mahkemeyi korkutma tethiş suçu var. Psikiyatri kliniğine yatırılması kararı almak lazım HAGB yani Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Nedir? CMK 231 Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur CMK Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Nedir? CMK 231[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur CMK Erteleme, takdiri indirim gibi bireyselleştirme kurumlarında mahkeme kararı birtakım hukuki sonuçlar doğrururken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda ortada sonuç doğuracak bir mahkeme hükmü yoktur. Mahkeme, hukuk sisteminde sonuç doğuracak şekilde kararını henüz açıklamamış, açıklamayı geri bırakmıştır. HAGB kararı, kişinin medeni, siyasi veya özel yaşamına hiçbir kısıtlama getirmeden adeta sanığa ikinci bir şans tanır. HAGB kararı, suç işleyen kişinin hayatına ceza hukuku müdahalesini adeta askıya almaktadır. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için birtakım şartların bir arada bulunması gerekir. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun HAGB kararı için aradığı tüm şartlar vücut bulmadan, hakim, HAGB kararı verme yetkisine sahip değildir. Bu şartlar şunlardır HAGB Kararı için Suça Dair Şartlar Nelerdir?[] Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar Bazı suçlar açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceğine dair özel kanunlarda düzenlemeler vardır. Aşağıdaki hallerde sanık hakkında HAGB kararı verilemez 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu md. 63/2 gereği, bu kanun kapsamındaki disiplin suçlarının ceza miktarı ne olursa olsun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Ancak, disiplin suçu tarihinden önce işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanabilir. Karşılıksız çek keşide etme suçu 5491 sayılı Çek Kanunu İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Disiplin veya tazyik hapsi gerektiren fiiller Örneğin, taahhüdü ihlal veya nafaka borcunun ödenmemesi suçu nedeniyle hükmedilen tazyik hapsi; duruşma disiplinine aykırılık nedeniyle hakim tarafından hükmedilen disiplin hapsi. Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılap kanunlarında yer alan suçlar CMK Özellikle belirtelim ki, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından 6352 sayılı Kanun maddesi ile yapılan değişiklikle birlikte HAGB hükümleri uygulanabilmektedir. Örneğin, propaganda, örgüte yardım etme suçu vs. gibi suçları işleyenler diğer şartlar varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanabilirler. Hapis Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması[] HAGB kararı verilebilmesi için mahkemenin yaptığı yargılama neticesinde hükmettiği ceza hapis cezası ise, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır. 18 yaşından küçük çocuklar açısından da aynı ceza miktarı geçerlidir. Suçun niteliğinin yukarıda açıkladığımız istisnalar hariç, taksirle veya kasten işlenmesinin hiçbir önemi yoktur, önemli olan cezanın miktarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, 2 yıl veya daha az ceza miktarını mutlak nitelikte bir ölçü olarak kabul etmiştir. Bu yüzden, örneğin, kasten adam yaralama, taksirle adam yaralama, hırsızlık suçu, dolandırıcılık suçu, hakaret suçu, mala zarar verme suçu, tehdit suçu, şantaj suçu, uyuşturucu madde kullanma gibi suçlar nedeniyle hükmedilen hapis cezaları süre koşulunu sağladığı takdirde sanık hakkında HAGB kararı verilebilir. Adli Para Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması[] Adli Para Cezası, doğrudan verilebileceği gibi hapis cezasından da çevrilebilen bir ceza yaptırımıdır. Mahkeme yargılama neticesinde sanık hakkında doğrudan sadece adli para cezasına veya hapis cezası ile birlikte doğrudan adli para cezasına hükmetmiş ise, bu para cezası hakkında da HAGB kararı verilebilir. Burda dikkat edilmesi gereken husus, adli para cezasının doğrudan verilen bir adli para cezası olmasıdır. Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. Bir örnek vermek gerekirse, hakaret suçunda mahkeme sanığa 3 ay ile 2 yıl arası hapis cezası veya adli para cezası verebilir. Mahkeme hapis cezası vermek yerine doğrudan adli para cezası verirse hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Fakat, mahkeme adli para cezası vermek yerine önce 4 ay hapis cezası verip daha sonra verdiği hapis cezasını adli para cezasına çevirirse, artık bu adli para cezası açısından HAGB kararı verilemez. HAGB Kararı için Sanığa Dair Şartlar Nelerdir?[] Hakkında HAGB Kararı Verilecek Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmaması Sanığın daha önce kasten işlediği bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyeti varsa hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Önceki mahkumiyetinin hapis cezası veya adli para cezası olmasının veya cezanın miktarının hiçbir önemi yoktur. Sanığın önceki mahkumiyetine esas suç kasten işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. Taksirle işlenen suçlar bakımından sanık hakkında önceden kesinleşmiş mahkumiyet kararı olsa bile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Örnek vermek gerekirse, trafik kazası, iş kazası veya başka bir taksirli fiil ile ölüm veya yaralama suçlarından mahkum olmuş bir kişi hakkında sonraki kasıtlı suçu nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Sanık kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı halde adli sicil kaydında denetimli serbestlik tedbiri varsa, HAGB kurumundan faydalanabilir. Örneğin, sanığın adli sicil kaydında uyuşturucu madde kullanma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri yer alsa bile, bu tedbir hukuki niteliği itibarıyle ceza olmadığı için sanık hakkında HAGB kararı verilebilir. Sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı sabıkası olsa bile, 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtları hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken dikkate alınmaz. Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olsa dahi, mahkumiyetin üzerinden tekerrür hükümlerinin uygulanması için gerekli olan süre geçmiş ise, daha önce işlenmiş olan bu suç da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel değildir. Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY'nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahküm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkümiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkümiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkümiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahküm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY'nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkümiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır Suç Nedeniyle Mağdurun Uğradığı Zararın Giderilmesi[] İşlenen suç nedeniyle mağdur veya kamu bir zarara uğramışsa, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için uğranılan bu zararın giderilmesi gerekir. Suç nedeniyle oluşan zarardan kasıt, doğrudan suçun neden olduğu maddi zararlardır. Manevi zararlar uğranılan zarar kapsamında değildir. Zararın giderilmesi, zararın konusu olan şey aynen verilebiliyorsa aynen iade yoluyla, aynen iade edilemeyecek bir şey ise tazmin suretiyle giderilmesi yoluyla mümkün olur. Örnek vermek gerekirse, cep telefonu çalınan kişiye cep telefonunun aynen iade edilmesi veya bedelinin ödenmesi zararın giderilmesi olarak kabul edilir. Suç nedeniyle oluşan dolaylı zararlar, CMK md. 231'deki "uğranılan zarar" kapsamına dahil değildir. Örneğin, işlenen suç nedeniyle mağdurun çalışamaması, iş güç kaybı "uğranılan zarar" kavramına dahil olmayan dolaylı zararlar olarak kabul edilmektedir. Zararın Tespiti ve Bilirkişi İncelemesi Ceza hakimi, zararı basit bir şekilde araştırmalı ve yaklaşık bir miktar belirlemelidir. Zarar miktarı açık değilse zararın belirlenmesinin tarafların subjektif adaletine terkedilmemesi gerekir. Ceza mahkemesi, suç nedeniyle oluşan zararı yaklaşık olarak tespit ederek ceza uyuşmazlığını çözmelidir. Bazen zararın yaklaşık olarak tespit edilmesi dahi hakimin bilgisini aşan bir teknik bilgi gerektirebilir. Bu durumda da mahkeme, zararın yaklaşık olarak tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırarak zararı tespit etmelidir. Mağdurun Uğradığı Zararın Kısmen Giderilmesi Mağdurun uğradığı zarar tamamen değil, kısmen giderildiği takdirde HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun HAGB kararı verilmesine rıza göstermesi gerekir. Mağdur veya müştekinin, zarar kısmen karşılandığında onayı yoksa sanık hakkında HAGB hükümleri uygulanamaz. Mağdur veya müştekinin zararın kısmen ödenmesini kabul etmesi, HAGB kararı verilmesine rıza gösterdikleri anlamına gelmez. Zararın kısmen tazmini halinde HAGB hükümlerinin uygulanması için mağdur veya müştekinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ayrıca ve açıkça rıza göstermesi gerekir. Ceza hakiminin yaptığı bu tespit kesin nitelikte bir tespit olmayıp ayrıca hukuk mahkemesinde tazminat davası açmaya engel değildir. Kamunun veya mağdurun uğradığı zararın denetim süresi içinde taksitlerle ödenmesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Bazı suçların özelliği gereği, kamunun veya kişilerin suç nedeniyle uğradığı bir zarar olmayabilir. Bu durumda uğranılan zararın giderilmesi koşulu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için şart olmaktan çıkar. "Uğranılan Zarar" kavramının iyi anlaşılabilmesi için örnekler;[] Mühür Bozma Fekki Suçu Dükkanı mühürlendiği halde mührü söken kişi, mühür fekki suçunu işlediği halde bu suçta hiç kimsenin suçtan dolayı maddi zararı oluşmaz İmar Kirliliği Suçu İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir Hakaret suçu Hakaret suçunda müşteki belgeye dayalı bir zararı olduğunu ispatlayamazsa, manevi zarar "uğranılan zarar" olarak kabul edilemez. Bu nedenle giderilecek zarar olmadığından HAGB kararı verilmelidir. Mahkemece Sanığın Tekrar Suç İşlemeyeceği Kanaatine Varılması[] Mahkeme, sanığın duruşmadaki tutum ve davranışlarını, kişilik özelliklerini göz önüne alarak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varırsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verir. Hemen belirtelim ki, yargıç, sanığın davranışlarını ve kişiliğini sübjektif kriterlere göre değerlendiremez. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre sanığın duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir davranışı ve bilinen olumsuz bir kişilik özelliği yoksa, yargıç HAGB kararı vermelidir. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Onay Vermesi[] Sanık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmediğini beyan ederse yargıç, HAGB kararı veremez. Çoğu sanığın "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeli miyim" şeklindeki sorusu ile karşılaşılır. HAGB kararı verilmesini kabul edip etmemeyi somut olaya göre değerlendirmek gerekirse de, davaların büyük bir çoğunluğunda HAGB kararı verilmesini kabul etmek sanığın lehinedir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB Nedir[] Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. 18 yaşından küçük çocuklar için denetim süresi 3 yıldır. Sanığın bu denetim süresi içinde kasten bir suç işleyip işlememesine göre iki sonuç ortaya çıkar Sanık denetim süresi içinde kasten bir suç işlemez ve yargıcın belirlediği diğer yükümlülüklere uygun hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir. Dava düştükten sonra yargılanan kişi davadan önceki hukuki durumuna geri döner. Sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya hakimin belirlediği yükümlülüklere aykırı hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm mahkeme tarafından açıklanır. Denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı suç işleyen sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanır. Suç işleyen sanık hakkında daha önce verilen ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez, ertelenemez. Denetim süresi içinde suç işlemediği halde hakimin belirlediği denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkındaki hükmün de açıklanmasına karar verilir. Ancak, bu durumda hükmü açıklayan mahkeme sanığın cezasının yarısına kadar olan bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir. Mahkeme, koşulları varsa suç işlemeyen ancak yükümlülüklere aykırı davranan sanık aleyhine hükmedilen hapis cezasını erteleyebilir veya adli para cezası gibi seçenek bir yaptırıma çevirerek yeni bir mahkumiyet hükmü de kurabilir. Denetim süresi içinde yeniden suç işlenmesi halinde, işlendiği iddia edilen ikinci suçun mahkumiyetle kesinleşmesinden sonra işlenen ilk suç nedeniyle verilen HAGB kararı açıklanabilir. Nitekim, Yargıtay işlendiği iddia edilen ikinci suç kesinleşmediği halde, birinci suç nedeniyle verilen HAGB kararının açıklanmasını hukuka aykırı bulmuştur Yargıtay Ceza Genel Kurulu - 2008/25 karar, Yargıtay 15. Ceza Dairesi- 2012/45113 karar. Önemle belirtmek gerekir ki; tarihine kadar işlenen suçlarda birden fazla kere hükmün açıklanmasının geri bırakılması verilebilir. Bu tarihten sonra işlenen suçlarda birden fazla kere HAGB kararı verilmesi kanuni düzenleme nedeniyle mümkün değildir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına Nasıl İtiraz Edilir?[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Hagb kararına karşı istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz. Kararı veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye dilekçe verilerek HAGB kararına itiraz edilebilir. Kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. Hagb kararı veren mahkeme, kararına yapılan itirazı yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir. HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkemeler şu şekilde belirlenir CMK md. 268 1- Asliye Ceza Mahkemesi'nin Hükmettiği HAGB Kararına Yapılan İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkeme HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi'nin yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz edilebilir. Hemen belirtmek gerkir ki, Çocuk Mahkemeleri ve Fikri Sınai Ceza Mahkemeleri, Asliye Ceza Mahkemesi derecesinde kabul edilir. Asliye Ceza Mahkemesi'nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler Örnek-1 İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği HAGB kararına yapılan itiraz, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi'ne yapılmalıdır. Örnek 2 Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi'nin verdiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Çünkü, Büyükçekmece Adliyesi'nde Ağır Ceza Mahkemesi yoktur, bu nedenle Büyükçekmece Adliyesi'nin yargı çevresinde bulunduğu Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, HAGB kararına yapılan itirazı incelemeye yetkilidir. 2- Ağır Ceza Mahkemesi'nin Hükmettiği HAGB Kararına İtiraz Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi'nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Ağır Ceza Mahkemesi'nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler Örnek-1 Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği HAGB kararına karşı yapılan itiraz, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir. HAGB kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi o adliyedeki tek Ağır Ceza Mahkemesi ise, HAGB karına itirazı incelemeye yetkili mahkeme o adliyeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Örnek-2 Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği HAGB kararına karşı itirazı incelemeye yetkili mahkeme Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Silivri Adliyesinde tek Ağır Ceza Mahkemesi mevcut olduğundan en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Bakırköy Adliyesi'ndedir. Yargıtay kararlarına göre HAGB itiraz dilekçesi incelemek üzere kendisine gönderilen mahkeme, itiraz edilen kararı hem usul hem esas açısından denetimden geçirecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, henüz etkin bir kanun yoluna dönüşmüş değildir. Yapılan itirazlar hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir. HAGB kararına karşı temyiz yolu kapalı olup bu kararlara ancak itiraz edilebilir. Fakat, sanığın temyiz dilekçesi itiraz dilekçesi olarak kabul edilmeli ve itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderilmelidir Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2014/16494 karar. HAGB Kararına İtiraz Halinde Aleyhe Bozma/Değiştirme Yasağı[] Aleyhe bozma/değiştirme yasağı, yalnızca sanık lehine temyiz veya istinaf başvurusu yapıldığında, hükmün sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde değiştirilememesidir. Örneğin, şantaj suçu nedeniyle sanık 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve yalnızca sanık lehine istinaf başvurusu yapılmışsa; istinaf mahkemesi, sanığa az ceza verildiği kanaatinde olsa bile aleyhe bozma/değiştirme yasağı nedeniyle hükmü bozamayacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde, aleyhe bozma/değiştirme yasağı ilkesi uygulanmaz. Yani, hagb kararına itiraz sanık lehine yapılmış olsa dahi, itiraz mercii hükmü sanık aleyhine de bozabilir Yargıtay - 2012/5844 karar. Yargıtay bazı kararlarında ise hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanun yoluna sanık lehine başvurulduğunda, bozma üzerine verilecek cezanın ilk verilen cezadan daha fazla olamayacağını kabul etmektedir 5271 sayılı CMK 'nın 231/12. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının, 5271 sayılı CMK'nın 267 ile 271. maddeleri arasında düzenlenen ve olağan kanun yollarından olan itiraz kanun yoluna tabi olduğu, Ceza Muhakemesi Kanununda itiraza ilişkin düzenlemeler arasında ceza miktarı yönünden karar verme yasağına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, aleyhe bozma yasağına ilişkin olarak düzenlemenin, olağan kanun yollarından olan temyize ilişkin hükümlerin yer aldığı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 326. maddesinin 4. fıkrasında ve tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde belirtildiği, bununla birlikte ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak yasaklanan ve kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş olan bir fiilin, kanunda yer alan ve söz konusu fiile en çok benzeyen suça ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle cezalandırılması şeklinde tezahür edebilecek kıyas metodunun ceza hukukunun aksine ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbest olduğu ve ceza muhakemesi hukukunda genişletici yorum yapılabileceği gözetildiğinde aleyhe bozma yasağının düzenlediği 5320 sayılı Kanunun 8. Maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesinin, itiraz kanun yolunda uygulanması mümkün olduğundan, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine yalnızca sanık tarafından itiraz kanun yoluna başvurulduğu, bu sebeple aleyhe değiştirme bozma yasağı gereği ilk verilen ceza miktarından daha fazla cezaya karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi... Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Tarih Karar2018/7718 Yargıtayın aleyhe bozma yasağı ilkesinin sadece temyiz CMK ve istinaf CMK kanun yolları için açıkça düzenlendiğini, hagb kararına itiraz halinde ilkenin uygulanabileceğine dair açık bir yasal hüküm olmadığından ilkenin itiraz kanun yolunda uygulanamayacağına ilişkin kararları da var, yukarıda ifade ettiğimiz üzere aleyhe bozma yasağının uygulanabileceği yönünde de kararları var. HAGB Kararı Aleyhine Kanun Yararına Bozma Başvurusu[] Kanun yararına bozma, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen mahkeme kararları aleyhine gidilebilen bir kanun yoludur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, itiraz edilmeyerek veya itiraz edildiğinde itirazı incelemeye yetkili merciinin red kararı ile kesinleşir. Kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı "kanun yararına bozma" yoluna başvurulabilir. Ancak, hagb kararı aleyhine yasa yararına bozma kanun yoluna gidildiğinde, kanun yararına bozma konusu edilen kararın içeriği esası denetlenemez. Kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay tarafından yapılacak inceleme, Hagb kararının biçimsel şartlarının oluşup oluşmadığının denetlenmesinden ibaret olacaktır. Yargıtay, kanun yararına bozma başvurusu üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında aşağıdaki noktaların kararda hukuka uygun tatbik edilip edilmediğini denetleyecektir Hükmedilen ceza miktarının hagb uygulaması için uygun olup olmadığı, Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin olup olmadığı, Zararın giderilip giderilmediği, Suçun hagb uygulanamayacak istisnai bir suç olup olmadığı, Denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği Hakimin kararda hagb koşullarını değerlendirip değerlendirmediği.[] Yargıtay kanun yararına bozma başvurusu üzerine yukarıdaki noktalarda hukuka aykırılık tespit ederse, hukuka aykırılık yeni bir yargılamayı gerektirdiği takdirde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verir. Yargılama yapılmasını gerektirmeyen hallerde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca doğrudan karar verilerek giderilir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Tutuklama Nedeniyle Tazminat[] Kural olarak, haksız bir şekilde uygulanan arama, elkoyma, yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi koruma tedbirlerinin mağduru, devletten maddi ve manevi tazminat talep edebilir CMK Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde; 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirip hakkındaki davanın düşmesine karar verilen sanıklar, haksız tutuklama vb. gibi kişi özgürlüğünü sınırlayan koruma tedbirleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edebilirler. Ancak, bu kişilerin tazminat talep edebilecekleri süre; HAGB kararı ile hükmedilen hapis veya adli para cezası infaz edilmiş olsaydı, infaz kanunu gereği cezaevinde geçirilecek süreyi aşan kısma denk gelen tutukluluk süresidir Yargıtay 12. CD - Karar 2016/5571, Karar 2014/16397. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, ancak deneme süresi sonunda davanın düşmesine karar verilmesi durumunda fazladan tutuklu kalınan süreler için tazminat talebinin değerlendirilebilir Yargıtay 12. CD - Karar 2016/5571. Örneğin, 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen davada 6 ay tutuklu kalan sanık hakkında hagb kararı verilmiş olsun. Bu sanık, 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirip davanın düşmesine karar verilse bile, hakkında hükmedilen ceza infaz edilmiş olsaydı tutuklu kaldığı süreden daha fazla cezaevinde kalacağından tutukluluk nedeniyle tazminat isteyemez. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Memurluğa Etkisi Nedir?[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılanan kişiye verilen ikinci bir şanstır. HAGB kararı, kişinin mevcut hukuki statüsünde olumsuz bir değişiklik olmaması için düzenlenmiş bir kurumdur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin devlet memurluğu, milletvekilliği, avukatlık veya başkaca bir kamu hizmeti ifa etmesinin önünde hiçbir yasal engel yoktur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin mahkumiyete esas cezası ne olursa olsun memuriyetten veya başkaca bir kamu görevinden atılması mümkün değildir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mı Cezanın Ertelenmesi Kararı mı Sanık Lehinedir?[] Hapis Cezasının Ertelenmesi kararında mahkemenin verdiği karar, hukuk sisteminde derhal sonuç doğurmaya başlar. Ceza erteleme kararı bir cezanın infazı şeklidir. Halbuki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında ortada hukuki sonuç meydana getirecek bir mahkeme kararı mevcut değildir. Bu nedenle hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın cezası infaz edildiğinden infaz aşamasında birtakım kısıtlamalarla karşılaşacaktır, hatta bazı haklarını kullanmayacaktır. Örneğin, yargılama neticesinde hükmedilen 2 yıl hapis cezası ertelenen sanık deneme süresi içinde milletvekili veya devlet memuru olamaz. Ama HAGB kararı verilmişse milletvekilliği veya devlet memurluğu önünde hiçbir engel yoktur. Her iki kavramı karşılaştırmak için bir Ceza avukatı ile görüşünüz veya hapis cezasının ertelenmesi hakkında yazdığımız yazıyı inceleyiniz. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi? Sabıka Kaydına İşlenir mi?[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, Adli Sicil Kaydı Sabıka Kaydı kayıtlarında görünmez. HAGB kararları, adli sicil kaydında bu hükümlere özgü bir sisteme kaydedilir. Bu nedenle e-devlet üzerinden alınan sabıka kaydında veya adliyeden alınan adli sicil kaydında HAGB kararı gözükmez. Bu kayıtlar, hakim veya savcı tarafından bir soruşturma veya kovuşturma ile bağlantılı olarak CMK 231. maddede belirtilen yukarıda açıkladığımız hususların tespiti amacıyla kullanılabilir. HAGB Yargıtay Kararları[] Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yargıtay Kararları[] Hakim Sanığa HAGB'den Yararlanmak İsteyip İstemediğini Sormalıdır[] 5271 sayılı CMK'nin 231/5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması; mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması; sanığın kabul etmesi ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada sanığa yüklenen "resmi belgede sahtecilik" suçu nedeniyle meydana gelen somut bir zarar bulunmadığı ve kanaat oluşması nedeniyle cezasının ertelendiği de dikkate alınarak; sabıkası bulunmayan sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilerek hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilmeden, talep etmediğinden şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir Yargıtay Dairesi - Karar 2018/7970. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Hukuk Mahkemesini Bağlamaz[] Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK'nun 74. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. Ceza dosyasının incelenmesinde, ceza mahkemesince hangi ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu, davalının leh ve aleyhine tanık beyanlarının hangisine üstünlük tanındığı, hangi tanık beyanına neden itibar edildiği de tartışılmadan, genel ifadelerle davalının cezalandırılmasına karar verilmiştir. Olayın akabinde sıcağı sıcağına Savcılık soruşturmasında alınan ilk tanık ifadeleri ve yargılama sırasında dinlenen tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinde, davalının davacıya yönelik hakaret mahiyetinde söz ve davranışının varlığının sübut bulmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan kanun hükmü gereği, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün, hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı da yoktur. Şu halde, mahkemece yukarda açıklanan olgular gözetilerek davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ile davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması doğru olmamış ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi - K. 2017/4714. Zararın Giderilmesi Talebinin Müşteki/mağdur Tarafından Kabul Edilmemesi[] Sanık, mağdurun zararını gidermek istemiş, ancak mağdur zararın karşılığı olan parayı almayı kabul etmemiştir. Mahkemenin sanığa ödeme yeri göstermesi gerekir. Sanığın zararı ödemesi halinde ceza indirimi uygulanmalıdır Yargıtay 2. Ceza Dairesi - 2014/20956 karar. Ödeme Yapılabilmesi İçin Suç Nedeniyle Oluşan Zararın Tespit Edilmesi[] Suç nedeniyle oluşan zarar tam olarak bilinmiyorsa, hakim zararı yaklaşık olarak belirleyip sanığın belirlenen zarar miktarını ödeyip ödememesine göre, sanığın HAGB kararı verilmesi talebi hakkında karar vermelidir. Bazen zararın tespiti, hakimin genel bilgisini aşan teknik inceleme gerektirebilir. Bu durumda hakim, yaklaşık zararın tespit edilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırmalı, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verip vermeyeceğini kararlaştırmalıdır Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No 2008/11-250, Karar No 2009/13; Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Esas No2009/2119, Karar No 2009/17270. Ceza Muhakamesi Kanunu CMK 231/6-c maddesi gereği giderilmesi gereken zarar basit bir yöntemle tespit edilmesi mümkün olan zarardır. Mevcut olayda vergi inceleme raporu ve benzeri delillerle ortaya çıkan kamunun uğradığı zararı ödeyip ödemeyecekleri sanıklardan sorulmalı, ödedikleri takdirde HAGB kararı verilmelidir Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/10013 karar. Silinme Koşulları Oluşmuş Sabıka Kaydı HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir[] Sanığın önceki mahkumiyetine esas sabıka kaydının adli sicil kaydının adli sicil kaydından silinmesi koşulları oluşmuşsa, artık sanığın sabıkası olduğu gerekçesiyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesi hukuka aykırıdır. Önceki mahkumiyete esas adli sicil kaydının silinmesi koşulları oluşmuşsa, sabıka kaydında mahkumiyet bilgilerinin yer almasının önemi yoktur, sanık hakkında HAGB kararı verilmelidir Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No 2011/3-479, Karar No 2012/145. Denetim Süresinde Yeni Suç işlenmesi Halinde Hükmün Açıklanması[] Denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanır. Yeni bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, bu yeni verilen hükümde ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Cezanın ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi ihtimali, sadece sanığın denetim süresi içinde suç işlememesi ancak belirlenen yükümlülüklere aykırı davranması halinde mümkündür Yargıtay 7. Ceza Dairesi - 2015/1330 / Yargıtay 2. Ceza Dairesi -2014/25119 karar. Somut olayda hükümlü denetim süresi içerisinde yükümlülüklere aykırı davrandığından hükmün açıklanmasına karar verilmiştir. Açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanırken hüküm fıkrası değiştirilemez. Ancak, hüküm açıklandıktan sonra yükümlülüklere uymayan sanık hakkında hakim cezanın yarısına kadar olan kısmının infaz edilmemesine veya cezanın ertelenmesine veya adli para cezasına çevrilmesine karar verebilir Yargıtay 13. Ceza Dairesi - 2014/27800 kararı. Kasten Yaralama Suçunda Zararın Giderilmesi[] Suçun niteliği ve korunan hukuki yarar bakımından kasten yaralama suçu objektif olarak zarar meydana getirmeye elverişlidir. Kasten yaralama suçu nedeniyle mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde bozulma meydana geldiğinden, ortaya çıkan bu bozulmanın giderilebilmesi için tedavi uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kasten yaralama suçu hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden maddi zarar oluşturmaya elverişli bir suçtur. Sanık tarafından bu zarar karşılanmadan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından olan, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartının yerine getirildiğinden bahsetmek mümkün değildir. Kasten yaralama suçunda maddi zararın belirlenmesinde ise, mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde oluşan bozulmanın giderilebilmesi için yapılan giderler esas alınmalıdır. Tedavi amacıyla yapılan her türlü harcama maddi zarar kapsamında değerlendirilmelidir. Buna göre zarar miktarının hesaplanmasında, tedavi giderleri ve sağlık merkezine gitmek amacıyla yapılan ulaşım harcamaları gibi giderler esas alınmalıdır. Bununla birlikte dolaylı zararlar, maddi zarar kapsamına dahil edilmemelidir. Kasten yaralama eylemi sonucu mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaralanması durumda ise; somut olayda maddi zararın bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif kriterlerinden olan zarar konusu ele alınmalıdır. Yargılama konusu somut olayın özellikleri değerlendirilmeden, ilkesel olarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde kasten yaralama suçlarında maddi zararın oluşmadığını kabul etmek isabetli bir yaklaşım değildir Yargıtay CGK - 2015/163 esas. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartlarının Oluşması ve Hakimin Takdiri[] Sanık yararına 62. madde gereği 1/6 indirim yapılırken ve TCK 51. madde gereği erteleme kararı verilirken sanık hakkında mahkemenin olumlu düşünceleri esas alınmış, aynı kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesinin gerekçesi olarak sanığın olumsuz davranışları gösterilmiştir. Mahkeme, sanık hakkında HAGB kararı verilmemesine yol açan olumsuz davranışın ne olduğunu açık açık göstermelidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - 2014/15637 karar. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmesi İçin Zorunlu Haller[] Tehdit ve hakaret suçunun somut olarak meydana getirdiği maddi bir zarar somut olayda mevcut değildir. Bu nedenle sanıktan zararın giderilmesini istemek mümkün değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmelidir Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/8473. Uyuşturucu madde kullanma suçu nedeniyle sanık hakkında daha önce denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmamışsa, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi zorunludur Yargıtay 10 Ceza Dairesi - 2014/5249 karar. Kesin Nitelikte Önceki Adli Para Cezası HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir[] Sanığın eski mahkumiyetinin kesin nitelikte para cezasından ibaret olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde yetersiz gerekçeyle sabıkalı olduğundan bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar 2012/22942. HAGB Kararından Sonra Suç İşlenmesi ve Dava Zamanaşımı[] Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu'nun tarih 2015/3-599 esas, 2016/99 karar sayılı ilamında da; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin davalarda dava zaman aşımı süresinin ne zaman duracağı ve ne zaman işlemeye başlayacağını tartışmıştır. Anılan kararda; "Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zaman aşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zaman aşımı süresi yeniden işlemeye başlar" hükmüne yer verilmiştir. Olayımızda, sanık Umut'un eylemine uyan kasten yaralama suçunun TCK'nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık dava zaman aşımına tabi olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasına göre de 12-15 yaş grubunda olan sanık hakkındaki dava zamanaşımının bu sürenin yarısı olan 4 yıllık süreye karşılık geldiği, Aynı Kanunun 67/4. maddesi uyarınca da dava zaman aşımını kesen sebeplerin varlığı halinde bu sürenin 6 yıla kadar uzayacağı, bu duruma göre; suçun işlendiği tarihinde başlayan dava zaman aşımı süresinin tarihinde dolduğu, ancak Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu'nun anılan kararı nazara alındığında, sanık hakkında verilen 'hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına' ilişkin kararın kesinleştiği tarihi ile 2. suçu işlediği tarihleri arasında dava zaman aşımı süresinin 7 ay 13 gün süreyle durduğunun kabulü gerektiği, bu sürenin olağanüstü zaman aşımı süresine eklenmesi halinde sanık hakkında açılmış bulunan kamu davasının tarihinde, zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır Yargıtay Dairesi - Karar 2016/5922. 5271 sayılı CMK'nun 231 inci maddesinin 8 inci fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11 inci fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. CMK'nun 231/12 nci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür. Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımının, kararın itiraz edilmeksizin yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle kovuşturma geçici olarak durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Ceza Genel Kurulunun gün ve 599-99 sayılı kararında açıklandığı üzere, denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanaşımının sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak "hukuki güvenlik" ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması gözetilmelidir Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar No2017/124. Sanığa yüklenen ve 5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerine uyan vücutta kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçu için, 5237 sayılı TCK'nin 66/ ve 67/2-3-4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının, kasten yaralama suçunun işlendiği gününden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği ve zamanaşımının durduğu günü ile hükmün açıklanmasına neden olan suçun işlendiği ve zamanaşımının tekrar işlemeye başladığı günü ile dava dosyası inceleme için henüz dairemize gönderilmeden tarihine kadar geçen toplam sürede dolmuş olduğu gözetilerek; Sanık müdafinin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görülmekle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a. maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, istinaf yoluna başvurulan mahkümiyet hükmünün KALDIRILMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, 7035 sayılı Kanunun 15. maddesiyle değiştirilen 280/1-a maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca, sanık Süleyman Yıldırım hakkında, katılan Ahmet Turan Motor'u vücudunda kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının,5237 sayılı TCK'nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerinde öngörülen cezanın üst sınırına göre, anılan Kanunun 67/2-3-4. maddesinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK'nin 66/1 ve CMK'nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE karar verilmiştir İstanbul BAM 10. Ceza Dairesi - Karar No2018/2607. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı ve Zarar Kavramı[] Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, 5271 Sayılı CMK'nın 231. maddesinde sayılan nesnel ve öznel koşulların değerlendirilip buna dair gerekçelerin gösterilmesi gerektiği, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı, bu sebeple hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan 5271 Sayılı CMK'nın 231/6-a. maddesinde gösterilen, "kasıtlı suçtan mahkum olmama" nesnel koşulunun bulunduğu, aynı Kanun'un 231/6-c. maddesinde gösterilen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair nesnel koşullardan bir diğeri olan suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinde esas alınacak zararın, kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenecek maddi zararlar olduğu, ancak herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşulun aranmayacağı, mühür bozma suçunun da zarar doğurmaya elverişli suçlardan olmadığı gözetilerek, 5271 Sayılı CMK'nın 231/6. maddesinin b bendinde belirtilen, "kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması" öznel koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, "kurumun zararının giderilmediği" biçimindeki yeterli olmayan gerekçeye dayanılarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar 2016/11729. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararında Yargıcın Takdir Hakkı[] 5271 sayılı kanunun 231 /5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına dair mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, duruşmada gözlemlenen olumlu hal ve hareketi gerekçe gösterilerek sanık hakkında takdiri indirim maddesi uygulandığı, adli sicil kaydına göre kasıtlı bir suçtan sabıkasının bulunmadığı ve yüklenen mühür bozma suçundan kaynaklanan somut bir zararın da bulunmadığı, gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilmesi yerine "sanığın şahsi halleri ve adli sicil kaydı göz önüne alınarak" denilmek suretiyle yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar 2016/7553. Silinme Koşulları Oluşmuş Adli Sicil Kayıtları HAGB Kararına Engel Değildir[] Sanığın dosya içerisindeki adli sicil kaydında suç tarihinden önceki mahkumiyet hükümlerinin silinme koşullarının oluştuğu, güncel adli sicil kaydında bu mahkumiyet hükümlerinin bulunmadığı, sanığın katılanın zararını da giderdiğinin anlaşılması karşısında, 5271 Sayılı CMK'nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif şartının oluşup oluşmadığı tartışılarak, sanık hakkında 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde değerlendirilmemesi hukuka aykırıdır Yargıtay 3. Ceza Dairesi -Karar 2016/14120. HAGB ve Cezanın Ertelenmesi Kararlarının Uygulama Önceliği[] Suça sürüklenen çocuk açısından yapılan incelemede, her üç müştekiye yönelik hırsızlık suçu açısından giderilmesi gerekli somut maddi bir zarar bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun kayden sabıkasız olduğu, CMK'nın 231 maddesinin 6. fıkrasının b bendinde yer alan ölçütün değerlendirilerek, "duruşmadaki tutum ve davranışları" lehine görülerek 5237 Sayılı TCK'nın 62. maddesiyle cezadan indirim yapıldığı, suça sürüklenen çocuğun tekrar suç işlemeyeceği yolunda kanaate ulaşılarak tayin edilen cezanın ertelendiği, erteleme müessesesinden daha lehe olduğunda kuşku bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluştuğu gözetilmeden ve bu husus tartışılmadan "suça sürüklenen çocuk'un adli sicil kaydında görünen birden fazla HAGB niteliğindeki kayıtların suça sürüklenen çocuğun'un kurumun getiriliş amacına aykırı hareket ettiği mahkememizce değerlendirilerek CMK'nın 231 vd. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına" şeklinde hüküm kurulması hukuka aykırıdır Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar 2017/580. Hükmün Açıklanması ve Adli Para Cezası Gibi Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesi Şartları[] Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK'nın 179/3,, 62. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, CMK'nın 231. maddesinin 11. fıkras 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması sebebiyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık sebebiyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi sebebiyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılamayacağı, TCK'nın 50/3. maddesi uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş sanıkların kısa süreli, diğer sanıkların ise otuz gün ve daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olup, suç tarihinde sabıkasız olan sanık hakkında açıklanması geri bırakılmış olan hükümde belirlenen 25 gün hapis cezasının, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar 2017/2947. Uyuşturucu Kullanma Suçunda HAGB Zorunluluğu Halleri[] Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına", karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir Yargıtay Dairesi - Karar 2018/138. HAGB Kararının Tarihinden Önce Kesinleşmesi veya Denetim Süresinin İyi Halli Bitirilmesi[] CMK'nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle adli sicil kaydında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan sanık açısından bu karara bağlı denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin karma yapısı nazara alındığında yapılan bu değişikliğin sanık aleyhine olduğunda ve bu nedenle incelemeye konu suçların bu tarihten sonra işlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Peki adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıtlar yönünden nasıl bir yol izlenmelidir. İkinci suç tarihi yasal değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 ve sonrasında olsa bile, adli sicilde bu tarihten önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıt varsa, bu kayıt ikinci suç yönünden engel teşkil edecek midir? Engel teşkil edecekse bunun sınırı nedir? Kanun koyucunun bu düzenlemesinden sanığı sorumlu tutabilmek için "kanunu bilmemek mazeret sayılmaz" ilkesi de nazara alındığında sanık, hem yasal değişikliği hem de adli sicilde yer alan kaydın bu tarihten sonra kesinleştiğini bilmelidir. Adli sicildeki kayıt bu düzenlemeden önce kesinleşmişse sanık yönünden ikinci suç için yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyecektir. Sonuç olarak CMK'nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle eklenen "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" şeklindeki düzenleme, incelemeye konu suç tarihinin ve adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması halinde uygulanabilecektir. Bu açıklamalar ışığında; sanığın adli sicil kaydında yer alıp kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararlarının, 28/06/2014'ten önce 15/06/2011'de kesinleşmesi, ayrıca bu kararların kesinleşmesinin üzerinden 5 yıllık denetim süresinin de geçmesi karşısında; incelemeye konu hükümler yönünden, yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği gözetilmedir Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar No2019/5997. HAGB Kararının Memuriyete Etkisi İle İlgili Danıştay Kararları İnfaz koruma memuru olarak atanması gereken davacının Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği'nin 15. maddesi gereği memurluğa atanmasının uygun olmayacağına ilişkin davalı idare tarafından işlem tesis edilmiştir. Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği'nin "Özel şartlar" başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının 5/d bendinde; koruma güvenlik görevlisi ile infaz ve koruma memuru kadrolarına atanabilmek için "Güvenlik soruşturması olumlu olmak" şartı vardır. Davacı hakkında 11 yıl önce 18 yaşından küçük olduğu bir dönemde işlediği görevli memura mukavemet suçu nedeniyle 1 yıl hapis cezası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Davacı hakkında hagb kararı verilmiş olması, denetim süresinin geçmiş olması, söz konusu fiilin niteliği ve aradan geçen süre göz önüne alındığında hakkında yapılan "güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması" gerekçesi ileri sürülemez. Davacının memuriyet atamasının yapılması gerekir Danıştay 12. Daire - Karar 2015/4853. 657 sayılı Yasa'nın 48/A-5, 98/b maddeleri uyarınca tesis edilecek işlemlerin tamamen ceza yargılamasının sonucuna bağlı olması ve işlem tarihinde davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkümiyet kararı bulunması nedeniyle dava konusu hukuka uygun olarak tesis edilmiş ise de; mahkumiyet hükmü davacının başvurusu üzerine uyarlanmış ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesi uyarınca davacı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Hagb kararı verilmesi nedeniyle davacının memuriyet görevine son verilmesi hukuka aykırıdır Danıştay 12. Daire - Karar 2013/439. Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliği'nin 8. maddesinin h bendinde; TCK 53. maddede belirtilen süreler geçmiş olsa bile; üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezası öngörülen kasten işlenmiş suçlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/A-5 maddesinde sayılan suçlardan dolayı, a- affa uğramış veya yasaklanmış haklar geri verilmiş olsa dahi mahkümiyeti bulunmamak, b- hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verilmemiş olmak, c- devam etmekte olan bir kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak şartları aranmaktadır. Somut olayda; kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kullanmak veya bulundurmak suçundan yargılanan davacının "güvenlik soruşturmasının olumsuz olması" gerekçe gösterilerek Polis Meslek Yüksek Okulundan ilişiği kesilmiştir. Davacı yargılama neticesinde beraat ettiğine göre, hakkındaki güvenlik soruşturmasının olumsuz neticelendiğinden bahisle ilişik kesme işlemi hukuka aykırıdır Danıştay 8. Daire - KARAR 2013/3154. Disiplin cezaları ve ceza verilmesine neden olan eylemler memurların çalıştıkları kurumun düzenine aykırı fiilleri nedeniyle kendilerine uygulanan zorlayıcı önlemler niteliğindedir. Disiplin cezasını gerektiren fiilin niteliğine göre ceza yargılamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması disiplin hukuku yönünden ortada bir ceza mahkumiyeti bulunmadığından bahisle disiplin cezası uygulanmaması sonucunu doğurmayacaktır. 1702 sayılı ilk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanunun "meslekten çıkarma" cezasının uygulanacağı halleri düzenleyen 27 nci maddesinde "Gerek talebeye karşı ve gerek hariçte muallimlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizliğin sabit olması" hali sayılmıştır. İşlenen fiilin niteliğinin yürütülen görevin gerektirdiği niteliklerin kaybedilmesi mahiyetinde olduğu hallerde fiilin karşılığı disiplin cezasının uygulanması yargı kararıyla suçun sabit olması hususu dikkate alınarak kamu görevlisinin tabi olduğu mevzuat yönünden değerlendirilmelidir. 17 yaşındaki öğrencisiyle cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişikte bulunan öğretmenin 1702 sayılı Yasada karşılığını bulan fiilinin sübut bulduğu sonucuna varılmakta olup, anılan Yasanın 27/1 maddesi uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir Danıştay 12. Daire - Karar 2012/3553. Davacı polis memuru iken, dolandırıcılık suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti nedeniyle görevine son verilmiştir. Davacının uyarlama talebiyle yaptığı başvuru üzerine hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Devlet memurlarının 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uyarınca görevlerine son verilmesi işleminin sebep unsurunu 48. maddede sayılan ve memuriyete engel kabul edilen bir suçtan mahkumiyet ve bu mahkumiyete ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı oluşturmaktadır. Bu durumda davacının memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçtan mahkum olduğundan söz edilemeyeceğinden, polis memuru davacı hakkındaki göreve son verme işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır Danıştay 12. Daire - Karar No 2008/4502. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Avantajları[] HAGB kararıyla ortada bir mahkumiyet hükmü olmadığı için kişi masumiyet karinesinden yararlanmaya devam eder. Bu nedenle HAGB kararı, kişinin hayatına hiçbir şekilde olumsuz etkide bulunmaz. HAGB kararı adli sicil kaydında özel bir bölüme kaydedildiğinden normal sabıka kaydında gözükmez. HAGB kararı ileride suç işlenmesi nedeniyle açıklanır, HAGB kararı açıklandığında kişinin kararı temyiz hakkı mevcuttur. Yani, kararın Yargıtay'da bozulması için kişiye yeni bir şans tanınır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir kereye mahsus olmak üzere yargılanan şahsın kişisel ve sosyal hayatını bozmadan sürdürebilmesi için imkan tanıyan önemli bir ceza usul kurumudur. ŞablonHAGB ŞablonHüküm g • t • dKarar - Karar Günü - Yevm-ül Karar . Karar Ayrım Günü - Karar Destek Sistemi - Karar kılma - Karara İtiraz - Karargahzuhru ahir ظُهْرٌ أَخِيرٌ - nihai karar قَرَارٌ أَخِيرٌMahkemeKararı Ahir - Son karar - Hayırlı karar- Kovuşturma Evresinde Denetimli Serbestlik KararıTenfiz kararıTenfiz kararları Danıştay kararlarının idari makamlarca yerine getirilmesi karara uyulması gibi Tenfiz kararları Yürütme kararları exequatur. ][ecnebi mahkemeler]]inden…İcra kararlarıYürütme kararları Danıştay kararlarının idari makamlarca yerine getirilmesi karara uyulması gibi Tenfiz kararları Yürütme kararları exequatur. ecnebi mahkemelerinden hukuk…KYOKKovuşturmaya Yer Olmadığı KararıKDK kararıKDK'a BEDK'nun şikayeti kararıOHALİİKOHALİİK/Red kararları - OHALİİK/Kabul kararlarıAİHM/KararlarıAİHM/İfade özgürlüğü kararlarıBM kararlarıBM/Mestan Yayman kararıBEDKBEDK/KararlarDisiplinDisiplin/Bazı kararlarŞiirlerBenim Bunda Kararım Yok Yunus Emre, Kararım Yok. [Her Yerde Kudretullah]] Benim bunda kararım yok ben bunda gitmeğe gedim Bezirgânım maâım çok alana satmağa geldim Ben gelmedim da’vi için benim işim sevi için Dostum evi…Beraat kararıAğır Ceza Mahkemesi'nde tazminat davası açabileceğinin sanığa ihtarına, ihtar edildi, karar kesinleştiğine kararın sanığa tebliğine,OmbudsmanOmbudsman kararıYetkisizlikYetkisizlik kararıAYMAnayasa Mahkemesi/KARARLARI/Dershaneler Hakkındaki seçim yapılması kararı . İdare kurulu kararları Danıştay kararlarında ifade özgürlüğü . Yargıtay kararlarında nefret suçu Karar Ayrım Günü g • t • dMahkeme - محكمة Hüküm حكم den - Court المحكمة- cem'i Mehakim - محاكم Hüküm yeriCem'iMehakim Ceride-i MehakimMüradifleriMehakim - Hakim - HükümMürekkepleriMehakimi adliye - Mehakim-i cezaiye - İdare mahkemesi - Sulh Ceza Hakimliği - Asliye Ceza Hakimliği - Sulh Hukuk Mahkemesi Ceride-i Mehakim جريدهء محاكم; Ceride-i Mehakim-i Adliye; Ceride-i AdliyeEzdadıxEtrafıCelse - Savunma - Savcı - Müddei - Müdafii - HeyetkararAra karar - Esas karar - Nihai karar - Temyiz kararı -Mevzuat5271 - 5275mahkeme kararı verdict mahkeme binası courthouse Sami's supporters gathered outside the courthouse. - Sami'nin destekçileri mahkeme binasının dışında toplandı. mahkeme kararı ruling mahkeme kararısentence The judge started to read the sentence. - Hakim mahkeme kararını okumaya başladı. It was an unjust sentence. - Bu haksız bir mahkeme kararıydı. mahkeme kararıyla çıkartmak evict-tahliye mahkeme başkanıchief judge mahkeme celbisummons - mahkeme emri Politika, Siyaset rule mahkeme emriinjunctions mahkeme emri Kanun judicial writ mahkeme harcı Kanun cost mahkeme ilamı Kanun writ mahkeme içtihatlarıKanun jurisprudence mahkeme kararlarıcourt decisions mahkeme kararlarıjudgments mahkeme kararıKanun court ruling mahkeme kararıTicaret judgement mahkeme kararıKanun judgment on the verdict mahkeme kararıKanun ruling of the court mahkeme kararıKanun judicial sentence mahkeme kararıKanun judgment of court mahkeme kararıKanun court judgement mahkeme kararıyla Kanun by court decision mahkeme masraflarıTicaret legal costs mahkeme reisi chief justice mahkeme etmekTRY, hear; adjudicate, decide, give a ruling/verdict on mahkeme başkanıchief justice mahkeme binası court house mahkeme davetine uymama contumacy mahkeme emri writ mahkeme emricourt order His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards. - Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı. mahkeme emriprecept mahkeme emriinjunction mahkeme gerekliliği Kanun true bill mahkeme giderleri Kanun law costs mahkeme giderleriKanun cost of proceedings mahkeme günü trial day mahkeme günücalendar mahkeme harçlarıKanun law fees mahkeme harçlarıKanun dives costs mahkeme harçlarıKanun,Ticaret court fees mahkeme incelemesiKanun court investigation mahkeme işlemlericourt procedures mahkeme kapısılaw court mahkeme kararı rule mahkeme kararı sentence, verdict mahkeme kararı Hukuk court decision, judgement mahkeme kararıcourt order mahkeme kararı çıkartmak sue out mahkeme kararıyla mahrum etmek forjudge mahkeme kararıyla tahliye eviction mahkeme kaydının kopyası estreat mahkeme kayıtlarına dayanan hukuk judge made law mahkeme masrafı taxation mahkeme masrafını belirlemek tax mahkeme mübaşiri Kanun court crier mahkeme olmak Kanun stand trial mahkeme oturum günü Kanun judicial day mahkeme salonu court room mahkeme tarihiKanun court day mahkeme türü Kanun type of court mahkeme usulüKanun judicial proceedings mahkeme vesayetindeki çocuk ward in chancery mahkeme vesayetindeki çocuk ward of court mahkeme dışı ya da dava dışı Hukuk extrajudicial mahkeme ya da zabıt harçları Hukuk court or records fees mahkeme yeri venue mahkeme yeriKanun legal venue mahkeme yetki alanı dahilinde olan cognizable mahkeme zabıtları Kanun case records mahkeme çağrısı subpena mahkeme çağrısı subpoena mahkeme çağırmak subpena mahkeme çağırmak subpoena mahkeme öncesi çözüm organı Hukuk pre-court settlement body arbitration mahkeme önüne çıkmakHukuk appear in court to mahkeme özeti Kanun abstract of judgment askeri mahkeme Askeri marital court karar vermek mahkeme Kanun return kürsü konferans, mahkeme stand mahkemelercourts The courts will decide. - Mahkemeler karar verecek. They were tried in federal courts. - Federal mahkemelerde yargılandılar. yetkili mahkeme Kanun competent court yetkili mahkemeKanun authorized court mahkeme kararı award Yüksek mahkeme yargıcıKanun Supreme court justice yüce mahkeme high courtsupreme court Askeri Mahkeme Kuralları Askeri Rules for Courts-Martial Denetçi Mahkeme Hukuk Court of Auditors askeri mahkeme court-martial He was court-martialled and sentenced to death. - O askeri mahkemeye verildi ve ölüm cezasına çarptırıldı. He was court-martialed for dereliction of duty. - O, görevden kaçtığı için askeri mahkemede yargılandı. askeri mahkeme military tribunal askeri mahkeme military court, court-martial askerı mahkeme court martial fiili mahkeme Ticaret de facto court geçici mahkeme oturumu assizes hususi mahkeme provisional court iade-i mahkeme Kanun retrial istisnai mahkeme special court isviçre. federal mahkeme switzerland. bundesgericht nihai mahkemeKanun court of last instance nöbetçi mahkeme vacation court resmi olmayan mahkeme kangaroo court surat değil mahkeme duvarısomeone who has an extremely forbidding look on his face surat mahkeme duvarıbrazen-faced, sulky umumi mahkeme Kanun ordinary court usulsüz mahkemekangaroo court yerel mahkemecounty court yerel mahkemedomestic court yerel mahkeme district court yüksek dini mahkeme rota yüksek görevli mahkeme Kanun court of higher jurisdiction yüksek mahkeme High Court, High Court of Justice yüksek mahkemesupreme court Judges on the Supreme Court interpret the laws. - Yüksek mahkeme yargıçları kanunları yorumlarlar. Tom G. Roberts is the Chief Justice of the Supreme Court. - Tom G. Roberts, ABD Yüksek Mahkemesi Başyargıcıdır. yüksek mahkemesuperior court yüksek mahkeme chancery yüksek mahkeme emrimandamus yüksek sivil mahkeme Court of Session önceki mahkeme kararları retroactive judicial decisions üst mahkeme superior court üst mahkeme emri supersedeas İngilizce - Arapça mahkeme teriminin İngilizce Arapça sözlükte anlamı İlgili Terimler bench {s} جلس bench {n} مقعد, البنك مقعد طويل, دكة النجار, ممتلكات, مقعد القاضي, منبسط مرتفع, عزيز, مائدة civic {a} مديني, مدني, مواطني court {s} غازل, تودد, راود, تودد الى, تصرف بطريقة, قصر, انهمك court {n} محكمة ألاستئناف, محكمة, تملق, بلاط الملك, ملعب, بلاط, إجتماع رسمي, إستقبال يقيمه الملك, مبنى كبير, فناء, جلسة default {n} إهمال, تخلف, تخلف بالدفع, نقطة الضعف, عدم وجود, حكم غيابي default {s} أهمل, خلف وعدا, تخلف عن محكمة justice {n} عدل, إنصاف, قاض, إعتراف بحق, استقامة, عدالة session {n} الجلسة, دورة المجلس, فصل دراسي, العام الجامعي, العام الدراسي, جلسة, إنعقاد محكمة, سلسلة جلسات, محاضرة g • t • dMuhakeme - محاكمة- Muhâkeme - Yargılama - cemi Muhakemat . محاكمات. Bedîüzzaman’ın Muhakematı .Usul-i Muhakemat-ı Hukukiye Kanunu zeyli اصول محاكمات حقوقية قانوني ذيلي . HUMK -CMUK Muhakeme/Erkânı- Delil-Kanıt-Gerçekler kanıt ister Shorlok Holmes in bir kitabı -Gerçek-Alice harikalar diyarındaKedinin fareyi yargılamasıCMUK -Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu - CMK - Ceza Muhakemeleri KanunuTerimleriMuhakeme terimleri Hakim, kadı. Murafaa. Muhakeme. Celse. Oturum. Tanık. Gizli tanık. Şahit. Cürm-ü meşhud. İstima. İşhad. İkrar. İstintak. Redd-i hakim. Redd-i - Ceza/LuğatIstılahiMuhakeme/IstılahiMüradifiHükümMüştakıMuhakematEzdadıMuhakeme/EzdadıSinonimiMuhakeme/EşanlamlılarıMüteracimiMuhakeme/TercümeleriAntinomiMuhakeme/AntinomuMürekkepleriMuhakeme-i cezaİdiomsMuhakeme/Deyimler - Mahkeme kadıya mülk değil - Kitaba uydurmak -Ceza KanunuCK - CH - Ceza Kanunname-i Humayunu -TCK - Türk Ceza Kanunu1412 sayılı CMUK1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu - 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Hata ve eksikleri5271 sayılı CMK5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Eski metin - Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu/Eski ve Yeni Metin MukayesesiHUMKHukuk Usulü Muhakemeleri KanunuLekelenmemeLekelenmeme hakkı - Lekelenmeme hakkı ve tutuksuz yargılanmaÖzürMuhakemede özür beyanıMuhakemecilerMeşhur usulcüler Serahsi - Meşhur muhakemeciler[Said Nursi]]FilimlerMuhakeme/Venedik Tüccarı Shekesper'in Venedik Taciri eserinde muhteşem yargılama felsefesi Said Nursi eseri - Muhakemetü’l-Lugateyn Ali Şir Nevai eseriCMK - HUMK -CGTIK .Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği 1412 sayılı CMUK - 5271 sayılı CMK - 5275 sayılı CGTİK - 5237 sayılı TCKSerahsi g • t • dYargıKaza - Yarğı - Adalet-Jurispadence• Yargıya müdahale• Yargı Kitabı• Kitab-ı Kaza• Kitab-ı Dava• Kitab-ı beyyinat ve tehalif . Deliller Kitabı•Yargı sistemi - Yargı sistemleri. Yargı reformu/2019. Yargı için adalet Yargı Yetkisi ve Yargı Yargı - İMAYAdli Yargı•Yargıtay •BAM• ACM• Asliye Ceza Mahkemesi •SCH• İH• İnfaz Hakimliği• İcra Hakimliği• Ticaret mahkemesi. Tüketici mahkemesiİstinafİstinaf. AYM/üyeler• AYM/Kararlar• [[]]• [[]]• [[]]•[[]]YetkiYargı Yetkisi ve Yargı DüzenleriEdebiyatKedi yargısı. Alice Harikalar -ŞablonAdli yargı- Şablonİdari yargı - Şablonİdare mahkemesi - ŞablonHukuk - ŞablonAdalet - ŞablonHakim -ŞablonCeza Ceza Genel Kurulu 2014/806 E. , 2015/167 K. 05 Aralık 2015 Cumartesi 1009 Tebliğname 2013/332943 Mahkemesi BAKIRKÖY 28. Asliye Ceza Günü Sayısı 177-746 Davacı Katılan Bahçelievler Belediye Başkanlığı Sanık A.. U.. Temyiz Eden Sanık müdafii İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık A.. U..'nın 5237 sayılı TCK'nun 184/1, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin, Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen gün ve 1178-1171 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince gün ve 18606-2565 sayı ile; "Sabıkasız olan, sanığa yükletilen, kendi arsasına bina yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda, kamunun uğradığı maddi somut bir zarar bulunmadığı ve TCK'nun 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık düzenlemesinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıhükümlerinin uygulanmasına engel oluşturmayacağı gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkında CMK'nun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir. Yerel mahkeme ise gün ve 177-746 sayı ile; "... mahkememiz CMK'nun 231/6. maddesindeki şartların oluşmamasını HAGB kararı uygulanmaması nedeni görmüş, ancak mahkememiz CMK'nun 231/6. maddesindeki şartların oluşup oluşmadığını tespit ederken sanığa bu suçlar için etkin bir pişmanlık müessesesi olan TCK'nun 184. maddesine müracaat edip etmediğini belirleyici olarak gözönü etmiş, her ne kadar yüksek daire iş bu suçun işlenmesiyle kamuya doğrudan zarar verilmediği saptamasını yapmış ise de, bu saptamaya katılmak mümkün görülmemiş, zira sanık ve bu neviden suçları işleyenlerin eylemleri ile İstanbul dünya arenasında en fazla imar kirliliği oluşturulan ve hatta Avrupalıların 'mimarların değil, ama halkın inşa ettiği şehir' sıfatı ile andıkları bir şehir haline gelmiş ve bu anılmayı bir tarafa bir yana bıraksak ve bundan kamu için doğrudan bir zararın doğmadığını kabul etsek bile, ki mahkememiz her imar kirliliği için kenti çirkin göstermesi nedeniyle doğrudan bir zararın oluştuğunda ısrarcıdır, sanığın iş bu imar kirliliği nedeniyle elde ettiği ruhsatsız alanın Bahçelievler gibi rantın çok yüksek olduğu bir ilçede 230 metrekare olduğu, iş bu alanın tamamen ruhsata aykırı olarak elde edildiği, sanığın elde etmiş olduğu bu alanı ruhsata tabi hale getirmediğinden yapmış olduğu satışları bu alanı satışa konu etmeksizin sattığı/satacağı, dolayısıyla satış üzerinden alınan vergilerin bu alanın hesaba katılmamış olması nedeniyle hesap edilmiş olmasından ötürü açık bir vergi kaybının oluştuğu tartışmasız olduğu, bununda kamu için açık bir doğrudan maddi zarar olduğu tereddütsüz bulunmuş, Keza mahkememiz CMK'nun 231/6. maddesindeki şartların oluşmadığını kabul ederken kentlerin imar kirliliğine sebebiyet veren ve bu kirliliği TCK'nun 184/5. maddesi kapsamında giderme imkanı verilen sanığın kendi karı ve menfaati için hiç böyle bir çabanın içerisine girmediği, toplum hayatının sağlık işaretlerinden olan her açıdan ama özellikle mimari açıdan göze hoş gelen, yaşanabilir, güzel ve düzenli şehirler yaratma hususundaki kamu amacını görmezlikten geldiği, tamamen ekonomik çıkarları doğrultusunda hareket edip, toplum ile bir arada toplum menfaatini gözeterek yaşama bilincini önemsemediği, kendisi için sağladığı ekonomik çıkardan yargılama aşamasında imar kirliliklerini gidermek suretiyle vazgeçebilme fedakarlığına da yanaşmadığı, iş bu nedenlerle sanığın duruşmalarda mahkememizce gözlemlenen bu nitelikleri nedeniyle bu neviden yeniden başka suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde kesinlikle kanaat oluşmamış ve hakkında HAGB kararı tesisi cihetine gidilmemiş, dolayısıyla esasen tam da yüksek dairenin bozma ilamında belirtildiği üzere sanığın kendi menfaatine hareket eden kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmamış olduğundan yüksek dairenin bozma ilamına uymak hususunda mahkememizde vicdani kanaat oluşmamıştır..." gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir. Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının gün ve 332943 sayılı "onama" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. CEZA GENEL KURULU KARARI Sanığın 5237 sayılı TCK'nun 184. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında CMK'nun 231. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikle 5237 sayılı TCK'nun 184/5. maddesinde yer alan düzenleme karşısında 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. İncelenen dosya kapsamından; tarihli yapı tatil tutanağına göre B.. B.. sınırları içerisinde yer alan Kocasinan Merkez Mahallesi Kandil Sokak 35 nolu adreste ve tapunun 1 pafta 11632 parsel sırasında kayıtlı bulunan binada tasdikli projeye aykırı olarak zemin katta yan cephede, kısmen arka cephenin tamamında çıkma altının kapatıldığının, normal katlarda açık çıkmaların kapatıldığının, çekme kat yapıldığının ve teras bırakıldığının bu suretle yaklaşık 230 m² kaçak alan oluşturulduğunun tespit edildiği, tarihli encümen kararı ile 3194 sayılı Kanuna uygun şekilde tebligat yapılmasına rağmen verilen sürede ruhsata bağlanmayan tutanağa konu yapının yıkılmasına karar verildiği, tarihli yazı ile de yapı müteahhidi olan sanık hakkında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, Yargılama aşamasında sanığa ve müdafıine süre verildiği halde yapının imara uygun hale getirilmediği, bu hususun belediyenin tarihli cevabi yazısından anlaşıldığı, Yerel mahkemece yapılan keşif sonrasında düzenlenen tarihli bilirkişi raporunda da; mahalde tutulan yapı tatil tutanağının uygun olduğununun, mimari projeye aykırı yapılan ilavelerin tasdikli projeye uygun hale getirilmediğinin belirtildiği, Sanığın; yaptığı binada açık çıkmaları kapattığının doğru olduğunu, ancak bundan hem denetim kurumunun hem de belediyenin haberinin olduğunu, tutanaktaki tespitlere katıldığını, kendisinden istenilen tadilat projesini mali durumu kötü olduğu için sunamadığını, bu hususta süre istediğini savunduğu, Anlaşılmaktadır. 5237 sayılı TCK’nun "İmar kirliliğine neden olma" başlıklı 184. maddesi; "1 Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 2 Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır. 3 Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 4 Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır. 5 Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar. 6 İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz" şeklinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunun 184. maddesinin 5. fıkrası, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Görüşmeleri sırasında verilen bir önerge ile maddeye eklenmiş olup, bu değişiklik önergesinin gerekçesi; "imar kirliliğine aykırı davranışların ortaya çıkardığı sonuçların ortadan kaldırılmasının sağlanması amaçlanmıştır" biçiminde açıklanmıştır. İmar mevzuatında belirlenen usul ve şartlara aykırı olarak inşa faaliyetinde bulunmak, maddede suç olarak tanımlanmıştır. Maddenin 5237 sayılı TCK’nun "Topluma Karşı İşlenen Suçlar" kısmının, "Çevreye Karşı Suçlar" bölümü içinde yer aldığı dikkate alındığında, korunan hukuki değerin çevre olduğu anlaşılmaktadır. Kanunun 184. maddesinin beşinci fıkrasına göre kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar plânına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde kamu davası açılmayacak, açılmış olan kamu davası düşecek ve mahkûm olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacak, diğer bir ifadeyle fail, anılan fıkra uyarınca etkin pişmanlık hükmünün gereklerini yerine getirdiği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacaktır. TCK'nun 184. maddesi ile korunan hukuki değerin, çevrenin korunması olması ve bu suçun işlenme sıklığı ve yoğunluğu ile sosyal ve toplumsal bir sorun olması gerçeği karşısında, kanun koyucunun faili cezalandırmaktan daha çok, suçun olumsuz etkilerini ortadan kaldırma ve suçun yeniden işlenmesini önleme amacını esas aldığı, bu amacı gerçekleştirmeye yönelik olarak da kamu davasının açılmaması, açılmış davanın düşmesi veya mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasını amaçladığı görülmektedir. TCK'nun 184. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan düzenleme onarıcı adalet anlayışına bağlı olarak ortaya çıkan, bir çeşit etkin pişmanlık hali olup, hukuka aykırı eylemin doğurduğu sonuçların suçtan önceki hale getirilmesi şeklinde nitelendirmek mümkündür. Onarıcı adalet anlayışına uygun olarak düzenlenen 184/5. madde ile fail ıslah edilmekte, mağdur ve toplumun gördüğü zararlar giderilmekte, ayrıca sorumluluk üstlenerek mağdur ve topluma verdiği zararı kabul etme ve bunları telafi etme için faile imkân sağlanmakta ve böylece suçun olumsuz etkileri yok edilmektedir. Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün de değerlendirilmesi gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkra ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır. Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması, 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla "denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" hükmü eklenmiştir. 5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için; 1 Suça ilişkin olarak; a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması, b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması, 2 Sanığa ilişkin olarak; a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanının olmaması, Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır. Görüldüğü üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine ilişkin bir beyanının olmaması ile suça ve sanığa ilişkin bütün objektif şartların gerçekleşmiş olması yeterli değildir. Ayrıca mahkemenin, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışlarını göz önünde bulundurarak sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda olumlu bir kanaate uluşması da gerekmektedir. Böylece kanun koyucu suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip, hakime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır. CMK'nun 231. maddesinin uygulanma şartları ile TCK'nun 184/5. maddesi karşılaştırıldığında, imar kirliliğine neden olma suçuna özgü olarak düzenlenen 184/5. maddesi ile fail açısından daha lehe sonuçlar öngörülmüştür. Nitekim fail hakkında hükmolunan ceza kesinleşse dahi, suça konu binanın imar planına veya ruhsatına uygun hale getirilmesi halinde bir süre şartı aranmaksızın ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacak, açılmış olan kamu davasının yine süre şartı aranmaksızın düşmesine karar verilecektir. CMK'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanması ise objektif şartların yerine getirilmesi ve mahkemece sanığın yeniden suç işlemeyeceğine ilişkin kanaate ulaşılması halinde mümkün olacak, açılmış olan kamu davasının düşmesine karar verilebilmesi için ise, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra sanığın beş yıllık denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlememesi gerekecektir. Bu nedenle, imar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek TCK'nun 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkânı bulunan fail hakkında CMK'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Buna göre, daha lehe hükümleri kapsadığı konusunda tereddüt bulunmayan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmüne göre özel bir düzenleme olan 5237 sayılı TCK'nun 184/5. maddesinin gereğini yerine getirmeyen sanık hakkında 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin ayrıca bir değerlendirme yapılması gerekmediğinin kabulü zorunludur. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; B.. B.. sınırları içerisinde yer alan Kocasinan Merkez .... ve tapunun 1 pafta 11632 parsel sırasında kayıtlı bulunan binaya proje harici ruhsatsız olarak yaptığı eklentileri tutanakla tespit edilen sanığın yapılan ihtara rağmen 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri gereğince ruhsat almadığı, suça konu yerdeki müdahaleyi sonlandırarak imara uygun hale getirmediği anlaşılmaktadır. İmar kirliliğine neden olma suçunu işleyen sanık, ruhsatsız olarak yaptığı bölümleri projeye uygun hale getirerek 5237 sayılı TCK'nun 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunduğu halde bunu yapmayarak anılan maddedeki özel düzenlemeden yararlanmamış olup, bu durumda 5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinde düzenlenmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarını yerine getirip getirmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünü uygulamamak suretiyle sonucu itibariyle isabetli olan yerel mahkemenin direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi Doç. Dr. İ. Şahbaz; "Somut olayda; yerel mahkemece, sabıkasız olan sanık hakkında, kendi arsasına ruhsatsız bina yapmak suçundan 10 ay hapis cezasına hükmolunmuş ve bu ceza adli para cezasına çevrilmiştir. Yerel mahkeme, sanık hakkında kamunun uğradığı zararın karşılanmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Yargıtay Dairesince bu hüküm, sadece bu gerekçeyle hükmün açıklanmasına yer olmadığına karar verildiği için, sanığın fiili ile ortaya çıkan bir maddi zarar olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Yerel mahkeme, bozma üzerine verdiği kararında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı noktasından direnme kararı verirken, bozma öncesi kararında gerekçe olarak gösterdiği hususlardan başka hususlara da yer vermiştir. Yani yerel mahkeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin kararını, bozmaya konu gerekçesi bir cümleden ibaret iken, birden fazla sayfayla yeni gerekçelere dayandırmıştır. Bu durum karşısında, konunun iki husus üzerinden değerlendirilmesi gerekir. I- Öncelikle, bozma üzerine direnmede, yeni ve ilk hükümde yer almayan gerekçelere yer verildiğinden, Ceza Genel Kurulu kararından önce, hükmün özel dairece değerlendirilmesi gerektiğinden, dosyanın Ceza Genel Kurulunca incelenmeksizin özel direye gönderilmesi gerekir. Çünkü, Ceza Genel Kurulu’nun yerleşik içtihatları örneğin, 2007/1-223, 2008/17, bu yöndedir. Bu dosya bakımından da istikrar bulmuş içtihatlardan ayrılmayı haklı kılan neden bulunmamaktadır. İstikrar bulan içtihatlarda özetle, bir konu ilk kez gündeme geliyorsa, önce özel dairece değerlendirilmelidir. Özel daire tarafından inceleme yapılmadan Ceza Genel Kurulunca inceleme yapılamaz. Yerel mahkemenin bozmadan sonra farklı ve yeni gerekçelere dayanması, esasen dairenin kararının haklı olduğu; bozma kararına karşı daha güçlü gerekçeden hareket etmesi halinde kararının bir daha bozulmayacağı kanaatine sahip olmasıdır. Bu durumda, yeni gerekçe özel daire tarafından değerlendirilmeden Ceza Genel Kurulu’nun bu konuda değerlendirme yapması, Genel Kurul’un yerleşik içtihatlarla çelişmektedir. II- TCY’nın 184/5 nci maddesindeki düzenleme karşısında, Ceza Yargılama Yasasının 231 nci maddesinin uygulanamayacağına ilişkin değerlendirmeye gelince; Demokratik insan hakları sistemleri kabul edilmeden önce, özgürlüklere keyfi müdahaleler olduğu için, diğer konular yanında, özellikle suç ve cezada yasallık ilkesi kabul edildi 1982 Anayasası, 5237, Suç ve cezada yasallık ilkesi, bu anlayışın benimsenmesinin arkasında yatan gerekçe gözetilerek değerlendirilmelidir. Bu nedenle ceza yasalarının yorumunda genişletme yapılamaz. Fransa Ceza Yasası’nın 111/4 ncü maddesinde açıkça, 'ceza yasası dar yorumlanır' ilkesine yer verilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ceza yargılama yasasında yer almakta ise de, belli süre içerisinde kasıtlı bir suçun işlenmemesi halinde maddi ceza hukukundaki sonuçlar ortaya çıkacağından, CYY’nın 231 nci maddesindeki düzenlemeyi, sonuçları itibariyle, maddi ceza hukuku düzenlemesi biçiminde anlamak gerekir. 5237 sayılı TCY’nın 1 nci maddesinde yasanın amacı belirtilirken, kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ön plana çıkarılmıştır. Anayasamızın 2 nci maddesinde insan haklarına saygılı ve 14 ncü maddesinde insan haklarına dayalı devlet sistemi kabul edilmiştir. İnsan haklarını yakından ilgilendiren adli cezayla ilgili olarak, belli bir süre içerisinde suç işlenmemesi halinde sabıkasız sayılmayla sonuçlanacak olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesine engel oluşturan yerel mahkemenin yukarıdaki kararı, suç ve cezada yasaya sıkı sıkıya bağlılık ve yorumda genişletme yasağı/dar yorumlama ilkelerile çelişmektedir. Dolayısıyla TCY’nın 184/5 nci maddesinde yer alan özel düzenleme, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine açıkça engel değildir. Çünkü, kendi arsasına ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapılması eyleminde, Yargıtay içtihatlarında istikrar bulmuş olan somut bir maddi zarara sebebiyet verilmemektedir. Eğer sanık binayı, başkasının, hazinenin yahut belediyenin arsasına yapmış olsaydı, kuşkusuz maddi zarar söz konusu olacaktı. Veya, sanığın kendi arsasına bina yapması nedeniyle suçtan doğrudan zarar gören bir kimse olsaydı, o zaman yine maddi zarardan söz edilebilirdi. Yerel mahkeme kararında, zarardan söz edilmekte ise de, bu zararın ne olduğu konusunda açık bir belirleme söz konusu değildir. Genel olarak her suçta kamunun zarar görmesi söz konusudur; ancak, yasada aranan maddi zarar, suçun işlenmesiyle ortaya çıkan maddi zarardır. Bu maddi zararın da dolaylı değil, doğrudan gerçekleşmiş olması gerekir. Genel bir yaklaşımla her suçta kamunun zararının olduğunun kabulü halinde, CYY’nın 231 nci maddesi hiç uygulanamaz. Yasama organı, yeni yasalarla, ceza davasında şahsi alacak davasına yer vermeyerek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması CYY, uzlaşma 253 vd. gibi kurumları kabul etmiştir. Yani, ceza siyaseti gereği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin yasayla getirilmiş istisnalar dışında, 231 nci maddenin koşullarının varlığı halinde uygulanması gerekir. Yerel mahkeme söz konusu bozma öncesi kararında gerekçesini sadece kamunun uğradığı zararın giderilmemesine dayandırmıştır. Oysa, açıkça ileri sürülen veya tespit edilmiş bir maddi zarar söz konusu değildir. Bu açıklamalar ışığında konuyu değerlendirecek olursak; TCY'nın 184 ncü maddesinin 5 nci fıkrasında özel düzenlemeyle ruhsata aykırılığın giderilmesi halinde, evrelere göre kamu davasının açılmamasına veya kamu davasının düşürülmesi yahut cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına yer verilmiştir. Konuyu değişik olasılıklara göre değerlendirmek gerekir; 1-TCY’nın 184/4 ve CYY’nın 231 nci maddelerindeki düzenlemeler arasındaki ilişki yönünden TCY’nın 184 ncü maddesinin 5 nci fıkrasındaki düzenlemede, özel etkin pişmanlığa yer verilmiştir. Çünkü, yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi halinde sanık hakkında düşme kararı verilecektir. Özel etkin pişmanlığın uygulandığı/uygulanacağı hallerde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği yönünde açık bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, yasama organınca bir hak olarak düzenleme getiren CYY’nın 231 nci maddesinin yukarıdaki gerekçeyle uygulanmaması, sanık aleyhine ve geniş yorum biçimidir. Bu yorum biçimi, yasama organının iradesinin ötesine geçmedir. Özgürlüklerle ilgili sınırlamayı sadece yasama organı getirebilir. Yasama organının açık düzenleme getirmemesi halinde yorum yolu ile, yine de özgürlük aleyhine değil, özgürlükten yana bir yorum biçiminin tercih edilmesi gerekir. Yasama organının açıkça, TCY’nın 184 ncü maddesi bakımından CYY’nın 231 nci maddesinin uygulanmayacağına işaret etmemesi karşısında, yorum yoluyla bir hakkın daraltılması söz konusu olmaktadır. 5271 sayılı Ceza Yargılama Yasası'nın 231 nci maddesinin 6/c ncı fıkrasında, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceğine yer verilmiştir. Görüldüğü gibi, iki düzenleme, kurum olarak farklıdır. Birincide plan ve ruhsata uygun hale getirme halinde açılmış davanın düşürülmesine; ikinci halde ise, açılmış kamu davasının düşürülmesine değil, hüküm verilip, hükmün açıklanmamasına karar verilmektedir. Her iki halde de sonuç olarak, örneğin, 231 nci maddenin uygulanmasına karşın bina hayatiyetini sürdüremeyecektir. Yani, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşın, sanığın binayı örneğin yıkması halinde yine kamu davasının düşürülmesine karar verilebilecektir. Özetle, TCY’nın 184/5 ve CYY’nın 231 nci maddelerindeki düzenlemeler farklı kurumlar olarak kabul edilmiştir. Farklı kurumlardan ortak sonuca varılarak, 184 ncü maddenin 5 nci fıkrası doğrultusunda işlem yapılmaması nedeniyle CYY’nın 231 nci maddesinin uygulanamayacağı savunulamaz. 2-Dosyada katılan idarenin belirlediği bir maddi zarar söz konusu olmayıp, böyle bir talep de bulunmamaktadır. Maddi bir zararın olup olmadığı ile, varsa miktarı ortaya konmadan sanık hakkında CYY'nın 231/6 ncı maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi, varsa maddi zarar miktarı belirlenip sanığın ödeyip ödememe ihtimalleri tüketilmediğinden, şahsileştirme ilkesiyle çelişme söz konusudur. Diğer yandan, ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapma suçun unsurudur. Binanın yapılmasıyla verilen açık maddi bir zarardan söz edilebilmesi için, bunun belgelenerek ileri sürülmesi gerekir. Mahkeme kararında sözü edilen TCY’nın 184 ncü maddesinin 5 nci fıkrasındaki düzenlemenin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile bağlantısı da bulunmamaktadır. Çünkü, sanık kendi arsasına ruhsata aykırı bina yapmıştır. Dolayısıyla, sanığın bina yapması nedeniyle, idarenin veya üçüncü kişilerin bu fiil nedeniyle uğradıkları bir zarar belirlenmediği sürece, sadece maddi zararın giderilmediği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesi düşünülemez. Ancak mahkeme, maddi zararın giderilmesine karşın, örneğin, sanığın kasıtlı suçtan mahkumiyeti olur veya bir daha suç işlemeyeceği konusunda kanaate varırsa, elbette, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verebilecektir. Ancak, somut olayımızda yerel mahkeme, sabıkasız olan sanık hakkında, bir daha suç işlemeyeceği kanaatinden söz etmeksizin sadece maddi zararın giderilmemesi gerekçesine dayandığından, bu gerekçenin yetersiz olduğu kuşkusuzdur. Yasa koyucu, binanın eski hale getirilmesi halinde sanık hakkında 184 ncü maddenin 5 nci fıkrası gereğince işlem yapılacağını kabul etmiştir. Yasa koyucunun böyle bir kabulü, sanık hakkında CYY’nın 231 nci maddesinin uygulanamayacağı anlamına gelmez. Anılan 231 nci maddenin hangi hallerde uygulanamayacağı konusunda maddede engeller belirlenmiştir. Bu engeller arasında TCY’nın 184/5 nci maddesinin uygulanıp uygulanmamasıyla ilgili açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Eğer, TCY’nın 184/5 nci maddesindeki özel etkin pişmanlık hükmünün uygulanacak olması nedeniyle CYY’nın 231 nci maddesinin uygulanmayacağı kabul edilirse, bu durumda 231 nci maddenin etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı tüm durumlarda uygulanamayacağını kabul etmek gerekir. Binanın yıkılması ile idarenin zararının olduğunu kabul edecek olursak veya işlenen suç nedeniyle somut bir zarar söz konusu olmadığı halde zararın varlığı kabul edilecek olursa, her suçtan dolaylı olarak zarar meydana gelmiş olacağından 231 nci maddenin hiç uygulanmaması gerekecektir. Örneğin, bir hakaret suçu nedeniyle mağdurun adliyeye gitmesi ve şikayetçi olması da bir zarardır. O halde böyle bir zarar var diyerek, hakaret suçundan 231 nci maddenin uygulanmaması düşünülemez. Diğer yandan, sanığın binayı ruhsata aykırı yapması nedeniyle idarenin harç vs. gelirden mahrum olması 231 nci maddede yer alan zarar kavramı içerisinde değerlendirilemez. Çünkü, 231 nci maddedeki zarar suçun işlenmesi nedeniyle doğrudan meydana gelen maddi zarardır. Sanığın belediyeye harç veya vergi vermemesi suçun işlenmesiyle ortaya çıkmış doğrudan bir zarar değildir. Varsa mahrum olunan kar/gelir, suçun işlenmesi sonucu değildir. Çünkü, böyle bir zarardan söz edebilmek için, örneğin bina yapılmadan önce süreklilik arzeden veya belli periyotla elde edilen gelirin bina yapılmasıyla kesilmesi; yahut, bina yapılmasıyla idarenin bu fiilden dolayı maddi bir zarara uğraması; maddi zararın fiilden doğması gerekir. Aksi takdirde, her suçta, örneğin kolluk veya adliyeye gidip gelme veya işinden olma ile uğranılan zararın varlığından söz edilerek CYY’nın 231 nci maddesinin uygulanmaması gerekecektir. Böyle bir yaklaşım karşısında ise, yasama organının adli sistemde getirdiği iyileştirmelerin anlamsız kalması söz konusu olacaktır. Özetle, TCK'nın 184/1. maddesindeki suçun işlenmesiyle idareye doğrudan verilen maddi zarar söz konusu değildir. Böyle bir zarardan söz edilirse de bunun idare veya diğer ilgililer tarafından belgelenerek istenmesi veya açıkça belirtilmesi gerekir. Eğer, bina idarenin veya özel kişilerin yahut hazinenin arsasına yapılmış olursa maddi zarardan söz edilebilir. Somut olayımızda, sanık kendisine ait arsaya bina yapmıştır. Tüm bu nedenlerle, TCY’nın 184/5 nci maddesi ile CYY’nın 231 nci maddesindeki düzenlemenin farklı oluşları ile ruhsatsız veya ruhsata aykırı bina yapma fiilinden doğrudan kaynaklanan bir maddi zarardan söz edilemeyeceğinden, esas mahkemesi kararının bu sebepten bozulması yerine onanmasına ilişkin yüksek çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir", Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi Dr. İ. Baştürk ise; "TCK’nın 184. maddesinde yer verilen imar kirliliğine neden olma suçu, yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak md. 184/1; yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek md. 184/2; yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek md. 184/3 fiillerini suç kabul ederek müeyyideye bağlamıştır. TCK’nın 184. maddesinin beşinci fıkrasında ise, kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirmesi hâlinde; bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmayacağı, açılmış olan kamu davasının düşeceği, mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkacağına ilişkin bir kurala yer verilmiştir. Zararın giderilmesine ilişkin bu norm, özel bir etkin pişmanlık kuralıdır. Sağlamdemir, Arzu 'Ceza Hukukunda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu',Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007, s. 69-70. İtiraz konusu hakkında sağlıklı bir değerlendirmeye ulaşılabilmesi bakımından öncelikle hükmün açıklanmasının ertelenmesi geri bırakılması kurumu ile TCK’nın 184/5. maddesindeki 'sanığın yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirmesi' yani suç sebebiyle oluşan zararın giderilmesine ilişkin etkin pişmanlık kuralı arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi gereklidir. TCK’nın 184/5. maddesi, sanığın yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hâle getirmesini etkin pişmanlık için yeterli görmekte; buna karşın CMK’nın 231/6-c maddesinde ise suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinden söz edilmektedir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi istikrar kazanan kararlarında, TCK’nın 184/5 maddesindeki özel etkin pişmanlık hükmünü dikkate alan gerekçeyle iki ayrı kurumun uygulama şartlarını birleştirerek verilen hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kararın hukuka uygun olmadığına işaret etmiştir. 4. CD. 2009/14976-2009/11762, UYAP Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013 yılından itibaren verdiği kararlarıyla 'TCK’nın 184/5. maddesinde yer alan düzenleme karşısında CMK’nun 231. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı' biçimindeki görüşünü birçok kararında açıkça ortaya koymuştur. Öncelikle ifade etmeliyiz ki TCK’nın 184/5. maddesinde yer verilen imar kirliliğine neden olmak suçu için getirilen özel nitelikteki etkin pişmanlık kuralı ile CMK’nın 231/5 vd. maddesinde söz hükmün açıklanmasının ertelenmesi düzenlemesinin ayrı amaçlara yönelmiş hukuki kurumlar olduğu kuşkusuzdur. Bu itibarla, mahkemelerce hüküm kurulurken her iki kurumun uygulanma şartlarının somut olay yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekeceği şüphesizdir. Konunun açıklığa kavuşturulması bakımından söz edilen özel etkin pişmanlık kurumunun ve hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun kabul edilme amacının, uygulanma şartlarının ve birbirleriyle ilişkisinin hukuk devleti ilkesi ile temel hak ve özgürlükleri teminat altına alan bir yaklaşımla ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır. İlk olarak hükmün açıklanmasının ertelenmesi geri bırakılması kurumunun amaçlarına değinecek olursak; Bilindiği üzere, günümüz ceza hukuku anlayışında 'suçlunun cezalandırılması' artık bir amaç olmaktan çıkmış; yerini suçlunun yeniden topluma kazandırılması almıştır. Soyaslan Doğan 'Kriminoloji, Suç ve Ceza Bilimleri' Genişletilmiş 3. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2003, Toplumu suçluluğa karşı korumanın başta gelen çarelerinden birisi de suçlunun tehlikeliliğine yani tekrar toplumsal hayata dönüş yeteneğine uygun bir tedbir almaktır. Kunter Nurullah 'Cezalardan Neler Bekliyoruz, Neler Beklemeliyiz?' Siyasi İlimler Mecmuası, No 145, Yıl XIII, Ankara Nisan 1943, Yirminci Yüzyılda ortaya çıkan ümanist-insancıl ceza hukuku anlayışı, ilk başlarda suçluyu yeniden topluma kazandıracak bir önlemler sistemi olarak kabul edilirken;Demirbaş Timur Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yeni Türk Ceza Kanunu’na Göre Gözden Geçirilmiş 5. Bası, Seçkin Yayınevi, Ankara Kasım 2007, s. 65. Genel Hükümler zamanla, ceza hukukunun temel bir ilkesi niteliğini kazanmıştır. Yirminci Yüzyıl sonlarında ise, özgürlük anlayışının daha dinamik ve evrensel nitelik kazanmasıyla, liberal, sosyal ve özgürlükçü ceza hukuku anlayışları ortaya çıkmıştır. Bayraktar, Ceza Hukuku ve Siyaset, s. 130 Bu akımların katkısıyla, günümüz ceza hukuku insancıl, özgürlükçü ve sosyal karakterine kavuşmuştur. Ceza adaletine mukayeseli sistemler gözüyle bakıldığında millî modellerin aynı yöne yöneldikleri, böylece bir yakınlaşma-uyumlaşmaya doğru gidildiği savunulmakta ve uyumlaştırmanın içeriğini oluşturan ilk unsurun ise, daha çok özgürlük ve daha fazla hakkaniyetten oluşan 'insancıllaştırma humanisation' olduğu vurgulanmaktadır.Pradel, Jean 'Ceza Adaletinde Mukayeseli Sistemler Farklılıktan Yakınlaşmaya' başlıklı rapor, 16-19 Aralık 1997 tarihinde Birleşmiş Milletler Suçu Önleme Milletlerarası Merkezi işbirliği ile UNCİCP Siraküza Ceza Bilimleri Yüksek Enstitüsü tarafından düzenlenen 'Mukayeseli Ceza Adalet Sistemleri Farklılıktan Yakınlaşmaya' adlı konferansta sunulan rapor. Raporun Türkçe tercümesi için bkz. Pradel, Jean Çağdaş Sistemlerde Karşılaştırmalı Ceza Usulü, Isıcs Kollokyumlarının Sentez Raporu ,Türkçeye çeviren Dönmezer Sulhi, Beta Yayınevi, İstanbul 2000. s. 230-233. Ceza Adaletinde Mukayeseli Sistemler Çağdaş ceza hukuku, failin kişiliğini giderek daha fazla dikkate alan boyutuyla, hukukun diğer dallarından sürekli olarak farklılaşmakta ve uzaklaşmakta; bu yönüyle hukukun insani açıdan en zengin ve en eksiksiz kısmını oluşturmaktadır.Toroslu Nevzat Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara Ekim 2008, s. 16. Ceza Hukuku Ceza hukuku anlayışında hâkim olan düşüncelerin değişmesiyle, failin kişiliğini ön planda tutan ve bireyselleştirmeye önem vererek suça bulaşanları yeniden topluma kazandırmayı amaçlayan yaklaşımlar, kuşkusuz erteleme kurumunun gelişiminde de öncü rol üstlenmiştir. Cezaevlerinde infazın, bireysel önleme ve iyileştirmede istenen sonuçları vermediği görülmüş; böylelikle, denetimli serbestliğin günümüzde modern ve insancıl ceza siyasetinin vazgeçilmez bir sütunu olduğu, Schöch Heinz 'Denetimli Serbestlik Yardımı ve İnsancıl Ceza Yargısı',Çev. Bacaksız, Pınar, Karşılaştırmalı Güncel Ceza Hukuku Serisi [5] Prof. Dr. Dr. mult. Claus Roxin’e Armağan, Suç Politikası, Proje Yöneticisi İçel, Kayıhan/ Yayına Hazırlayan Ünver Yener. Seçkin Yayınevi, Ankara 2006, s. 384. haklı olarak kabul edilmiştir. Bu anlamda erteleme tecil, probation kurumunun bir türevi olan hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun da söz edilen hümanist anlayışın bir ürünü olduğu ve belirtilen amaçlara yöneldiğine kuşku bulunmamaktadır. Bu bağlamda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde açıkça ifade edilen ve Türk Ceza Adalet Sistemi’ne hakim olan 'kusur ilkesi, hümanizma ilkesi ve hukuk devleti ilkesi'nin ceza muhakemesi kurallarının uygulanmasında yorum aracı olarak başvurulacak temel ve zorunlu ilkeler olduğu kuşkusuzdur. Mahkemece sanığın dava konusu yüklenen fiili işlediği sabit görüldüğü takdirde hakkında mahkumiyet hükmü kurulurken TCK’nın 61. maddesinde belirlenen ilkeler çerçevesinde artırıcı ve indirici tüm sebepler, varsa etkin pişmanlık hükümleri de uygulanıp cezanın bireyselleştirmesi yapılarak ceza tayin edilecek bundan sonra ise CMK’nın 231/5 vd. maddelerindeki şartlar oluştuğu takdirde 'hükmün açıklanmasının ertelenmesi' kararı verilecektir. Böylelikle hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun ilk defa veya tesadüfen suç işleyenleri damgalanmaksızın adeta onlara bir fırsat tanıyan erteleme kurumunun bir türevi olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İkinci olarak TCK’nın 184/5. maddesinde imar kirliliğine neden olma suçu yönünden öngörülen özel düzenlemenin hukuki niteliğine değinmek gereklidir. Bilindiği üzere etkin pişmanlık, suç olarak tanımlanan fiilin icra hareketlerini tamamlayan failin suçtan vazgeçerek meydana gelen neticeyi gidermek için aktif etkin bir çaba göstermesidir.Centel, Nur/ Zafer Hamide/ Çakmut Özlem Türk Ceza Hukukuna Giriş, Yenilenmiş ve Gözden Geçirilmiş Sekizinci Bası, İstanbul 2014, s. 454. Etkin pişmanlık hali, suçun bir özel görünüş biçimi olup, bununla amaçlanan şey suç yolunda ilerleyen faili bu yoldan döndürmek için ona fırsatlar sunarak suç işleme kararından vazgeçirmek veya suçun ortaya çıkardığı neticeleri gidermesini ödüllendirmek suretiyle suçlulukla mücadele etmektir. Düşüncelerle kanun koyucu 765 sayılı TCK’da yer almayan etkin pişmanlık kurumuna 5237 sayılı TCK’da bazı suç tipleri açısından yer vermiş ve bu hallerde failin etkin pişmanlığının sonucunun ne olacağını TCK’nın özel hükümlerinde suç tanımları arasında gösterilmiştir. Nitekim TCK’nın 184/5. maddesinde de 'Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkrahükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar' düzenlemesine yer verilerek bir etkin pişmanlık düzenlemesi benimsenmiştir. Söz edilen etkin pişmanlık normunun uygulanması için gerekli şart 'ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi'dir. Yine bu etkin pişmanlığın sonucu ise muhakemenin bulunduğu evreye göre 'kamu davası açılmaması veya açılmış olan kamu davasının düşmesi ya da mahkum olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması'dır. Üçüncü olarak imar kirliliğine neden olmak suçunda etkin pişmanlık kuralından yararlanma ve CMK’nın 321/6. maddesindeki zararın giderilmesi bakımından failin ruhsatsız veya imara aykırı binanın sahibi yaptıran olup olmamasına göre bir ayrıma gidilmesi gerektiğini belirtelim. Şöyle ki anılan etkin pişmanlık normunun uygulanması şartı olan 'ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan veya yaptırılan binanın imar planına ve ruhsatına uygun hale getirilmesi' şartı sadece bina maliki yönünden uygulanabilme imkanına sahip gözükmektedir. Gerçekten, suç failinin yapının sahibi olmayan kişiler olduğu durumlar açısından bakıldığında, anılan etkin pişmanlık hükmünün uygulanabilmesi çok daha zor hatta imkânsız hâle gelmektedir. Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan teknik sorumlular, inşaat usta ve kalfaları TCK’nın 184/1. maddesindeki suçun failidir. Yine bu inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek md. 184/2 suçunda, kamu veya özel sektörde görev yapan elektrik, su ve telefon hizmeti veren kuruluşların yetkilileri de belirtilen suçun failidir. Sağlamdemir, s. 52 TCK’nın 184/3. maddesindeki yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınaî faaliyetin icrasına müsaade eden kişiler, örneğin organize sanayi bölgesi veya serbest bölge başkanlıkları, belediye veya il sanayi müdürlüğü görevlileri md. 184/3, belirtilen fiil sebebiyle fail olarak sorumlu tutulabileceklerdir. Aynı yönde bkz. Sağlamdemir, s. 52. Kısacası, hukuka aykırı yapının bizatihi maliki olmamalarına rağmen imar kirliliğine neden olma suçunun faili olabilen kişiler bu fiil sebebiyle ceza hukuku sorumluluğuna tabi olmalarına rağmen etkin pişmanlık hükmünden yararlanmak için önlerinde fiili veya hukuki engeller bulunmaktadır. Örneğin, inşaat ustası veya yapının teknik uygulama sorumlusu, taşeron, yüklenici vb. kişiler binanın mülkiyet sahibi olmadıklarından ruhsatsız veya ruhsata aykırı da olsa fiilen binayı yıkma, değiştirme yetkisini malikten izinsiz olarak kullanamazlar. Benzer şekilde, hata sonucu veya kusurlu davranışıyla ruhsatsız bir binaya elektrik aboneliği tesis edilmesini sağlamış olan elektrik dağıtım şirketi görevlisi, yargılandığı esnada veya mahkûmiyet kararından sonra etkin pişmanlık hükmünden yararlanmak istese dahi, kendi iradi hukuki işlemi ile daha önce yapılan abonelik işlemini iptal edemeyecektir. Dolayısıyla, belirtilen kişiler açısından etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması tek başlarına kendi iradeleri ile mümkün gözükmemekte; kendi iradeleri dışında gerçekleşecek olan ya başka kişilerin fiilleri veya mevzuat değişiklikleri ya da af uygulamaları ile mümkün sebeple, yapı maliki olan failler ile yapı maliki olmayan diğer failler arasında TCK’nın 184/5. maddesinde yer alan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma kabiliyetinin esaslı farklılık gösterdiğini ve bu itibarla belirtilen normun Anayasa’nın eşitlik ilkesi ile hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu düşüncesindeyiz. İmar kirliliğine neden olma suçunda zararın giderilmesi de oldukça farklı bir görünüm arz etmektedir. Anılan suçla korunan hukuki değerin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğu gözetildiğinde, bu suçun mağduru da belli bir kişi olmayıp; toplumda yaşayan herkesin bu suç sebebiyle belirtilen hakkı ihlal edilmekte ve dolayısıyla suçun mağduru olabilmektedir. Sağlamdemir, s. 50, 53. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, imar kirliliğine neden olma suçunda oluşan zararı dar yorumlamakta; kişinin kendi mülkiyetindeki arsa üzerine ruhsatsız olarak bina yapması sebebiyle kişilere veya kamu idaresine karşı doğrudan bir zarar verilmediğini kararlarında ifade etmektedir. Yüksek Daire’ye göre, TCK’nın 184. maddesinde öngörülen suça ilişkin olarak 'çevrenin kirletilmesi' maddi ve doğrudan bir zarar olarak algılanmayacaktır. İmar kirliliğine neden olmak suçunda CMK 231/6. Maddesi anlamında 'zararın giderilmesi' şartının uygulanması bakımından da etkin pişmanlık kuralından yararlanma bakımından -yukarıda ayrıntılı olarak açıkladığımız koşullara benzer biçimde- failin ruhsatsız veya imara aykırı binanın sahibi yaptıran olup olmamasına göre bir ayrıma gidilmesi gerektiğini belirtelim. Sonuç olarak imar kirliliğine neden olma suçundan dolayı hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilip verilemeyeceği konusunda; İmar kirliliğine neden olma suçundan dolayı hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilip verilmeyeceği hususunda doktrinde ve mahkeme kararlarında da farklı görüşler ileri sürüldüğü bilinmektedir. Hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilmesi için suç nedeniyle oluşan zararın giderilmesinin vazgeçilmez bir şart olduğu esasından hareket eden bir düşünceye göre, imar kirliliğine neden olduğu anlaşılan bir binanın, sanık tarafından tamamıyla yıkılarak ya da imar mevzuatına uygun bir duruma getirilerek oluşan zararın giderilmesi durumunda, kamunun uğradığı zarar giderilmiş olacaktır. Bu durumda, TCK’nın 184/5. maddesinde kamu davasının düşürüleceği, hatta mahkûm olunan cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılacağı belirtilmekle; sanık tarafından TCK’nın 184/5. maddesindeki gerekliliklerin yerine getirilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının ertelenmesini gerektirecek bir mahkûmiyet kararı bulunmayacağından, kurumun uygulanması da mümkün olamayacaktır. Töngür Ali Rıza Ceza Hukukunda Yeni Boyutlarıyla Erteleme, Adalet Yayınevi, Ankara 2009, 295-296. Yargıtay 4. Ceza Dairesi birçok kararında 'TCK’nın 184/5 maddesinde yer alan etkin pişmanlık ve CMK’nın 231. maddesindeki hükmün açıklanmasının ertelenmesi hükümlerinin uygulama imkânlarının birbirinden bağımsız olarak ele alınıp değerlendirilmesi gerekmekle; bunlardan biri diğerinin ön şartı sayılamayacağı gibi uygulanmasına da engel oluşturmayacağı' görüşünü ifade etmiştir. İmar kirliliğine neden olma suçunda etkin pişmanlık kuralının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilmesi mümkün olabilecektir. Yüksek Daire’ye göre, CMK’nın 231/6-c maddesinde söz edilen zararın giderilmesi şartı, ancak sanığın mağdur veya kamuya verdiği maddi zararın karşılığı olan paranın ödenmesini gerektiren somut olaylarda uygulanabilecek, dolayısıyla TCK’nın öngörülen suça ilişkin olarak ruhsat almaksızın yapılan binanın imar kirliliğine yol açılması veya bu surette 'çevrenin kirletilmesi' maddi ve doğrudan bir zarar olarak algılanmayarak; CMK’nın 231/6. maddesinde öngörülen diğer şartların mevcudiyetine göre hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilmesi söz konusu olabilecektir. Anılan içtihada göre, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararının verilmesi için CMK’nın 231/6-c maddesinde öngörülen zararın giderilmesi şartının bu suçta gözetilmemesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. İmar kirliliğine neden olma suçunda hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verilebilmesi açısından engelleyici bir hükümbulunmadığından, bu suçlarda kural olarak hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilebileceğine ilişkin doktrin ve uygulamada savunulan düşünceleri Kumbasar Enver Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 145-146. paylaşıyoruz. İmar kirliliğine neden olma suçunun failinin yapı sahibi olması durumunda, TCK’nın 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık normunun uygulanması hükmün açıklanmasının ertelenmesine kıyasla öncelik taşımaktadır. Gerçekten, erteleme kurumunun bir biçimi olan hükmün açıklanmasının ertelenmesi ile etkin pişmanlık kurumlarının kabul ediliş amaçları ve uygulama şartları birbirinden oldukça farklıdır. Hükmün açıklanmasının ertelenmesinde amaç, hakkındaki hükmün açıklanmasını ertelemek suretiyle suç failinin yeniden suç işlemesine engel olmaktır. Hâlbuki, TCK’nın 184/5. maddesindeki özel etkin pişmanlık kuralının amacı, yapının ve dolayısıyla çevrenin eski hâle getirilmesi suretiyle sağlıklı çevrede yaşama hakkının korunması anlamında faili teşvik etmektir. CMK’nın 231/6-c maddesinde yer verilen zararın giderilmesi şartı da bu anlamda hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumu açısından yukarıda değinildiği üzere farklı özellikler göstermektedir. TCK’nın 184/5. maddesindeki özel etkin pişmanlık normu, doğurduğu hukuki sonuçlar kamu davası açılmaması, açılmış olan kamu davasının düşmesi, mahkûm olunan cezanın bütün sonuçlarıyla ortadan kalkması itibariyle; hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumuna göre sanığın lehinedir. Kısacası, imar kirliliğine neden olma suçundan yapı maliki olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, zaten ceza davası henüz bir kesin hükümle sonlanmamış olduğundan, denetim dönemi içinde, TCK’nın 184/5. maddedeki şartların gerçekleşmesi durumunda, davanın derhâl ele alınarak düşme kararı verilmesinde maddi ceza ve muhakeme hukuku bakımından bir engel bulunmamaktadır.Belirtilen görüş, failin yapı maliki olup olmadığı ayrımına gidilmeksizin ifade edilmektedir. Bkz. Kumbasar, s. 146. Şunu da ayrıca belirtelim ki, yapının maliki olmadıkları hâlde imar kirliliğine engel olmak suçunun faili olan yani daha önce açıkladığımız üzere tek başına kendi iradeleriyle etkin pişmanlık kurallarından yararlanabilme imkânı bulunmayan sanıklar hakkında diğer şartları varsa zararın giderilip giderilmediği gözetilmeksizin hükmün açıklanmasının ertelenmesine ilişkin kurallar uygulanabilmelidir.Aynı yönde bkz. İpek Ali İhsan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adalet Yayınevi, Ankara 57. Bu itibarla, inşaat ustaları, teknik elemanlar, taşeron vb. kişiler ile ruhsatsız veya ruhsata aykırı binalara elektrik, su, telefon aboneliği tesis eden veya sınaî faaliyet yapılmasına izin veren görevliler hakkında zararın giderilmesi şartı aranmamalıdır. Diğer taraftan, yapının maliki olmadıkları hâlde atılı suçu işleyenler hakkında da hükmün açıklanmasının ertelenmesine karar verilmesi durumunda, denetim dönemi içinde, TCK’nın 184/5. maddedeki şartların gerçekleşmesi durumunda, dava derhâl ele alınarak düşme kararı verilmelidir. Belirtilen görüş, daha önce değindiğimiz üzere, failin yapı maliki olup olmadığı ayrımına gidilmeksizin ifade edilmektedir. Bkz. Kumbasar, s. 146. TCK’nın 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık kuralı ile hükmün açıklanmasının ertelenmesine dair norm arasındaki ilişkinin hukuki niteliğine işaret etmiştik. Yüksek Ceza Genel Kurulu’nın tarih ve 2014/4-94 E, 2014/525 K. Sayılı kararının dayanağını; 'CMK'nun 231. maddesinin uygulanma şartları ile TCK'nun 184/5. maddesi karşılaştırıldığında, imar kirliliğine neden olma suçuna özgü olarak düzenlenen 184/5. maddesi ile fail açısından daha lehe sonuçlar öngörülmüştür.…. Bu nedenle, imar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek TCK'nun 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkânı bulunan fail hakkında CMK'nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma imkânı bulunmamaktadır.' düşüncesi oluşturmaktadır. Ceza Genel Kurulu’nun anılan kararında belirtilen gerekçelere katılma imkanı bulunmamaktadır. Şöyle ki, öncelikle inceleme konusu her iki normun farklı hukuki amaçlara yönelmiş, farklı uygulama alanları olan kurumlar olduğu tartışmadan uzaktır. TCK'nun 184/5. maddesindeki etkin pişmanlık normu suçun bir özel görünüş biçimi olup, bununla amaçlanan şey suç yolunda ilerleyen faili bu yoldan döndürmek için ona fırsatlar sunarak suç işleme kararından vazgeçirmek veya suçun ortaya çıkardığı neticeleri gidermesini ödüllendirmek suretiyle suçlulukla mücadele etmektir. Bilindiği üzere hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumu ise ilk defa veya tesadüfen suç işleyenleri damgalanmaksızın adeta onlara bir fırsat tanıyan erteleme kurumunun bir türevi olup cezanın bireyselleştirilmesi aracıdır. Bu kurum bir suç siyaseti aracıdır. Nitekim bu anlamda kanun koyucu 2005 yılında ilk defa çocuklar yönünden kabul ettiği bu kurumun kapsamını 2008 yılında 5728 sayılı Kanun değişikliği ile genişletmiş olup daha da genişletme eğilimindedir. Bu itibarla amaçları, tarihi gelişimi, uygulanma şartları ve hukuki niteliği farklı olan bu iki kurumdan etkin pişmanlığın hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun uygulanmasına engel olduğunu kabul etmek bu amaçları ve kurumların hukuki niteliği ve çağdaş ceza hukukunun vardığı noktayı adeta yok saymak anlamına gelebilecektir. Son olarak kanun koyucunun hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurumunun uygulanması mümkün olmayan suçları 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik CMK’nın 231/14. maddesinde açıkça ifade etmiştir. Sayın çoğunluğun görüşünün kabulü halinde CMK’nın 231/14. maddesinde belirtilemeyen imar kirliliğine neden olma suçunu 'adeta kanun koyucunun yerine geçerek' buraya eklemekle eş anlamlı olma tehlikesi doğabilecektir. Kanun koyucu tabii ki TCK’nın 184/5. Maddesinin varlığından haberdardır ve isteseydi bu suçlarda hükümn açıklanmasının ertelenmesine ilişkin normun uygulanmayacağı normunu kabul edebilirdi, ama böyle yapmamıştır. Diğer taraftan kanun koyucu benzer şekilde sanığın lehine olan uzlaşma kurumunun uygulanmasına ilişkin kurallarda hükmün açıklanmasının ertelenmesi normunun uygulanışında özel ilkeler getirmiş bu her iki kurum arasındaki ilişkiyi somut normlara bağlamıştır CMK md. 254/2. Oysa TCK’nın 184/5. Maddesi yönünden de benzer düzenlemeyi yapma imkanı varken yapmamıştır. Sonuç olarak TCK’nın 184/5. Maddesinin uygulanma imkanı bulunan durumlarda hükmün açıklanmasının ertelenmesi kurallarının uygulanamayacağına ilişkin sayın Çoğunluğun görüşü belirttiğimiz üzere kanun koyucunun yerine geçmek gibi bir tehlike taşıyabileceği gibi sanığın lehine olan bireyselleştirmeye ve toplum içinde iyileştirmeye ilişkin, köklerini onarıcı adalet anlayışında bulan bir kurumu bu suçlar yönünden yok saymak olacaktır. Böyle bir düşünce ise açıkça sanık aleyhine bir yorum oluşturacak bu durum ise adil yargılanma ilkesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun gerekçesinde açıkça ifade edilen ve Türk Ceza Adalet Sistemi’ne hakim olan 'kusur ilkesi, hümanizma ilkesi ve hukuk devleti ilkesi' ilkesine aykırılık oluşturacaktır. Bu itibarla Yerel Mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle bozulması kanaatinde olup, Sayın Çoğunluğun görüşüne katılamıyorum." görüşüyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer bir Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle direnme hükmünün bozulması gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır. SONUÇ Açıklanan nedenlerle; 1- Sonucu itibariyle isabetli olan Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesinin gün ve 177-746 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA, 2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. Son Güncelleme 0943 haber 21861 false Üye Girişi Bu paylaşımımızda hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararına itiraz dilekçesi ve örneklerini bulabilirsiniz. Eğer şartlar gerçekleşmişse ceza mahkemesi hükmün açıklanmasının geriye bırakılması yani HAGB kararı verir. HAGB kararı verildiğinde sanık 5 yıl boyunca denetimli olarak serbest bırakılır. Yani hapis cezası almamış olur. 5 yıl boyunca herhangi bir suç işlenmezse sanığa verilen ceza düşürülür. Eğer 5 sene içerisinde bir suça karışırsa; yeni karıştığı suçtan alacağı ceza ile eski cezası birleştirilip sanığa çektirilir. Şunu da bilmenizde fayda vardır ki HAGB kararına karşı istinaf yolu mümkün değildir. Ancak HAGB kararına itiraz edebilirsiniz. İşte bu yazımızda da HAGB kararına itiraz için çeşitli dilekçeler bulacaksınız. Hükmün Açıklanmasının Geri BırakılmasınaHAGB İtiraz Dilekçesi -1- ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİNE Gönderilmek Üzere ADANA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE, DOSYA NO İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN SANIK MÜDAFİİ SUÇ Mühür Bozma KARAR TARİHİ TEBLİĞ TARİHİ …. 2. Asliye Ceza Mahkemesinin tarafımıza …… tarihinde tebliğ edilen ….. tarihli, …./… Esas ve …./… Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazlarımızdan ibarettir. AÇIKLAMALAR Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesinin yukarıda esas ve karar numarası belirtilen dosyada ….. tarihli celsede müvekkil sanık hakkında TL adli para cezasına hükmedilmiş olup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Tarafımızca ……. tarihinde süre tutum dilekçesi verilmiş ve gerekçeli karar tarafımıza …. tarihinde tebliğ edilmiştir. Adana Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen karar usul ve yasalara aykırı olup; iş bu karara karşı süresinde itiraz dilekçemizi sunuyoruz. Mahkemece müvekkil sanık hakkında, “mühür bozma” suçundan yapılan yargılama sonunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olup; verilen bu karar yasal düzenlemelere ve hukuka aykırı verilmiştir. Şöyle ki; 1- TCK’NIN 203. MADDESİ AÇISINDAN “MÜHÜR BOZMA SUÇU”NUN UNSURLARI GERÇEKLEŞMEMİŞTİR 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 203. maddesine göre; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” Buna göre müvekkilin üzerine atılı mühür bozma suçunun işlenebilmesi için mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi gerekmektedir. Müvekkil sanık ……, dava konusu inşaat yapıldıktan sonra inşaatın yapımına devam etmemiştir. Bu husus şu ana kadarki aşamalardaki beyanlarımızdan da anlaşılacaktır. Kendisi inşaata devam etmemiş, yalnızca inşaatın içine mobilya koymuştur. Dolayısıyla SUÇUN İŞLENMESİ İÇİN GEREKLİ OLAN SEÇİMLİK HAREKETLERDEN BİRİSİ OLAN MÜHRÜN KONULUŞ AMACINA AYKIRI DAVRANMAK EYLEMİNİ GERÇEKLEŞTİRMEMİŞTİR. AYRICA MÜVEKKİL DİĞER SEÇİMLİK HAREKET OLAN KONULMUŞ OLAN MÜHÜRÜ KALDIRMA FİİLİNİ İŞLEMİŞ DE DEĞİLDİR. SÖZ KONUSU İNŞAAT İÇİN GEREKLİ İZİN VE RUHSAT DA ALINMIŞ OLUP MÜHÜR BOZMA SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI GERÇEKLEŞMEMİŞTİR. ANILAN SEBEPLERLE MÜVEKKİL HAKKINDA VERİLEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ KALDIRILARAK, MÜVEKKİLİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR. 2- CEZA KANUNUNUN AMACI SUÇLUYU CEZALANDIRMAK DEĞİLDİR TCK’nın 1. maddesinde; “Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre ceza kanununun amaçları arasında kişiyi cezalandırmak gibi bir amaç bulunmamaktadır. Öncelikle tekrar etmek gerekir ki müvekkilin eylemleri TCK’nın 203. maddesinde düzenlenen mühür bozma suçunu oluşturmamış olup bu suçun unsurları oluşmadığı için müvekkilin beraatine karar verilmesi gerekmektedir. Fakat kesinlikle suç ikrarı anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilin eylemlerinin TCK suçu oluşturduğu bir an için düşünülse dahi, müvekkil hakkında ceza verilmesinde herhangi bir kamu yararı kalmamıştır. Zira söz konusu inşaat mevzuata aykırı bir şekilde yapıldığı için mühürlenmiştir. Fakat soruşturma ve kovuşturma aşamaları devam ederken, müvekkil söz konusu inşaat için gerekli ruhsatları alarak mevzuata uygun bir hale getirmiştir. Bu sebeple artık inşaatın mühürlenmesi için herhangi bir hukuki sebep ortada yoktur. BU AŞAMADAN SONRA MÜVEKKİL SANIK HAKKINDA CEZA HÜKMÜ KURULMASI TCK’NIN 1. MADDESİNE YANİ TÜRK CEZA KANUNU’NUN AMACINA AYKIRI OLACAKTIR. ZİRA DAHA ÖNCE DE BELİRTİLDİĞİ GİBİ CEZA KANUNUNUN AMAÇLARI ARASINDA KİŞİLERİ CEZALANDIRMAK YOKTUR VE MEVZUATA UYGUN HALE GETİRİLMİŞ BİR İNŞAAT İÇİN MÜVEKKİLE CEZA VERİLMESİ, YALNIZCA KENDİSİNİN CEZALANDIRILMASI AMACINI TAŞIMAKTADIR. DEVLETİN CEZALANDIRMA YETKİSİ VARDIR FAKAT BU YETKİ, CEZA KANUNLARININ YUKARIDA GÖSTERİLEN AMAÇLARINA ULAŞMAK İÇİN KULLANILAN BİR ARAÇTIR. ANILAN SEBEPLERLE MÜVEKKİL HAKKINDA VERİLEN HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARININ KALDIRILARAK, MÜVEKKİLİN BERAATİNE KARAR VERİLMESİ GEREKMEKTEDİR. 3- EKSİK İNCELEMEYLE VE ÇELİŞKİLER GİDERİLMEDEN YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMUŞTUR Müvekkil sanık hakkında verilen hüküm eksik inceleme sonucu kurulmuştur. Şöyle ki, müvekkil sanığın savunmasında, “İnşaat yapıldıktan sonra inşaatın yapımına devam etmedik, inşaat tamamlanmış idi, sadece içerisine mobilya koyduk, söz konusu inşaata ruhsat ve izin yaklaşık 3 ay önce alındı.” beyan etmesine rağmen bu hususlar araştırılmamış, mahallinde keşif yapılmamış ve yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Müvekkilin inşaatın yapımına devam etmediği ve sadece içerisine mobilya konulduğu yönündeki savunması dikkate alınarak bu hususta araştırma yapılması gerekmekteydi. Ayrıca …… tarihinde düzenlenmiş mühür fek tutanağında “Yapı imar yoluna denk gelmekte olup ruhsat alınması mümkün gözükmemektedir.” ibaresi geçmektedir. Fakat müvekkil sonrasında söz konusu inşaat için ruhsat almıştır. Bu açık çelişki giderilmeden hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bu konuda ….. Belediye Başkanlığına müzekkere yazılmışsa da gerekçeli karar da bu hususa hiçbir şekilde değinilmemiş, bu konuyla ilgili şüpheler ve çelişkiler giderilmeden yazılı şekilde hukuka ve yasalara aykırı olarak hüküm kurulmuştur. Yine …… tarihli mühür fek tutanağında mühürün fek edilerek yapımına devam edildiği ifade edilmiştir. Bu konu da yeterince aydınlatılmamıştır. TCK’nın 203. maddesindeki suç yukarıda da açıklandığı üzere seçimlik hareketli bir suç olup unsurlarının gerçekleşmesi için, ya mühürün kaldırılması/fek edilmesi ya da konuluş amacına aykırı davranılması gerekmektedir. Nitekim ….. Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği iddianamede de “…her ne kadar şüpheli mührü bozmadığını beyan etmiş ise de mührün fiziken bozulmasının şart olmadığı, kanuni tanımda geçen Mührün konuluş amacına aykırı hareket etme’ fiilinin gerçekleştiğinin anlaşıldığı”ndan bahisle kamu davası açılmıştır. Kesinlikle suç ikrarı anlamına gelmemekle birlikte, müvekkilin üzerine atılı fiilleri gerçekleştirdiği bir an için düşünülse dahi, TCK’nın 203. maddesindeki suçun seçimlik hareketlerden hangisi ile gerçekleştirildiği konusunda açık bir çelişki mevcut olup bunun giderilmesi ve gerekçeli kararda ayrıntılı ve şüphe yaratmayacak bir biçimde açıklanması gerekmekteydi. Fakat mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. BU KONUDA YARGITAY 21. CEZA DAİRESİNİN 20/10/2015 T, 2015/11477 E VE 2015/4079 K SAYILI KARARINDA; “Sanığın başkanı olduğu …….. Konut Yapı Kooperatifinin yapı ruhsatının geçerlilik süresinin dolması nedeniyle inşaatın mühürlenerek durdurulduğu, tarihinde yerinde belediye ekiplerince yapılan kontrolde inşaatın yapımına devam edildiğinin tespit edildiği, bu suretle mühür bozma suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada; tarihli mühürleme tutanağında 18 adet dubleks meskenin bitmiş, 12 adetinin de boya aşamasında olduğunun belirtilmesi, tarihli mühürleme tutanağında ise, taşınmazda inşai faaliyetin devam ettiğinin, dış elektrik tesisatının tamamlandığının, yolların yapıldığının ve kaldırımların da yapılmaya başlandığının tespit edilmiş olması, sanığın aşamalarda değişmeyen savunmalarında Haziran 2010 itibariyle kooperatif başkanlığına seçildiğini, sadece etrafa zararlı olabilecek elektrik kablolarının toprak altına alınarak üzerine taş döşendiğini, suça konu kulübe diye tabir edilebilecek çöp bölümünün yıkılması için belediye tarafından zabıta görevlilerinin tebliğ mahiyetinde bir belge imzalattıklarını beyan etmesi, tanık S.. İ..’ın da çöp konteynırını muhafaza için yapılan kulübeyi belediye ekiplerinin talimatıyla yıktıklarını ve mührün de daha önce konteynırı muhafaza eden kulübe mahiyetindeki yapının üzerinde olduğunu beyan etmesi karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenebilmesi bakımından; sanığın kooperatif başkanlığına ne zaman seçildiğine ilişkin bilgi ve belgelerin kooperatif başkanlığından istenilmesi, tarihli tutanak düzenlendiği sırada inşaatın durumunu gösterir fotoğraflar bulunup bulunmadığının araştırılması, bu tutanakta imzaları bulunan tutanak mümzileri dinlenerek inşaatın tutanak tarihinde ne durumda olduğunun, tarihli tutanakta belirtilen dış elektrik tesisatının, yolların ve kaldırımların yapılıp yapılmadığının sorulması, sanığın savunmasında belirttiği etrafa zararlı olabilecek elektrik kablolarının toprak altına alınarak üzerine taş döşenip döşenmediğinin ve bu elektrik kablolarının kapatılmaması durumunda tehlike oluşturup oluşturmayacağı tespit edilerek, mührün bulunduğu iddia olunan ve dosya içeriğindeki resimlere de yansıyan çöp konteynırının yıkılmasına dair belediyece alınmış bir karar olup olmadığının araştırılıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, gününde oybirliği ile karar verildi.” denilmektedir. AÇIKLANAN SEBEPLER VE İLGİLİ YARGITAY KARARINDAN DA ANLAŞILACAĞI ÜZERE MÜVEKKİL SANIK HAKKINDA BERAAT KARARI VERİLMESİ GEREKİRKEN YAZILI ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMUŞ OLMASI USUL VE YASAYA AYKIRIDIR. TÜM BU SEBEPLERDEN ÖTÜRÜ ….. 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNCE VERİLMİŞ HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARINA KARŞI İTİRAZ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞUMUZ DOĞMUŞTUR. SONUÇ VE İSTEM Yukarıda açıkladığımız nedenlerle, …. 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI HAGB KARARININ KALDIRILMASINA VE MÜVEKKİLİN BERAATİNE, karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz. ../../…. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN SANIK MÜDAFİİ Hükmün Açıklanmasının Geri BırakılmasınaHAGB İtiraz Dilekçesi -2- İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE Gönderilmek Üzere İSTANBUL ……. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE DOSYA NO ….. E., …. K. ….. Karar Tarihi İSTİNAF YOLUNA BAŞVURAN ve KATILMATALEP EDEN ……………. VEKİLİ Av. SANIK ………. MÜDAFİİ …………… DAVACI SUÇ …………… KONUSU İstanbul ………… Asliye Ceza Mahkemesi …….. E., …….. K. sayılı …………. tarihli kararın İTİRAZEN bozulması ve sanık hakkındaki Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararının kaldırılarak sanığın mahkumiyetine karar verilmesi talebinden ibarettir. AÇIKLAMALAR İstanbul …… Asliye Ceza Mahkemesi …… E., …….. K. sayılı ………… tarihli kararı USUL VE YASAYA AYKIRI OLUP BOZMAYI GEREKTİRİR. Şöyle ki; Yargılama neticesinde sanık …….. hakkında ………suçundan “6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, yaralama suçundan “1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ve ………….. suçundan “365 gün para cezası ile cezalandırılmasına” karar verilmiştir. Yerel mahkemenin gerekçeli kararı tarafımıza tarihinde tebliğ edilmiş ve bu sayede davadan haberdar olmuş bulunmaktayız. Yapılan yargılamada davadan haberdar edilmeden ve duruşma tarihinin tarafımıza tebliğ edilmeden yargılamanın yapılması ve hatta karara çıkması usul ve yasaya aykırıdır. CMK’nın 233, 234 ve ilgili hükümleri uyarınca kovuşturma evresinde davaya katılabilme ve sahip olduğumuz diğer haklarımızı kullanabilmemiz açısından müvekkil …. duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde usulen dava ve duruşmalar tarafımıza bildirilmeden ve dolayısıyla katılan sıfatı ile kanunda öngörülen haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılama yapılması ve hüküm kurulması yasaya aykırı olup bozma sebebidir. Yargıtay’ın bu yönde kararları mevcuttur. Müvekkil kovuşturma aşamasında davadan haberdar edilmemiş olup, hüküm kurulduktan sonra işbu eksiklik tespit edilmiştir. Müvekkil, sanığın suça konu eylemi ile suçtan doğrudan zarar görmüştür. Suçtan zarar gördüğümüz sanığın …….. suçundan hapis cezası ile cezalandırılması ile hüküm altına alınmış, zararının sanık tarafından giderilip giderilmediği bilgisi tarafımıza ulaşmamıştır. Suçtan zarar görmüş olan müvekkil davadan haberdar edilmemesi sebebi ile davaya müdahil olamamış, katılan sıfatı ile kanunda öngörülen haklardan yararlanma olanağından yoksun kalmıştır. Davaya katılan sıfatı ile katılmış olsaydı yasa gereği kendisini vekil ile temsil ettirmiş olan idare lehine avukatlık ücretine hükmedileceği gibi kanunda sayılan haklardan da yararlanabilecekti. Somut olayda işlenen fiil gözetildiğinde verilen cezalar haksızlık oluşturmaktadır. Yerel mahkeme tarafından suçun alt sınırından ceza verilmesi ve bu cezanın da geri bırakılması son derece hakkaniyetsizlik oluşturmaktadır. Bu nedenlerle sanıkların suçun en alt sınırından değil, üst sınırından mümkün değilse üst sınırına yakın bir seviyeden cezalandırılmaları gerekirken, suçun en az sınırından cezalandırılması ve cezanın geri bırakılması usul ve yasaya aykırıdır. BU İTİBARLA SÖZ KONUSU HÜKÜM USUL VE KANUNA AYKIRI OLDUĞUNDAN İTİRAZ YOLUNA BAŞVURMA ZORUNLULUĞU DOĞMUŞTUR. Yukarıda açıkladığımız ve dosya kapsamından da anlaşılacak sebeplerle sanık hakkında verilen erteleme kararı eksik inceleme neticesinde verilmiştir. SONUÇ VE İSTEM Yukarıda açıkladığımız ve Sayın Mahkemece resen nazara alınacak nedenlerle, İstanbul …. Asliye Ceza Mahkemesi ……… E., …….. K. sayılı …….. tarihli kararın kaldırılarak sanığın üst sınırdan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak mahkumiyetine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini saygılarımızla arz ve talep ederiz. Av. Hükmün Açıklanmasının Geri BırakılmasınaHAGB İtiraz Dilekçesi Hükmün Açıklanmasının Geri BırakılmasınaHAGB İtiraz Dilekçesi -3- X AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NE Gönderilmek Üzere X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE DOSYA NO İTİRAZ EDEN SANIK MÜDAFİİ KATILAN VEKİLİ KONU ……… Tarihli 4. Celsede Müvekkil Sanık Hakkında Verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı’na Karşı İtirazlarımızın Sunumudur. AÇIKLAMALAR İtiraz merci, itiraza konu kararı hem hukuki yönden hem de maddi yönden ele almak ve bütün bu yönlerden kararın hukuk uygunluğunu denetlemek zorundadır. Müvekkil hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararı yerinde değildir. Zira dava konusu olayda müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, mahkûmiyete hükmedilmesi hukuka aykırıdır. Çünkü burada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının suça ilişkin şartı, doğru bir mahkûmiyet hükmünün kurulması şartı gerçekleşmemiştir. İtiraz mercii, somut durumda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini denetleyecek, bunu yaparken de, sadece şartlar yönünden şekli hususlara değil, sübuta ve suç vasfına yönelik de değerlendirmelerde bulunabilecektir. Bu husustaki değerlendirme, esas mahkemesi gibi yeni bir yargılama yapma ve yeni bir hüküm kurma anlamında değildir. Aslında bu durumda merci, sübut veya vasıf konusunu kendisi bizzat incelememekte, istinaf veya temyiz suretiyle bu konuların asıl yetkili merciler tarafından incelenmesinin yolunu açmaktadır. Bu nedenle Sayın itiraz merciinin sübuta yani verilmiş olan hükmün yerinde olup olmadığına ilişkin inceleme yapma yetkisi bulunmaktadır. KAZANIN MEYDANA GELMESİNDE MÜVEKKİLİN HERHANGİ BİR KUSURU BULUNMAMAKTADIR. Müteveffa aniden yola atlamış, araç yolunda trafik akışı mevcutken hangi yöne gideceği hususunda tereddüt etmiştir. Müvekkil müteveffayı gördüğü anda fren ve direksiyon tedbirine başvurmuş olmasına karşın çarpmayı engelleyememiştir. Müteveffanın aniden araçlar arasından yola atlamış olması karşısında, müvekkilin gerekli tedbirleri almada geç kalmasından bahsedilemez. Müvekkilin frenle duruşa geçtiği dikkate alındığında 55-60 km hızla seyir halinde olduğu açıktır. Söz konusu meskûn mahaldeki hız limitlerinin de altındadır. Aracının hızlı olmadığı tanık beyanları ile de sabit olmasına karşılık KTK Maddesine göre kural ihlali yaptığı değerlendirmesi yasaya aykırıdır. Müvekkilin aracının hız limitinden yüksek olduğuna dair hiçbir delil ve emare bulunmamaktadır. KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN DURMA VE İNTİKAL SÜRELERİNDE ekte sunulmuştur KURU VE EĞİMSİZ BİR YOLDA 4 MT FREN İLE DURAN BİR ARACIN HIZININ 45-55 KM ARASINDA OLDUĞU AÇIKÇA BELİRTİLMEKTEDİR. Bu durum dikkate alındığında müvekkilin aracının hızının limitlerin üzerinde olması imkansızdır. İş bu nedenle eksik inceleme ürünü olan bu kararın kaldırılması yasa gereğidir. Kazanın meydana geldiği yolda yaya geçidi bulunmamaktadır. Fren ve direksiyon tedbirine rağmen, aniden yola atlayan müteveffaya çarpan müvekkile kusur atfı mümkün değildir. Müvekkilin kazanın oluşum şartlarında herhangi hatalı tutum veya davranışı söz konusu değildir. SONUÇ VE TALEP Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, Müvekkil hakkında verilen haksız ve hukuka aykırı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına, Müvekkilin beraatine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine, Karar Verilmesini vekâleten arz ve talep ederiz. Sanık Müdafii EK Karayolları Genel Müdürlüğü Durma ve İntikal Süreleri Çıktısı Av. Saim İNCEKAŞ – Adana Merkezli Avukatlık ve Hukuk Ofisi HAGB İtiraz Dilekçesi ÖrneğiTaksirle Ölüme Neden Olma -4- ADANA AĞIR CEZA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMEK ÜZERE ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE DOSYA NO … E. …. K. İTİRAZ EDEN KATILAN VEKİLİ Av. SANIK SUÇ Taksirle Ölüme Neden Olma İTİRAZA KONU KARAR Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli, Esas sayılı kararı KONU .Asliye Ceza Mahkemesinin .. . tarihinde sanık … ile ilgili olarak vermiş olduğu … Esas sayılı Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına itirazlarımızdan ibarettir. AÇIKLAMALAR 1-…. Asliye Ceza Mahkemesinin Taksirle Ölüme Neden Olma suçundan … tarihinde sanık aleyhine vermiş olduğu Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı yasal düzenlemelere ve hukuka uygun değildir. Şöyle ki; 2-5271 sayılıCeza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi hükmüne göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun ve kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. 3-Görüldüğü gibi sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için dört koşulun bir arada bulunması ve mahkemece bu dört koşul açısından da değerlendirme yapılarak kanaat oluşturulması zorunluluğu vardır. 4- Öncelikle asli kusurlu olan sanık hakkında asgari hadden ceza verilmesi açıkça hukuka aykırıdır. Zira … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından hazırlatılan bilirkişi raporunda sanığın müteveffanın ölümünden asli birinci dereceden kusurlu olduğunun tespit edildiği görülecektir. Sanığın sevk ve idaresindeki araç ile seyir halinde iken hem Azami Hız Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 100. maddesine göre belirlenen hız sınırını aşması hem Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 107. maddesinde belirtilen öndeki araç ile takip mesafesine uymaması hem de hızını aracının teknik özellikleri, yol ve hava durumuna göre ayarlaması gerekirken bu hususlara riayet etmemesi nedeniyle meydana gelen kazada dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışı ile asli kusurlu bulunan sanığın asgari hadden uzaklaşılarak cezalandırılması gerekmektedir. Bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılması yoluna gidilemeyecek ve sanığın kusurunun karşılığı olan ceza takdir edilebilecektir. 5- Bunun yanında sanık hakkında … Ceza Mahkemesinin … tarih ve … Esas ve … Karar sayılı dosyasında Basit Tehdit suçundan neticeten 500,00 TL adli para cezasına hükmedilmiş, daha sonra ise bu para cezası hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilmiştir. Dolayısıyla işlenen bu suç göz önünde bulundurularak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilebilmesi için gerekli dört şarttan biri olan sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması mümkün olamayacaktır. Sanık suça meyilli bir kişilik olup bu hususun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. 6-Mevcut dava dosyası ile büyük ölçüde benzerlik taşıyan başka bir karardan bahsetmek gerekirse … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarihli Esas … Karar sayılı dosyada sanık …ın hız limitini %10 dan fazla ihlal etmesi ve şerit izleme değiştirme kurallarına uymaması sonucu meydana gelen trafik kazasında yan koltukta oturan arkadaşının vefat etmesi sonucu Taksirle Ölüme Neden Olma Suçundan 2 yıl 10 ay Hapis Cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Ekte sunulan emsal kararın tamamı incelendiğinde asli kusurlu sanık hakkında asgari hadden ceza verilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğu bir kez daha anlaşılacaktır. HUKUKİ NEDENLER 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili mevzuat SONUÇ VE İSTEM Yukarıda açıklanan nedenlerle … Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu hükmün yeniden incelenerek sanık hakkında Taksirle Ölüme Neden Olma suçundan verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının kaldırılmasına ve açıklamalar bölümünde sözü edilen nedenlerle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ve sanık hakkında işlenen suçlar göz önünde bulundurularak asgari hadden uzaklaştırılıp ceza verilmesini müvekkilimiz adına itirazen talep ederiz. Katılan Vekili Av. HAGB İtiraz Dilekçesi Örneği Katılan Yönünden -5- ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE GÖNDERİLMEK ÜZERE ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE Dosya No Karar No İtiraz Eden Katılan Katılan Vekili Suç Şantaj, Cinsel Taciz Suç Tarihi Karar Tarihi Konu Adana Asliye Ceza Mahkemesinin … karar numaralı dosyasının hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itirazların sunulmasıdır. Açıklamalar Adana Cumhuriyet Başsavcılığının … no’lu soruşturma neticesinde savcılığın … sayılı iddianamesi düzenlenmiş olup iddianamenin kabulü ile sanık …’ın yargılanmasına başlanılmış ve yargılama neticesinde sanık hakkında ŞANTAJ suçunu işlediği sabit görülüp 10 ay ve 80 TL adli para cezası, CİNSEL TACİZ suçunu işlediği sabit görülüp 2240 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK 231. Maddesi gereğince de sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bahsi geçen olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşulları oluşmamıştır. Şöyle ki; CMK Md. 231 fıkra 6/b uyarınca “ Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varması” olarak ifade edilen husus sanık tarafından yerine getirilmemiştir. Her ne kadar sanık ilk ifadesinde alkollü olduğunu ve pişmanlık duyduğunu ifade etse de sanığın tutum ve davranışları pişman bir kişinin hal ve hareketlerinden tamamı ile uzaktadır. Ayrıca sanık ifadesinde müvekkilim için “ Yollu olduğunu biliyordum.” şeklinde beyan vermiştir. Lakin ifadesinde sanık gayet bilinçlidir ve alkolün etkisinde de değildir. Bu sebeple sanığın suç işlerken ki iradesi ile suç sonrası iradesi arasında herhangi bir değişim olmamıştır ve sanığın suç işlemek konusunda herhangi bir pişmanlığı yoktur. Dolayısıyla mahkemenin tekrar suç işlemeyeceği konusundaki kanaatine katılmıyoruz. Sanığın kendisi müvekkilimin kapı komşusudur ve müvekkilimi olaydan mahkemenin son aşamasına kadar sürekli bakışları, hal ve tavırları ile rahatsız etmiş; müvekkilimin manevi olarak çökmesine ve bu sebeple psikolojik destek almasına neden olmuştur. Müvekkilimin maddi olarak herhangi bir kaybı olmamasına rağmen manevi olarak yaşamış olduğu kayıp ve yıpranma geri dönülemeyecek boyutlara gelmiştir. Sanığın müvekkilime karşı işlemiş olduğu cinsel taciz suçu aynı zamanda kadına yönelik şiddettir ve uygulamış olduğu şiddet müvekkilimin hayatında onarılamayacak tahribatlara neden olmuştur. Bu kadar ağır bir travmaya sebep olan ve hiçbir pişmanlık göstermeyen sanığa yaptırım olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanması cezaların caydırıcılığı ilkesinin de etkinliğini kaybetmesine sebebiyet vermektedir. Sonuç Ve İstem Yukarıda açıklanan tüm nedenler ve re’sen araştırılacak tüm hususlar değerlendirildiğinde ; Sanık hakkında verilen HAGB’nin oluşum şartlarını taşımaması sebebiyle HAGB’ye karşı yapılan itirazın kabulüne karar verilmesini saygılarımla talep ederim. Katılan VEKİLİ HAGB’ye İtiraz DilekçesiSSÇ Yönünden -6- ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMEK ÜZERE ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE DOSYA NO HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN SSÇ MÜDAFİİ KONU Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin sayılı kararının itiraz incelemesi için ayrıntılı itiraz dilekçesi verilmesinden ibarettir. AÇIKLAMALAR Yukarıda esas numarasını belirttiğimiz Sapanca Asliye Ceza Mahkemesinde konut dokunulmazlığını ihlal suçundan yapılan yargılamada; SSÇ hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan 6 ay hapis cezası verilip, TCK madde 31/3-son maddesi gereğince 1/3 oranında indirim yapılarak 4 ay hapis cezasına hükmedilmiş, TCK madde 62 gereğince takdiren 1/6 oranında indirilerek sonuç ceza olarak 3 ay 10 gün hapis cezasına hükmedilmiş ve bu hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Verilen bu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı hakimliğiniz nezdinde süresi içerisinde itiraz kanun yoluna başvuruyoruz. Bu karar usul ve yasaya aykırıdır, itiraz incelemesinde kaldırılması gerekir. Şöyle ki; SSÇ …………….’ın yargılama huzurunda mahkeme huzurunda, olay günü apartmana arkadaşı ……… ile birlikte hayır istemek amacı ile gittiğini, kapıyı tıklattığında kapının biraz aralandığını, ………’nın tıklattığı kapının ise açılmasıyla içeriden çıkan şahsın onlara saldırmaya başladığını ve bu saldırıdan korunmak için aralık olan kapıdan içeri girmek zorunda kaldığını, evin içindeki adamın da onu dövdüğünü, kendisinin kesinlikle hırsızlık yapmadığını beyan etmiştir. Meydana gelen olayda hiçbir şekilde suç işleme kastı gibi bir durum bulunmamaktadır. Eve girilmesi tamamen zorunluluk sonucudur. Herhangi bir kusur, kast bulunmadığından ve yine suçun yasal unsurları oluşmamasına rağmen HAGB kararı verilmesi yerinde değildir. Üst mahkeme olarak yapacağınız incelemede öncelikle SSÇ ………………. hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz. Dosyadan da anlaşılacağı üzere SSÇ ……………..’ın üzerine atılı suçu işlediği ispatlanamamıştır. Ceza hukukunun en temel ilkelerinde olan şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi gereği SSÇ ………………… hakkında HAGB kararı verilmesi hatalıdır. Bu nedenle itiraz talebimizin kabulüne, usul ve kanuna aykırı mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında taleplerimiz doğrultusunda isnat edilen suçtan SSÇ ……………………. ın beraatine, aksi kanaatin hasıl olması durumunda lehe olan kanun hükümlerinin uygulanmasını talep ederiz. SONUÇ VE İSTEM Yukarıda ayrıntılı şekilde arz ve izah ettiğimiz ve mahkemenizce resen dikkate alınacak nedenlerle Sapanca Asliye Ceza Mahkemesi’nin sayılı kararının itiraz incelemesinde kaldırılarak beraat kararı verilmesini mahkemeniz aksi kanaatte ise lehe olan hükümlerin uygulanarak kararın itirazen kaldırılmasına karar verilmesini talep ederiz. İTİRAZ EDEN MÜDAFİİ HAGB Kararına İtiraz Dilekçesi -7- ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİNE Gönderilmek üzere ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE DOSYA NO SANIK MÜDAFİ KONU … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … tarihli … sayılı sayılı kararına itirazlarımız hakkındadır. AÇIKLAMALAR Sanık hakkında, 5607 sayılı yasanın 3/5. Maddesi gereğince hüküm kurulmuş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Verilen karara usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle itiraz ediyoruz. Sanığın eyleminin iddia edilen suç kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatindeyiz. Sanık hiçbir şekilde kaçakçılık sıfatını şahsında gerçekleştirecek eylemde bulunmamıştır. Tutarlı bir şekilde verdiği samimi ifadelerinden de anlaşılacağı üzere sanığın kanun hükümlerine karşı gelme niyeti bulunmamaktadır. Sanık görme engellidir, aldığı ürünlerin bandrolsüz olduğunu anlayabilmesi mümkün olmamıştır. Suçun manevi unsurlarından olan kast, somut olayda gerçekleşmemiştir. Sanık bilerek ve isteyerek yapmamış olsa da meydana gelen zararı daha iddianame hazırlanmadan önce gidermiştir. Bu husus iddianame okunduğu takdirde anlaşılacaktır. Olay sebebiyle pişmanlığını dile getirmiş ve samimi beyanda bulunmuştur. Sanık hakkında eksik ve hukuka aykırı hüküm kurulduğu kanattindeyiz. Bu sebeple verilen karara itiraz ediyoruz. NETİCE VE TALEP Yukarıda açıklanan nedenlerle; Öncelikle, kararının hukuka uygun olmadığı kanaati ile kaldırılmasına ve sanığın beraat ine, karar verilmesini arz ve talep ederiz. Saygılarımızla. Sanık Müdafi HAGB İtiraz Dilekçesi Kasten Yaralama -8- ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA Gönderilmek Üzere ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE Dosya No KARARI VEREN MAHKEME Adana 3. Asliye Ceza Mahkemesi İTİRAZ EDEN KATILAN SANIK KONU Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/19 Esas sayılı dosyasına ilişkin … tarihli kararına karşı itirazlarımın sunulmasından ibarettir. AÇIKLAMALAR Yerel mahkemece yukarıda esas numarası verilen dosyada yürütülen yargılama sonucunda 2021/19 tarihli karar ile; “ katılan sanık ………..e yönelik Silahla Basit Yaralama’ suçunu işlediği anlaşıldığından, suçun işleniş biçimi, sanığın güttüğü amaç ve saiki, şahsi ve sosyal durumu ve eylemin özellikleri göz önüne alınarak eyleme uyan 5237 Sayılı TCK’nın 86/2. maddesi uyarınca SONUÇ OLARAK TL 112gün x 20,00TL ADLİ PARA CEZASI İLE CEZALANDIRILMAMA ve ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiştir. Söz konusu karar usul ve yasalara aykırı olup kararın kaldırılmasına ve beraatime hükmedilmesi gerekmektedir. Şöyle ki; 1- Şahsım tarafından yargılama konusu olaylar hakkında tüm gerçekler samimi olarak aktarılmış olup gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında vermiş olduğum ifadeler ile maddi gerçek şüphe bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmıştır. Suç tarihi olan …… 2020 tarihinde ……… Polis Merkezi Amirliği’nde vermiş olduğum ifadede de açıkça anlatıldığı üzere şahsım ile diğer müşteki sanık arasında daha önceden de evimin önüne kendi aracını park etmesi nedeniyle husumet bulunmaktadır. Şahıs olay tarihinde yanında eşi de bulunduğu sırada aracını kendisini defalarca uyarmama rağmen evimin önüne park etmiştir. Bunun üzerinde tarafımca son derece kibar bir dille müşteki sanık uyarılmış olup kendisine aracını kendi evinin önüne park etmesi bu şekilde benim de kendi evimin önüne şahsi aracımı park edebileceğim hususu belirtilmiştir. Ancak diğer müşteki sanık şahsıma hitaben “Sen git aracını arka sokağa koy. Bana kimse karışamaz, istediğim yere aracımı park ederim” demek suretiyle cevap vermiştir. Bunun üzerine kendisine akşam saatinde olayın gereksiz yerlere gitmemesi ve daha da büyümemesi adına bir cevap vermemiş ve arkamı dönüp evime doğru yönelmiş olmama rağmen birden diğer müşteki sanık eline demir bir sopa almak suretiyle arkamdan saldırmıştır. Bu sırada gerek şahsıma gerekse aileme yönelik sayısız küfür ve tehditte bulunan müşteki sanık evimin bahçesine zorla girerek elindeki demir sopa ile parmağımı kırmış komşuların araya girmesi sonrasında da aracımın arka camını elindeki demir sopa ile kırmıştır. Parmağımdaki yaralanma hakkında …….. Cumhuriyet Başsavcılığı 2020/…. Soruşturma no’lu dosya kapsamında aldırılan ……. Devlet Hastanesi …… 2020 tarihli adli muayene raporunda; “BTM ile giderilemez ve kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralandığımın ve kemik kırığının hayati fonksiyonlara 2. Dereceden etkisi olduğunun” açıkça belirtilmiştir. Yine şahsın aracımın arka camına vermiş olduğu zarar ile ilgili de Olay-Görgü Tespit- Araştırma ve Muhafaza Altına Alma Tutanağı dosya içerisinde mevcut olup diğer müşteki şahsın hareketleri neticesinde hem fiziksel, hem de maddi olarak zarar gördüğüm hususları şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortadadır. Yargılama konusu olaylar hakkındaki bu iddialarım da gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında beyanda bulunan tanıkların anlatımı ile doğrulanmış olup İddia makamının mütalaasında da bu husus şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirtilmiştir. Dolayısıyla yargılama konusu olaylar tamamen diğer müşteki sanığın kusurlu ve kasıtlı hareketleri sonucu yaşanmış, şahsımca karşı tarafa en ufak bir karşılık dahi verilmemiştir. Tüm beyanlarımda da samimi olarak belirttiğim üzere suç tarihinde diğer müşteki sanığın saygısız konuşmaları sebebiyle olayların büyümemesi adına evimin bahçesine girdiğim hususu da tüm tanık beyanları ile olay yerindeki aracımın görüntüleri ile sabittir. Yargılama konusu olaylar evimin bahçesinde yaşanmış olup iddia edildiği gibi diğer müşteki sanığa yönelik en ufak bir eylemim bulunmamaktadır. Kaldı ki diğer müşteki sanığın beyanları da son derece çelişkili olup suçtan kurtulmaya yönelik savunmada bulunduğu hususu kendisinin soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki beyanları ile sabittir. Tüm bu hususlara rağmen hakkımda diğer müşteki sanığa karşı silahla basit yaralama suçunu işlediğimden bahisle ceza verilmiş olması usul ve yasalara aykırı olup kararın bu yönüyle tarafımca kabulü mümkün değildir. 2- Ayrıca yargılama konusu olaylar ile ilgili yalnızca aleyhime olan deliller toplanmış olup karar verilmesi sırasında lehime deliller toplanmamıştır. Buna rağmen yine de dosya kapsamında toplanan tüm deliller göz önüne alındığında atılı suçu işlediğimi gösteren en ufak bir somut delil bulunmamakta olup şahsın yaralanması eylemi ile uzaktan yakından bir alakam bulunmamaktadır. Bilindiği üzere Ceza Hukukunun evrensel ilkelerinden olan ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR ilkesinin özü, “…ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir. …” Yargıtay 17. Ceza Dairesi 2019/5237 E. , 2019/10272 K. Sayılı ilamı Bu bilgiler ışığında -Atılı suçun tarafımca işlendiğini kabul anlamına gelmemekle birlikte- yukarıda detaylıca açıklandığı üzere yargılama konusu suçun şahsım tarafından işlendiğini gösteren her türlü şüpheden uzak, yeterli ve inandırıcı somut deliller bulunmadığından BERAATİME karar verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesinin tarafımca kabulü mümkün olmayıp kararın bu yönüyle de bozulması gerekmektedir. 3- Kaldı ki …….. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından karar verilirken sabıkasız oluşum, YARGILAMAYA KONU SUÇU İŞLEDİĞİME DAİR EN UFAK BİR SOMUT DELİL OLMAMASI, şikâyet üzerine hakkımda kamu davası açılması ve bu sebeple yaşadığım mağduriyet göz önüne alınmamış, lehime olan hükümler uygulanmamıştır. Bu sebeple de ilgili karara itiraz etme zorunluluğum doğmuştur. 4- Ayrıca netice olarak bakıldığında yargılama konusu olaylar nedeniyle parmağım kırılmış olup yaşadığım tedavi sürecine rağmen halen parmağımı kullanırken zorlanmakta olduğum, söz konusu kırığın etkilerini hayatımın geri kalanında da hissedecek olmam, ekonomik olarak da aracımın camının kırılması sebebiyle mağduriyet yaşamam hususları sabittir. Ancak yerel mahkeme kararı ile cezalandırılmama karar verilmek suretiyle kamu vicdanı yaralanmış, emsal niteliğinde olacak karar sonucu milletimizin adalet kavramına inancını yitirmesi riski ortaya çıkmıştır. Hiçbir kusurum bulunmamasına rağmen yaşadığım mağduriyete rağmen diğer müşteki sanığa verilen ceza da son derece düşük olup söz konusu karar bu yönüyle hem HAKKANİYET ilkesine hem de CEZALARIN CAYDIRICILIĞI İlkesine açıkça aykırıdır. Bu sebeple de yerel mahkeme kararının şahsıma verilen ceza yönünden bozulması ve beraatime karar verilmesi gerekmektedir. SONUÇ VE İSTEM Yukarıda detaylıca açıkladığım ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2020/19 Esas Sayılı dosyasına ilişkin … tarihli kararına karşı itirazlarımı sunuyor, yerel mahkeme kararının bozulmasını ve beraatime karar verilmesini saygı ile arz ve talep ediyorum. İTİRAZ EDEN KATILAN SANIK HAGB’ye İtiraz Dilekçesi 9 ADANA NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA DOSYA NO İTİRAZ EDEN SANIK KONU Kasten yaralama suçu yönünden verilen HAGB kararına itirazım hk. İTİRAZ NEDENLERİM A Asliye Ceza Mahkemesi, yukarıda esas numarası belirtili dosyanın A tarihinde yapılan son duruşmasında şahsım hakkında, katılan sanığı kasten yaraladığım gerekçesiyle günlüğü 20 TL’den olmak üzere 112 gün karşılığı TL adli para cezasına hükmetmiş ve neticesinde HAGB kararı vermiştir. Verilmiş olan bu kararın eksik incelemeler sonucu alındığı, dolayısıyla şahsım hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken usule, yasaya ve hukuka aykırı olarak HAGB kararı verilmiştir. Şöyle ki 25- 1 Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. Somut olayda, şahsımın kastı, katılan sanık A’yı yaralamaya yönelik değil; şahsımın vücut bütünlüğünü korumaya yöneliktir. Daha önce duruşmada da belirttiğim gibi katılan sanık Mustafa Sel arkamdan taş vurmuştur bunun üzerine olay anında yaptığım hareketler, MEŞRU SAVUNMA kapsamına alınmalıdır. Sunduğum gerekçelerle Başkanlığınıza başvurma zorunluluğu hasıl olmuştur. NETİCE-İ TALEP Yukarıda açıkladığım hususlara binaen, itiraz nedenlerimin ve talebimin kabulü ile şahsım hakkında verilen HAGB kararının kaldırılarak beraat kararı verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini Başkanlığınızdan saygıyla talep ederim. HAGB KARARINA İTİRAZ EDEN SANIK İnfazın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması arasında ne gibi bir fark vardır? Kaynak - Özel Eklenme 24 Kasım 2016 1033 TCK'nın 51. maddesinde hapis cezasının ertelenmesi hususu düzenlenmiştir. Buna göre cezanın ertelenmesi, işlenen suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olan kişinin bu cezasının yerine getirilmesinin infazının belirli bir süre için geri bırakılmasıdır. Erteleme, sadece hapis cezası için kabul edilmiştir. Artık para cezalarının ertelenebilmesi olanağı kalmamıştır. Bu düzenlemede erteleme, artık koşullu bir af olmaktan çıkarılıp, bir ceza infaz kurumu haline getirilmiştir. 5237 sayılı TCK, deneme süresinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde, cezanın infaz edilmiş sayılmasını kabul edilmektedir. Cezanın infaz edilmiş olması adli sicil kaydımıza ilgili suçun ve cezasının işlenmesine sebep olmaktadır. Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmeyen ve işlemiş olduğu suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen kişinin cezası, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması halinde ertelenebilir. İşlenmiş olan suçtan dolayı hükmolunacak cezanın üst sınırı, fiili işlediği sırada on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, hakim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir. Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu denetim süresi boyunca sanığa ek yükümlülükler getirilebilir. Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması HAGB kararı halk arasında daha çok erteleme, beraat gibi algılanmaktadır. Aslında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması HAGB kişilerin suça bulaşmışlığını en aza indirmek için kabul edilmiş ve belli süre için sanık hakkındaki sonuç hükmün açıklanması ertelenmekte ve süre sonunda kişi yeni kasıtlı bir suç işlemezse suç işlememiş gibi sayılmaktadır. Adli sicilinde sanığın işlenen suç ile ilgili kayıt hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasıHAGB kararı sonucu görünmemektedir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına HAGB karar verilebilmesi için; Öncelikle; yargılama sonunda hükmolunan cezanın, 2 yıl ve/ya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması gerekir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına HAGB hem adli para cezasına hem de hapis cezalarına uygulanabildiği için infazın ertelenmesine göre daha geniş uygulama alanına sahiptir. Ancak ertelemeden farklı olarak hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasının HAGB uygulanabilmesi için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan ötürü mahkum olmamış bulunması gerekir. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbirine mahkemece karar verilebilir. Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geriye bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesine karar verilir. Denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkeme hükmü açıklar. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına HAGB karar verilmesi durumunda CMK 231/10 fıkrası gereği denetim süresi içerisinde sanık kasten yeni bir suç işlemez veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranmaz ise açıklanması geriye bırakılan hüküm ortadan kaldırılır. Mahkemece davanın düşmesine karar verilir dolayısıyla sanık hiçbir yargılama geçirmemiş gibi sayılır. Bu husus iki kurum arasında yer alan en önemli farklardan biridir. Ayrıca hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı adli sicil kaydı dışında bunlara özgü bir sisteme sadece belirli kişi ve kurumlaraCumhuriyet Savcısı, Mahkeme gibi verilmek üzere kaydedilir. Twitter'dan takip etmek için tıklayınız Bu Habere Tepkiniz Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur CMK Erteleme, takdiri indirim gibi bireyselleştirme kurumlarında mahkeme kararı birtakım hukuki sonuçlar doğrururken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda ortada sonuç doğuracak bir mahkeme hükmü yoktur. Mahkeme, hukuk sisteminde sonuç doğuracak şekilde kararını henüz açıklamamış, açıklamayı geri bırakmıştır. HAGB kararı, kişinin medeni, siyasi veya özel yaşamına hiçbir kısıtlama getirmeden adeta sanığa ikinci bir şans tanır. HAGB kararı, suç işleyen kişinin hayatına ceza hukuku müdahalesini adeta askıya almaktadır. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için birtakım şartların bir arada bulunması gerekir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun HAGB kararı için aradığı tüm şartlar vücut bulmadan, hakim, HAGB kararı verme yetkisine sahip değildir. Bu şartlar şunlardır HAGB Kararı için Suça Dair Şartlar Nelerdir? Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar Bazı suçlar açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceğine dair özel kanunlarda düzenlemeler vardır. Aşağıdaki hallerde sanık hakkında HAGB kararı verilemez 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu md. 63/2 gereği, bu kanun kapsamındaki disiplin suçlarının ceza miktarı ne olursa olsun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Ancak, disiplin suçu tarihinden önce işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanabilir. Karşılıksız çek keşide etme suçu, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Disiplin veya tazyik hapsi gerektiren fiiller Örneğin, taahhüdü ihlal veya nafaka borcunun ödenmemesi suçu nedeniyle hükmedilen tazyik hapsi; duruşma disiplinine aykırılık nedeniyle hakim tarafından hükmedilen disiplin hapsi. Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar CMK Özellikle belirtelim ki, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından 6352 sayılı Kanun maddesi ile yapılan değişiklikle birlikte HAGB hükümleri uygulanabilmektedir. Örneğin, propaganda, örgüte yardım etme suçu vs. gibi suçları işleyenler diğer şartlar varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanabilirler. Hapis Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması HAGB kararı verilebilmesi için mahkemenin yaptığı yargılama neticesinde hükmettiği ceza hapis cezası ise, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır. 18 yaşından küçük çocuklar açısından da aynı ceza miktarı geçerlidir. Suçun niteliğinin yukarıda açıkladığımız istisnalar hariç, taksirle veya kasten işlenmesinin hiçbir önemi yoktur, önemli olan cezanın miktarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, 2 yıl veya daha az ceza miktarını mutlak nitelikte bir ölçü olarak kabul etmiştir. Bu yüzden, örneğin, kasten adam yaralama, taksirle adam yaralama, hırsızlık suçu, dolandırıcılık suçu, hakaret suçu, mala zarar verme suçu, tehdit suçu, şantaj suçu, uyuşturucu madde kullanma gibi suçlar nedeniyle hükmedilen hapis cezaları süre koşulunu sağladığı takdirde sanık hakkında HAGB kararı verilebilir. Adli Para Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Adli Para Cezası, doğrudan verilebileceği gibi hapis cezasından da çevrilebilen bir ceza yaptırımıdır. Mahkeme yargılama neticesinde sanık hakkında doğrudan sadece adli para cezasına veya hapis cezası ile birlikte doğrudan adli para cezasına hükmetmiş ise, bu para cezası hakkında da HAGB kararı verilebilir. Burda dikkat edilmesi gereken husus, adli para cezasının doğrudan verilen bir adli para cezası olmasıdır. Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. Bir örnek vermek gerekirse, hakaret suçunda mahkeme sanığa 3 ay ile 2 yıl arası hapis cezası veya adli para cezası verebilir. Mahkeme hapis cezası vermek yerine doğrudan adli para cezası verirse hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Fakat, mahkeme adli para cezası vermek yerine önce 4 ay hapis cezası verip daha sonra verdiği hapis cezasını adli para cezasına çevirirse, artık bu adli para cezası açısından HAGB kararı verilemez. HAGB Kararı için Sanığa Dair Şartlar Nelerdir? Hakkında HAGB Kararı Verilecek Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmaması Sanığın daha önce kasten işlediği bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyeti varsa hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Önceki mahkumiyetinin hapis cezası veya adli para cezası olmasının veya cezanın miktarının hiçbir önemi yoktur. Sanığın önceki mahkumiyetine esas suç kasten işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. Taksirle işlenen suçlar bakımından sanık hakkında önceden kesinleşmiş mahkumiyet kararı olsa bile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Örnek vermek gerekirse, trafik kazası, iş kazası veya başka bir taksirli fiil ile ölüm veya yaralama suçlarından mahkum olmuş bir kişi hakkında sonraki kasıtlı suçu nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Sanık kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı halde adli sicil kaydında denetimli serbestlik tedbiri varsa, HAGB kurumundan faydalanabilir. Örneğin, sanığın adli sicil kaydında uyuşturucu madde kullanma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri yer alsa bile, bu tedbir hukuki niteliği itibarıyle ceza olmadığı için sanık hakkında HAGB kararı verilebilir. Sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı sabıkası olsa bile, 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtları hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken dikkate alınmaz. Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olsa dahi, mahkumiyetin üzerinden tekerrür hükümlerinin uygulanması için gerekli olan süre geçmiş ise, daha önce işlenmiş olan bu suç da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel değildir. Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır Suç Nedeniyle Mağdurun Uğradığı Zararın Giderilmesi İşlenen suç nedeniyle mağdur veya kamu bir zarara uğramışsa, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için uğranılan bu zararın giderilmesi gerekir. Suç nedeniyle oluşan zarardan kasıt, doğrudan suçun neden olduğu maddi zararlardır. Manevi zararlar uğranılan zarar kapsamında değildir. Zararın giderilmesi, zararın konusu olan şey aynen verilebiliyorsa aynen iade yoluyla, aynen iade edilemeyecek bir şey ise tazmin suretiyle giderilmesi yoluyla mümkün olur. Örnek vermek gerekirse, cep telefonu çalınan kişiye cep telefonunun aynen iade edilmesi veya bedelinin ödenmesi zararın giderilmesi olarak kabul edilir. Suç nedeniyle oluşan dolaylı zararlar, CMK md. 231’deki “uğranılan zarar” kapsamına dahil değildir. Örneğin, işlenen suç nedeniyle mağdurun çalışamaması, iş güç kaybı “uğranılan zarar” kavramına dahil olmayan dolaylı zararlar olarak kabul edilmektedir. Zararın Tespiti ve Bilirkişi İncelemesi Ceza hakimi, zararı basit bir şekilde araştırmalı ve yaklaşık bir miktar belirlemelidir. Zarar miktarı açık değilse zararın belirlenmesinin tarafların subjektif adaletine terkedilmemesi gerekir. Ceza mahkemesi, suç nedeniyle oluşan zararı yaklaşık olarak tespit ederek ceza uyuşmazlığını çözmelidir. Bazen zararın yaklaşık olarak tespit edilmesi dahi hakimin bilgisini aşan bir teknik bilgi gerektirebilir. Bu durumda da mahkeme, zararın yaklaşık olarak tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırarak zararı tespit etmelidir. Mağdurun Uğradığı Zararın Kısmen Giderilmesi Mağdurun uğradığı zarar tamamen değil, kısmen giderildiği takdirde HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun HAGB kararı verilmesine rıza göstermesi gerekir. Mağdur veya müştekinin, zarar kısmen karşılandığında onayı yoksa sanık hakkında HAGB hükümleri uygulanamaz. Mağdur veya müştekinin zararın kısmen ödenmesini kabul etmesi, HAGB kararı verilmesine rıza gösterdikleri anlamına gelmez. Zararın kısmen tazmini halinde HAGB hükümlerinin uygulanması için mağdur veya müştekinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ayrıca ve açıkça rıza göstermesi gerekir. Ceza hakiminin yaptığı bu tespit kesin nitelikte bir tespit olmayıp ayrıca hukuk mahkemesinde tazminat davası açmaya engel değildir. Kamunun veya mağdurun uğradığı zararın denetim süresi içinde taksitlerle ödenmesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Bazı suçların özelliği gereği, kamunun veya kişilerin suç nedeniyle uğradığı bir zarar olmayabilir. Bu durumda uğranılan zararın giderilmesi koşulu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için şart olmaktan çıkar. “Uğranılan Zarar” kavramının iyi anlaşılabilmesi için örnekler; Mühür Bozma Fekki Suçu Dükkanı mühürlendiği halde mührü söken kişi, mühür fekki suçunu işlediği halde bu suçta hiç kimsenin suçtan dolayı maddi zararı oluşmaz İmar Kirliliği Suçu İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir Hakaret suçu Hakaret suçunda müşteki belgeye dayalı bir zararı olduğunu ispatlayamazsa, manevi zarar “uğranılan zarar” olarak kabul edilemez. Bu nedenle giderilecek zarar olmadığından HAGB kararı verilmelidir. Mahkemece Sanığın Tekrar Suç İşlemeyeceği Kanaatine Varılması Mahkeme, sanığın duruşmadaki tutum ve davranışlarını, kişilik özelliklerini göz önüne alarak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varırsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verir. Hemen belirtelim ki, yargıç, sanığın davranışlarını ve kişiliğini sübjektif kriterlere göre değerlendiremez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre sanığın duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir davranışı ve bilinen olumsuz bir kişilik özelliği yoksa, yargıç HAGB kararı vermelidir. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Onay Vermesi Sanık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmediğini beyan ederse yargıç, HAGB kararı veremez. Çoğu sanığın “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeli miyim” şeklindeki sorusu ile karşılaşılır. HAGB kararı verilmesini kabul edip etmemeyi somut olaya göre değerlendirmek gerekirse de, davaların büyük bir çoğunluğunda HAGB kararı verilmesini kabul etmek sanığın lehinedir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. 18 yaşından küçük çocuklar için denetim süresi 3 yıldır. Sanığın bu denetim süresi içinde kasten bir suç işleyip işlememesine göre iki sonuç ortaya çıkar Sanık denetim süresi içinde kasten bir suç işlemez ve yargıcın belirlediği diğer yükümlülüklere uygun hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir. Dava düştükten sonra yargılanan kişi davadan önceki hukuki durumuna geri döner. Sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya hakimin belirlediği yükümlülüklere aykırı hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm mahkeme tarafından açıklanır. Denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı suç işleyen sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanır. Suç işleyen sanık hakkında daha önce verilen ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez, ertelenemez. Hükmün açıklanması, mahkeme tarafından yeniden duruşma açılması suretiyle yapılır. Deneme süresi içerisinde suç işlenmiş olması nedeniyle yeniden duruşma açılmasının amacı, oluşan yeni durum karşısında duruşma açıldığından ve yargılamaya devam olunduğundan sanığın bir şekilde haberdar edilmesini ve bu şekilde savunma hakkının kısıtlanmasını önlemektir. Bununla birlikte, duruşmanın usulüne uygun olarak sanığa bildirilmesine karşın duruşmaya katılmaması halinde, önceki savunması ile yetinilerek, hüküm kurulabilecektir. Ayrıca maddedeki yaptırımların yalnızca adli para cezası veya müsadereyi içermemesi nedeniyle CMK’nın 195. maddesinin uygulanma koşulu da bulunmamaktadır Denetim süresi içinde suç işlemediği halde hakimin belirlediği denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkındaki hükmün de açıklanmasına karar verilir. Ancak, bu durumda hükmü açıklayan mahkeme sanığın cezasının yarısına kadar olan bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir. Mahkeme, koşulları varsa suç işlemeyen ancak yükümlülüklere aykırı davranan sanık aleyhine hükmedilen hapis cezasını erteleyebilir veya adli para cezası gibi seçenek bir yaptırıma çevirerek yeni bir mahkumiyet hükmü de kurabilir. Denetim süresi içinde yeniden suç işlenmesi halinde, işlendiği iddia edilen ikinci suçun mahkumiyetle kesinleşmesinden sonra işlenen ilk suç nedeniyle verilen HAGB kararı açıklanabilir. Nitekim, Yargıtay işlendiği iddia edilen ikinci suç kesinleşmediği halde, birinci suç nedeniyle verilen HAGB kararının açıklanmasını hukuka aykırı bulmuştur Önemle belirtmek gerekir ki; tarihine kadar işlenen suçlarda birden fazla kere hükmün açıklanmasının geri bırakılması verilebilir. Bu tarihten sonra işlenen suçlarda birden fazla kere HAGB kararı verilmesi kanuni düzenleme nedeniyle mümkün değildir. HAGB Kararına Uyulmaması Nedeniyle Dosyanın Açılması ve Hükmün Niteliği Sanığın HAGB kararına uymaması, yani denetim süresi içinde suç işlemesi veya yükümlülüklere aykırı davranması halinde hükmün aynen açıklanmasına karar verilir. Hakim, özellikle denetim süresi içerisinde suç işlenmesi halinde, içeriğinde değişiklik yapmadan hükmü açıklamalıdır. Hükümdeki hata veya eksiklikler kanun yolu muhakemesi vasıtasıyla giderilmelidir. Örneğin, mağdurun zararı giderildiği halde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmayan kişiye ilişkin hukuka aykırılık HAGB kararı açıklanırken düzeltilemeyecektir. Açıklanan bu hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurularak hata veya eksiklikler giderilecektir. Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır. Denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle, açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanıp açıklanmayacağı hususunda öğretide; “Burada yanıtlanması gereken sorun, sonradan koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle mahkemenin hükmü açıklaması gereken durumlarda, önceki hükümde bir değişiklik yapıp yapamayacağı ve bu çerçevede hapis cezasının ertelenmesine ya da seçenek yaptırıma karar verip veremeyeceğidir. Biz, mahkemenin önceki kararında bir değişiklik yapamayacağı ve bu nedenle de bu aşamada erteleme ya da başka bir yaptırıma karar veremeyeceği düşüncesindeyiz.” ; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren hâkim ile hükmü açıklayan hâkimin farklı olması hâlinde, hükmü açıklayan hâkim açıklanmayan hükümde veya hüküm fıkrasında hukuka aykırılık tespit etse dahi hükmü değiştiremez; sadece açıklar. Bu hata ancak kanun yolunda giderilebilir.” şeklinde görüşler bulunmaktadır. CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir YCGK-K2019/502. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına İtiraz, İstinaf ve Temyiz Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Hagb kararına karşı kural olarak istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz. Ancak, istisnai bazı hallerde HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurmak mümkündür. Örneğin, hırsızlık suçundan mahkumiyetine karar verilerek HAGB kurumu uygulanan sanığın işlediği suçun hırsızlık değil de yağma olduğunu iddia eden müdahil taraf şikayetçi olup davaya katılan HAGB kararına karşı suç vasfına yönelik olarak istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir. HAGB kararı, kural olarak itiraz kanun yoluna tabidir. Kararı veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye dilekçe verilerek HAGB kararına itiraz edilebilir. Kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. Hagb kararı veren mahkeme, kararına yapılan itirazı yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir. HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkemeler şu şekilde belirlenir CMK md. 268 1- Asliye Ceza Mahkemesi’nin Hükmettiği HAGB Kararına Yapılan İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkeme HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir. Hemen belirtmek gerkir ki, Çocuk Mahkemeleri ve Fikri Sınai Ceza Mahkemeleri, Asliye Ceza Mahkemesi derecesinde kabul edilir. Asliye Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler Örnek-1 İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına yapılan itiraz, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmalıdır. Örnek 2 Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Çünkü, Büyükçekmece Adliyesi’nde Ağır Ceza Mahkemesi yoktur, bu nedenle Büyükçekmece Adliyesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, HAGB kararına yapılan itirazı incelemeye yetkilidir. 2- Ağır Ceza Mahkemesi’nin Hükmettiği HAGB Kararına İtiraz Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Ağır Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler Örnek-1 Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı yapılan itiraz, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir. HAGB kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi o adliyedeki tek Ağır Ceza Mahkemesi ise, HAGB karına itirazı incelemeye yetkili mahkeme o adliyeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Örnek-2 Silivri Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı itirazı incelemeye yetkili mahkeme Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Silivri Adliyesinde tek Ağır Ceza Mahkemesi mevcut olduğundan en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Bakırköy Adliyesi’ndedir. Yargıtay kararlarına göre HAGB itiraz dilekçesi incelemek üzere kendisine gönderilen mahkeme, itiraz edilen kararı hem usul hem esas açısından denetimden geçirecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, henüz etkin bir kanun yoluna dönüşmüş değildir. Yapılan itirazlar hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir. HAGB kararına karşı temyiz yolu kapalı olup bu kararlara ancak itiraz edilebilir. Fakat, sanığın temyiz dilekçesi itiraz dilekçesi olarak kabul edilmeli ve itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderilmelidir HAGB Kararına İtiraz Halinde Aleyhe Bozma/Değiştirme Yasağı Aleyhe bozma/değiştirme yasağı, yalnızca sanık lehine temyiz veya istinaf başvurusu yapıldığında, hükmün sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde değiştirilememesidir. Örneğin, şantaj suçu nedeniyle sanık 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve yalnızca sanık lehine istinaf başvurusu yapılmışsa; istinaf mahkemesi, sanığa az ceza verildiği kanaatinde olsa bile aleyhe bozma/değiştirme yasağı nedeniyle hükmü bozamayacaktır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde, aleyhe bozma/değiştirme yasağı ilkesi dikkate alınır. Yargıtay kararlarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanun yoluna sanık lehine başvurulduğunda, bozma üzerine verilecek cezanın ilk verilen cezadan daha fazla olamayacağını kabul etmektedir 5271 sayılı CMK nın 231/12. maddesine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının, 5271 sayılı CMK’nın 267 ile 271. maddeleri arasında düzenlenen ve olağan kanun yollarından olan itiraz kanun yoluna tabi olduğu, Ceza Muhakemesi Kanununda itiraza ilişkin düzenlemeler arasında ceza miktarı yönünden karar verme yasağına ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, aleyhe bozma yasağına ilişkin olarak düzenlemenin, olağan kanun yollarından olan temyize ilişkin hükümlerin yer aldığı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 326. maddesinin 4. fıkrasında ve tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 307/4. maddesinde belirtildiği, bununla birlikte ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak yasaklanan ve kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş olan bir fiilin, kanunda yer alan ve söz konusu fiile en çok benzeyen suça ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle cezalandırılması şeklinde tezahür edebilecek kıyas metodunun ceza hukukunun aksine ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbest olduğu ve ceza muhakemesi hukukunda genişletici yorum yapılabileceği gözetildiğinde aleyhe bozma yasağının düzenlediği 5320 sayılı Kanunun 8. Maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin, itiraz kanun yolunda uygulanması mümkün olduğundan, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı aleyhine yalnızca sanık tarafından itiraz kanun yoluna başvurulduğu, bu sebeple aleyhe değiştirme bozma yasağı gereği ilk verilen ceza miktarından daha fazla cezaya karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi… Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Tarih Karar2018/7718 Yargıtayın aleyhe bozma yasağı ilkesinin sadece temyiz CMK ve istinaf CMK kanun yolları için açıkça düzenlendiğini, hagb kararına itiraz halinde ilkenin uygulanabileceğine dair açık bir yasal hüküm olmadığından ilkenin itiraz kanun yolunda uygulanamayacağına ilişkin görüşler olsa da Yargıtay uygulaması aleyhe bozma yasağının uygulanacağı yönündedir. HAGB Kararı Aleyhine Kanun Yararına Bozma Başvurusu Kanun yararına bozma, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen mahkeme kararları aleyhine gidilebilen bir kanun yoludur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, itiraz edilmeyerek veya itiraz edildiğinde itirazı incelemeye yetkili merciinin red kararı ile kesinleşir. Kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı “kanun yararına bozma” yoluna başvurulabilir. Ancak, hagb kararı aleyhine yasa yararına bozma kanun yoluna gidildiğinde, kanun yararına bozma konusu edilen kararın içeriği esası denetlenemez. Kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay tarafından yapılacak inceleme, Hagb kararının biçimsel şartlarının oluşup oluşmadığının denetlenmesinden ibaret olacaktır. Yargıtay, kanun yararına bozma başvurusu üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında aşağıdaki noktaların kararda hukuka uygun tatbik edilip edilmediğini denetleyecektir Hükmedilen ceza miktarının hagb uygulaması için uygun olup olmadığı, Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin olup olmadığı, Zararın giderilip giderilmediği, Suçun hagb uygulanamayacak istisnai bir suç olup olmadığı, Denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği Hakimin kararda hagb koşullarını değerlendirip değerlendirmediği. Yargıtay kanun yararına bozma başvurusu üzerine yukarıdaki noktalarda hukuka aykırılık tespit ederse, hukuka aykırılık yeni bir yargılamayı gerektirdiği takdirde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verir. Yargılama yapılmasını gerektirmeyen hallerde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca doğrudan karar verilerek giderilir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Tutuklama Nedeniyle Tazminat Kural olarak, haksız bir şekilde uygulanan arama, elkoyma, yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi koruma tedbirlerinin mağduru, devletten maddi ve manevi tazminat talep edebilir CMK Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde; 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirip hakkındaki davanın düşmesine karar verilen sanıklar, haksız tutuklama vb. gibi kişi özgürlüğünü sınırlayan koruma tedbirleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edebilirler. Ancak, bu kişilerin tazminat talep edebilecekleri süre; HAGB kararı ile hükmedilen hapis veya adli para cezası infaz edilmiş olsaydı, infaz kanunu gereği cezaevinde geçirilecek süreyi aşan kısma denk gelen tutukluluk süresidir Yargıtay 12. CD - Karar 2016/5571, Karar 2014/16397. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, ancak deneme süresi sonunda davanın düşmesine karar verilmesi durumunda fazladan tutuklu kalınan süreler için tazminat talebinin değerlendirilebilir Y12CD Örneğin, 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen davada 6 ay tutuklu kalan sanık hakkında hagb kararı verilmiş olsun. Bu sanık, 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirip davanın düşmesine karar verilse bile, hakkında hükmedilen ceza infaz edilmiş olsaydı tutuklu kaldığı süreden daha fazla cezaevinde kalacağından tutukluluk nedeniyle tazminat isteyemez. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Memurluğa Etkisi Nedir? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılanan kişiye verilen ikinci bir şanstır. HAGB kararı, kişinin mevcut hukuki statüsünde olumsuz bir değişiklik olmaması için düzenlenmiş bir kurumdur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin devlet memurluğu, milletvekilliği, avukatlık veya başkaca bir kamu hizmeti ifa etmesinin önünde hiçbir yasal engel yoktur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin mahkumiyete esas cezası ne olursa olsun memuriyetten veya başkaca bir kamu görevinden atılması mümkün değildir. Ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilse bile, cinsel suçlar açısından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E maddesi uygulanarak memuriyetten çıkarma kararı verilebilmektedir. Davacı hakkında her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ise de çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediğinin ceza mahkemesi kararı ile ortaya konulduğu anlaşıldığından, 657 sayılı Kanun’un 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır Danıştay Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mı Cezanın Ertelenmesi Kararı mı Sanık Lehinedir? Hapis Cezasının Ertelenmesi kararında mahkemenin verdiği karar, hukuk sisteminde derhal sonuç doğurmaya başlar. Ceza erteleme kararı bir cezanın infazı şeklidir. Halbuki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında ortada hukuki sonuç meydana getirecek bir mahkeme kararı mevcut değildir. Bu nedenle hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın cezası infaz edildiğinden infaz aşamasında birtakım kısıtlamalarla karşılaşacaktır, hatta bazı haklarını kullanmayacaktır. Örneğin, yargılama neticesinde hükmedilen 2 yıl hapis cezası ertelenen sanık deneme süresi içinde milletvekili veya devlet memuru olamaz. Ama HAGB kararı verilmişse milletvekilliği veya devlet memurluğu önünde hiçbir engel yoktur. Her iki kavramı karşılaştırmak için bir ceza avukatı ile görüşünüz veya hapis cezasının ertelenmesi hakkında yazdığımız yazıyı inceleyiniz. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi? Sabıka Kaydına İşlenir mi? Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, Adli Sicil Kaydı Sabıka Kaydı kayıtlarında görünmez. HAGB kararları, adli sicil kaydında bu hükümlere özgü bir sisteme kaydedilir. Bu nedenle e-devlet üzerinden alınan sabıka kaydında veya adliyeden alınan adli sicil kaydında HAGB kararı gözükmez. Bu kayıtlar, hakim veya savcı tarafından bir soruşturma veya kovuşturma ile bağlantılı olarak CMK 231. maddede belirtilen yukarıda açıkladığımız hususların tespiti amacıyla kullanılabilir. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yargıtay Kararları Kasten Yaralama Suçunda Zarar ve Hagb Yargıtay Ceza Genel Kurulunun gün 842-100; gün 479-145 ve gün 449-186 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanığın mağdura yönelik eylemi neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu; bununla ilgili katılan tarafından sarfedilen en azından hastaneye gidiş geliş masraflarının ödenmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi şikayetçilerin şikayetinin devam edip sanıklar tarafından zararlarının giderildiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından olduğu kabul edilen suçun işlenmesiyle mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi şartının yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar 2018/10131. HAGB Denetim Süresi İçinde İşlenen İkinci Suçun Özellikleri Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır Ceza Genel Hakim Sanığa HAGB’den Yararlanmak İsteyip İstemediğini Sormalıdır 5271 sayılı CMK’nin 231/5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması; mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması; sanığın kabul etmesi ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçu nedeniyle meydana gelen somut bir zarar bulunmadığı ve kanaat oluşması nedeniyle cezasının ertelendiği de dikkate alınarak; sabıkası bulunmayan sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilerek hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilmeden, talep etmediğinden’’ şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir Yargıtay Dairesi - Karar 2018/7970. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Hukuk Mahkemesini Bağlamaz Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nun 74. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur. Ceza dosyasının incelenmesinde, ceza mahkemesince hangi ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu, davalının leh ve aleyhine tanık beyanlarının hangisine üstünlük tanındığı, hangi tanık beyanına neden itibar edildiği de tartışılmadan, genel ifadelerle davalının cezalandırılmasına karar verilmiştir. Olayın akabinde sıcağı sıcağına Savcılık soruşturmasında alınan ilk tanık ifadeleri ve yargılama sırasında dinlenen tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinde, davalının davacıya yönelik hakaret mahiyetinde söz ve davranışının varlığının sübut bulmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan kanun hükmü gereği, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün, hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı da yoktur. Şu halde, mahkemece yukarda açıklanan olgular gözetilerek davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ile davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması doğru olmamış ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi - K. 2017/4714. Zararın Giderilmesi Talebinin Müşteki/mağdur Tarafından Kabul Edilmemesi Sanık, mağdurun zararını gidermek istemiş, ancak mağdur zararın karşılığı olan parayı almayı kabul etmemiştir. Mahkemenin sanığa ödeme yeri göstermesi gerekir. Sanığın zararı ödemesi halinde ceza indirimi uygulanmalıdır Yargıtay 2. Ceza Dairesi - 2014/20956 karar. Ödeme Yapılabilmesi İçin Suç Nedeniyle Oluşan Zararın Tespit Edilmesi Suç nedeniyle oluşan zarar tam olarak bilinmiyorsa, hakim zararı yaklaşık olarak belirleyip sanığın belirlenen zarar miktarını ödeyip ödememesine göre, sanığın HAGB kararı verilmesi talebi hakkında karar vermelidir. Bazen zararın tespiti, hakimin genel bilgisini aşan teknik inceleme gerektirebilir. Bu durumda hakim, yaklaşık zararın tespit edilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırmalı, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verip vermeyeceğini kararlaştırmalıdır Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No 2008/11-250, Karar No 2009/13; Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Esas No2009/2119, Karar No 2009/17270. Ceza Muhakamesi Kanunu CMK 231/6-c maddesi gereği giderilmesi gereken zarar basit bir yöntemle tespit edilmesi mümkün olan zarardır. Mevcut olayda vergi inceleme raporu ve benzeri delillerle ortaya çıkan kamunun uğradığı zararı ödeyip ödemeyecekleri sanıklardan sorulmalı, ödedikleri takdirde HAGB kararı verilmelidir Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/10013 karar. Silinme Koşulları Oluşmuş Sabıka Kaydı HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir Sanığın önceki mahkumiyetine esas sabıka kaydının adli sicil kaydının adli sicil kaydından silinmesi koşulları oluşmuşsa, artık sanığın sabıkası olduğu gerekçesiyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesi hukuka aykırıdır. Önceki mahkumiyete esas adli sicil kaydının silinmesi koşulları oluşmuşsa, sabıka kaydında mahkumiyet bilgilerinin yer almasının önemi yoktur, sanık hakkında HAGB kararı verilmelidir Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No 2011/3-479, Karar No 2012/145. Denetim Süresinde Yeni Suç işlenmesi Halinde Hükmün Açıklanması Denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanır. Yeni bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, bu yeni verilen hükümde ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Cezanın ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi ihtimali, sadece sanığın denetim süresi içinde suç işlememesi ancak belirlenen yükümlülüklere aykırı davranması halinde mümkündür Yargıtay 7. Ceza Dairesi - 2015/1330 / Yargıtay 2. Ceza Dairesi -2014/25119 karar. Somut olayda hükümlü denetim süresi içerisinde yükümlülüklere aykırı davrandığından hükmün açıklanmasına karar verilmiştir. Açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanırken hüküm fıkrası değiştirilemez. Ancak, hüküm açıklandıktan sonra yükümlülüklere uymayan sanık hakkında hakim cezanın yarısına kadar olan kısmının infaz edilmemesine veya cezanın ertelenmesine veya adli para cezasına çevrilmesine karar verebilir Yargıtay 13. Ceza Dairesi - 2014/27800 kararı. Kasten Yaralama Suçunda Zararın Giderilmesi Suçun niteliği ve korunan hukuki yarar bakımından kasten yaralama suçu objektif olarak zarar meydana getirmeye elverişlidir. Kasten yaralama suçu nedeniyle mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde bozulma meydana geldiğinden, ortaya çıkan bu bozulmanın giderilebilmesi için tedavi uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kasten yaralama suçu hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden maddi zarar oluşturmaya elverişli bir suçtur. Sanık tarafından bu zarar karşılanmadan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından olan, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartının yerine getirildiğinden bahsetmek mümkün değildir. Kasten yaralama suçunda maddi zararın belirlenmesinde ise, mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde oluşan bozulmanın giderilebilmesi için yapılan giderler esas alınmalıdır. Tedavi amacıyla yapılan her türlü harcama maddi zarar kapsamında değerlendirilmelidir. Buna göre zarar miktarının hesaplanmasında, tedavi giderleri ve sağlık merkezine gitmek amacıyla yapılan ulaşım harcamaları gibi giderler esas alınmalıdır. Bununla birlikte dolaylı zararlar, maddi zarar kapsamına dahil edilmemelidir. Kasten yaralama eylemi sonucu mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaralanması durumda ise; somut olayda maddi zararın bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif kriterlerinden olan zarar konusu ele alınmalıdır. Yargılama konusu somut olayın özellikleri değerlendirilmeden, ilkesel olarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde kasten yaralama suçlarında maddi zararın oluşmadığını kabul etmek isabetli bir yaklaşım değildir Yargıtay CGK - 2015/163 esas. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartlarının Oluşması ve Hakimin Takdiri Sanık yararına 62. madde gereği 1/6 indirim yapılırken ve TCK 51. madde gereği erteleme kararı verilirken sanık hakkında mahkemenin olumlu düşünceleri esas alınmış, aynı kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesinin gerekçesi olarak sanığın olumsuz davranışları gösterilmiştir. Mahkeme, sanık hakkında HAGB kararı verilmemesine yol açan olumsuz davranışın ne olduğunu açık açık göstermelidir Yargıtay 11. Ceza Dairesi - 2014/15637 karar. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmesi İçin Zorunlu Haller Tehdit ve hakaret suçunun somut olarak meydana getirdiği maddi bir zarar somut olayda mevcut değildir. Bu nedenle sanıktan zararın giderilmesini istemek mümkün değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmelidir Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/8473. Uyuşturucu madde kullanma suçu nedeniyle sanık hakkında daha önce denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmamışsa, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi zorunludur Yargıtay 10 Ceza Dairesi - 2014/5249 karar. Kesin Nitelikte Önceki Adli Para Cezası HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir Sanığın eski mahkumiyetinin kesin nitelikte para cezasından ibaret olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde yetersiz gerekçeyle sabıkalı olduğundan bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar 2012/22942. HAGB Kararından Sonra Suç İşlenmesi ve Dava Zamanaşımı Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu’nun tarih 2015/3-599 esas, 2016/99 karar sayılı ilamında da; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin davalarda dava zaman aşımı süresinin ne zaman duracağı ve ne zaman işlemeye başlayacağını tartışmıştır. Anılan kararda; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zaman aşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zaman aşımı süresi yeniden işlemeye başlar” hükmüne yer verilmiştir. Olayımızda, sanık Umut’un eylemine uyan kasten yaralama suçunun TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık dava zaman aşımına tabi olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasına göre de 12-15 yaş grubunda olan sanık hakkındaki dava zamanaşımının bu sürenin yarısı olan 4 yıllık süreye karşılık geldiği, Aynı Kanunun 67/4. maddesi uyarınca da dava zaman aşımını kesen sebeplerin varlığı halinde bu sürenin 6 yıla kadar uzayacağı, bu duruma göre; suçun işlendiği tarihinde başlayan dava zaman aşımı süresinin tarihinde dolduğu, ancak Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu’nun anılan kararı nazara alındığında, sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’ ilişkin kararın kesinleştiği tarihi ile 2. suçu işlediği tarihleri arasında dava zaman aşımı süresinin 7 ay 13 gün süreyle durduğunun kabulü gerektiği, bu sürenin olağanüstü zaman aşımı süresine eklenmesi halinde sanık hakkında açılmış bulunan kamu davasının tarihinde, zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır Yargıtay Dairesi - Karar 2016/5922. 5271 sayılı CMK’nun 231 inci maddesinin 8 inci fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11 inci fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. CMK’nun 231/12 nci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür. Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımının, kararın itiraz edilmeksizin yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle kovuşturma geçici olarak durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Ceza Genel Kurulunun gün ve 599-99 sayılı kararında açıklandığı üzere, denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanaşımının sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak “hukuki güvenlik” ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan “masumiyet karinesi” gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması gözetilmelidir Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Karar No2017/124. Sanığa yüklenen ve 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerine uyan vücutta kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçu için, 5237 sayılı TCK’nin 66/ ve 67/2-3-4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının, kasten yaralama suçunun işlendiği gününden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği ve zamanaşımının durduğu günü ile hükmün açıklanmasına neden olan suçun işlendiği ve zamanaşımının tekrar işlemeye başladığı günü ile dava dosyası inceleme için henüz dairemize gönderilmeden tarihine kadar geçen toplam sürede dolmuş olduğu gözetilerek; Sanık müdafînin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görülmekle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a. maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, istinaf yoluna başvurulan mahkûmiyet hükmünün KALDIRILMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, 7035 sayılı Kanunun 15. maddesiyle değiştirilen 280/1-a maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca, sanık Süleyman Yıldırım hakkında, katılan Ahmet Turan Motor’u vücudunda kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının,5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerinde öngörülen cezanın üst sınırına göre, anılan Kanunun 67/2-3-4. maddesinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 66/1 ve CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE karar verilmiştir İstanbul BAM 10. Ceza Dairesi - Karar No2018/2607. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı ve Zarar Kavramı Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, 5271 Sayılı CMK’nın 231. maddesinde sayılan nesnel ve öznel koşulların değerlendirilip buna dair gerekçelerin gösterilmesi gerektiği, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı, bu sebeple hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan 5271 Sayılı CMK’nın 231/6-a. maddesinde gösterilen, “kasıtlı suçtan mahkum olmama” nesnel koşulunun bulunduğu, aynı Kanun’un 231/6-c. maddesinde gösterilen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair nesnel koşullardan bir diğeri olan suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinde esas alınacak zararın, kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenecek maddi zararlar olduğu, ancak herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşulun aranmayacağı, mühür bozma suçunun da zarar doğurmaya elverişli suçlardan olmadığı gözetilerek, 5271 Sayılı CMK’nın 231/6. maddesinin b bendinde belirtilen, “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” öznel koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, “kurumun zararının giderilmediği” biçimindeki yeterli olmayan gerekçeye dayanılarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar 2016/11729. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararında Yargıcın Takdir Hakkı 5271 sayılı kanunun 231 /5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına dair mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, duruşmada gözlemlenen olumlu hal ve hareketi gerekçe gösterilerek sanık hakkında takdiri indirim maddesi uygulandığı, adli sicil kaydına göre kasıtlı bir suçtan sabıkasının bulunmadığı ve yüklenen mühür bozma suçundan kaynaklanan somut bir zararın da bulunmadığı, gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilmesi yerine “sanığın şahsi halleri ve adli sicil kaydı göz önüne alınarak” denilmek suretiyle yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar 2016/7553. Silinme Koşulları Oluşmuş Adli Sicil Kayıtları HAGB Kararına Engel Değildir Sanığın dosya içerisindeki adli sicil kaydında suç tarihinden önceki mahkumiyet hükümlerinin silinme koşullarının oluştuğu, güncel adli sicil kaydında bu mahkumiyet hükümlerinin bulunmadığı, sanığın katılanın zararını da giderdiğinin anlaşılması karşısında, 5271 Sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif şartının oluşup oluşmadığı tartışılarak, sanık hakkında 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde değerlendirilmemesi hukuka aykırıdır Yargıtay 3. Ceza Dairesi -Karar 2016/14120. HAGB ve Cezanın Ertelenmesi Kararlarının Uygulama Önceliği Suça sürüklenen çocuk açısından yapılan incelemede, her üç müştekiye yönelik hırsızlık suçu açısından giderilmesi gerekli somut maddi bir zarar bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun kayden sabıkasız olduğu, CMK’nın 231 maddesinin 6. fıkrasının b bendinde yer alan ölçütün değerlendirilerek, “duruşmadaki tutum ve davranışları” lehine görülerek 5237 Sayılı TCK’nın 62. maddesiyle cezadan indirim yapıldığı, suça sürüklenen çocuğun tekrar suç işlemeyeceği yolunda kanaate ulaşılarak tayin edilen cezanın ertelendiği, erteleme müessesesinden daha lehe olduğunda kuşku bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluştuğu gözetilmeden ve bu husus tartışılmadan “suça sürüklenen çocuk’un adli sicil kaydında görünen birden fazla HAGB niteliğindeki kayıtların suça sürüklenen çocuğun’un kurumun getiriliş amacına aykırı hareket ettiği mahkememizce değerlendirilerek CMK’nın 231 vd. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması hukuka aykırıdır Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar 2017/580. Hükmün Açıklanması ve Adli Para Cezası Gibi Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesi Şartları Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK’nın 179/3,, 62. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkras 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması sebebiyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık sebebiyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi sebebiyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılamayacağı, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş sanıkların kısa süreli, diğer sanıkların ise otuz gün ve daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olup, suç tarihinde sabıkasız olan sanık hakkında açıklanması geri bırakılmış olan hükümde belirlenen 25 gün hapis cezasının, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar 2017/2947. Uyuşturucu Kullanma Suçunda HAGB Zorunluluğu Halleri Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir Yargıtay Dairesi - Karar 2018/138. HAGB Kararının Tarihinden Önce Kesinleşmesi veya Denetim Süresinin İyi Halli Bitirilmesi CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle adli sicil kaydında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan sanık açısından bu karara bağlı denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin karma yapısı nazara alındığında yapılan bu değişikliğin sanık aleyhine olduğunda ve bu nedenle incelemeye konu suçların bu tarihten sonra işlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Peki adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıtlar yönünden nasıl bir yol izlenmelidir. İkinci suç tarihi yasal değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 ve sonrasında olsa bile, adli sicilde bu tarihten önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıt varsa, bu kayıt ikinci suç yönünden engel teşkil edecek midir? Engel teşkil edecekse bunun sınırı nedir? Kanun koyucunun bu düzenlemesinden sanığı sorumlu tutabilmek için “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi de nazara alındığında sanık, hem yasal değişikliği hem de adli sicilde yer alan kaydın bu tarihten sonra kesinleştiğini bilmelidir. Adli sicildeki kayıt bu düzenlemeden önce kesinleşmişse sanık yönünden ikinci suç için yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyecektir. Sonuç olarak CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” şeklindeki düzenleme, incelemeye konu suç tarihinin ve adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması halinde uygulanabilecektir. Bu açıklamalar ışığında; sanığın adli sicil kaydında yer alıp kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararlarının, 28/06/2014’ten önce 15/06/2011’de kesinleşmesi, ayrıca bu kararların kesinleşmesinin üzerinden 5 yıllık denetim süresinin de geçmesi karşısında; incelemeye konu hükümler yönünden, yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği gözetilmedir Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar No2019/5997. Sanığın sabıkasında görülen ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiş ise de, Adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamın 6545 sayılı Yasanın 72. maddesinin yürürlük tarihinden önce kesinleşmesi ve engel oluşturmaması karşısında, sanık hakkında CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken “denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıma karar verilemeyeceği gözetilerek” şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar 2019/10918. Sanığın HAGB’yi Kabul Ettikten Sonraki Celsede Avukatının HAGB İstememesi 5271 sayılı CMK’nin 5728 sayılı Kanun ile değişik 231/5. maddesi uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, defter ve belgeleri ibraz etmeme suçu neticesinde oluşan herhangi bir somut maddi zarar bulunmadığı gibi adli sicil kaydına göre engel mahkûmiyeti olmayıp, hakkında takdiri indirim maddesi uygulanarak cezası ertelenen sanığın, Sarıkamış Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda talimat yoluyla alınan tarihli sorgusunda, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmesine karşın, sanık müdafinin hükmün verildiği tarihli oturumda müvekkili olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmediği yolundaki sanığın aleyhine sonuç doğuran beyanı sanıktan sorulup, sonucuna göre CMK’nin 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken, “sanık müdafinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediği” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir Yargıtay 11. CD-Karar 2020/49. HAGB Kararının Memuriyete Etkisi İle İlgili Danıştay Kararları İnfaz koruma memuru olarak atanması gereken davacının Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereği memurluğa atanmasının uygun olmayacağına ilişkin davalı idare tarafından işlem tesis edilmiştir. Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin “Özel şartlar” başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının 5/d bendinde; koruma güvenlik görevlisi ile infaz ve koruma memuru kadrolarına atanabilmek için “Güvenlik soruşturması olumlu olmak” şartı vardır. Davacı hakkında 11 yıl önce 18 yaşından küçük olduğu bir dönemde işlediği görevli memura mukavemet suçu nedeniyle 1 yıl hapis cezası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Davacı hakkında hagb kararı verilmiş olması, denetim süresinin geçmiş olması, söz konusu fiilin niteliği ve aradan geçen süre göz önüne alındığında hakkında yapılan “güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması” gerekçesi ileri sürülemez. Davacının memuriyet atamasının yapılması gerekir Danıştay 12. Daire - Karar 2015/4853. 657 sayılı Yasa’nın 48/A-5, 98/b maddeleri uyarınca tesis edilecek işlemlerin tamamen ceza yargılamasının sonucuna bağlı olması ve işlem tarihinde davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunması nedeniyle dava konusu hukuka uygun olarak tesis edilmiş ise de; mahkumiyet hükmü davacının başvurusu üzerine uyarlanmış ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca davacı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Hagb kararı verilmesi nedeniyle davacının memuriyet görevine son verilmesi hukuka aykırıdır Danıştay 12. Daire - Karar 2013/439. Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliği’nin 8. maddesinin h bendinde; TCK 53. maddede belirtilen süreler geçmiş olsa bile; üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezası öngörülen kasten işlenmiş suçlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/A-5 maddesinde sayılan suçlardan dolayı, a- affa uğramış veya yasaklanmış haklar geri verilmiş olsa dahi mahkûmiyeti bulunmamak, b- hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verilmemiş olmak, c- devam etmekte olan bir kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak şartları aranmaktadır. Somut olayda; kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kullanmak veya bulundurmak suçundan yargılanan davacının “güvenlik soruşturmasının olumsuz olması” gerekçe gösterilerek Polis Meslek Yüksek Okulundan ilişiği kesilmiştir. Davacı yargılama neticesinde beraat ettiğine göre, hakkındaki güvenlik soruşturmasının olumsuz neticelendiğinden bahisle ilişik kesme işlemi hukuka aykırıdır Danıştay 8. Daire - KARAR 2013/3154. Disiplin cezaları ve ceza verilmesine neden olan eylemler memurların çalıştıkları kurumun düzenine aykırı fiilleri nedeniyle kendilerine uygulanan zorlayıcı önlemler niteliğindedir. Disiplin cezasını gerektiren fiilin niteliğine göre ceza yargılamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması disiplin hukuku yönünden ortada bir ceza mahkumiyeti bulunmadığından bahisle disiplin cezası uygulanmaması sonucunu doğurmayacaktır. 1702 sayılı ilk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanunun “meslekten çıkarma” cezasının uygulanacağı halleri düzenleyen 27 nci maddesinde “Gerek talebeye karşı ve gerek hariçte muallimlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizliğin sabit olması” hali sayılmıştır. İşlenen fiilin niteliğinin yürütülen görevin gerektirdiği niteliklerin kaybedilmesi mahiyetinde olduğu hallerde fiilin karşılığı disiplin cezasının uygulanması yargı kararıyla suçun sabit olması hususu dikkate alınarak kamu görevlisinin tabi olduğu mevzuat yönünden değerlendirilmelidir. 17 yaşındaki öğrencisiyle cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişikte bulunan öğretmenin 1702 sayılı Yasada karşılığını bulan fiilinin sübut bulduğu sonucuna varılmakta olup, anılan Yasanın 27/1 maddesi uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir Danıştay 12. Daire - Karar 2012/3553. Davacı polis memuru iken, dolandırıcılık suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti nedeniyle görevine son verilmiştir. Davacının uyarlama talebiyle yaptığı başvuru üzerine hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Devlet memurlarının 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uyarınca görevlerine son verilmesi işleminin sebep unsurunu 48. maddede sayılan ve memuriyete engel kabul edilen bir suçtan mahkumiyet ve bu mahkumiyete ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı oluşturmaktadır. Bu durumda davacının memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçtan mahkum olduğundan söz edilemeyeceğinden, polis memuru davacı hakkındaki göreve son verme işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır Danıştay 12. Daire - Karar No 2008/4502. Avukat Sanık Adına HAGB İstemediğini Beyan Edemez Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu bakımından “Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması” şartının nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiği ile sanık müdafisinin sanık adına bu yönde bir beyanda bulunup bulunamayacağı hususunun ayrıca ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hâkim tarafından her olayda resen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkân verecek biçimde kararda gösterilmelidir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için; objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayanan subjektif koşulunda gerçekleşmesi gerekmektedir. 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasının c bendinin sonuna “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi eklenmiş olup, Kanun koyucu bu değişikliğin gerekçesini “…Uygulamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesiyle yargı yoluna müracaat hâlinde beraat edeceğini düşünen sanığın bu hakkı elinden alınmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraza tabi olup; uygulamada itiraz mercii kararları şeklen incelemektedir. Her iki durumda da sanığın suçsuzluğunu ispat amacıyla kararı temyiz incelemesine götürmesi mümkün değildir. Bu sebeple sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması düşüncesiyle anılan hükmü ihdas eden madde eklenmiştir.” şeklinde açıklamıştır. Bu bağlamda, suça ve sanığa ilişkin diğer şartlar gerçekleşmiş olsa dahi sanığın kabul etmediğine dair beyanının olması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir. 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının c bendinin son cümlesinde “Sanığın kabul etmemesi” ibaresine yer verildiğinden, madde metnindeki cümlenin lafzından kanun koyucunun “olumsuz bir şart” getirdiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını değil uygulanmamasını şarta bağladığı, açıkça reddetmediği durumlarda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul edip etmediği hususunda susması veya açıkça reddettiğine dair bir cevap vermemesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun tarihli ve 234-252 sayılı kararında sanığın, açıkça kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği ifade edilmiştir. Bu kapsamda; öncelikle hazır bulunan sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun anlam ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesi, bu husustaki iradesinin belirlenmesi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini isteyip istemediğinin sanıktan sorulması ve kabul edip etmediğine ilişkin yapılan açıklamanın duruşma tutanağına geçirilmesi gerekli olup açıkça hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmediğine dair beyanda bulunmayan sanık hakkında, diğer şartların varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi mümkündür. Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanı niteliği itibarıyla şahsa sıkı surette bağlı bir hak ve yetkidir. Şahsa sıkı surette bağlı haklar kanunda tek tek sayılmamakla birlikte genel olarak öğretide, kişinin sadece kendisinin kullanabileceği, başkasına devredilemeyen ve miras yoluyla geçmeyen haklar olarak açıklanmaktadır. Evlenme, nişanlanma, nişanı bozma, evlat edinilmeye razı olma ve şikâyetten vazgeçme gibi bu tür haklar insanın kişiliğini yakından ilgilendirdiğinden, bunların kullanılmasına karar verme yetkisi başkasına bırakılmamıştır. Ancak, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, vekil aracılığıyla kullanılabilen şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar ancak vekâletnamede bu hususta özel bir yetkinin bulunması hâlinde vekil tarafından kullanılabilir. Bu hakların vekil aracılığı ile kullanıldığı hâllerde ya bu hususta avukata verilmiş özel bir yetki bulunmalı ya da bu yetki bulunmaksızın avukat tarafından gerçekleştirilen işleme hak sahibi sonradan izin vermelidir. Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediği yönündeki beyan hakkı tıpkı ifade ve sorgu gibi şahsi bir haktır ve sanık tarafından kullanılmalıdır. Sanık müdafisi nasıl ki temsilcisi olduğundan bahisle sanığın yerine sorgulanamaz ise sanığın yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanda da bulunamaz. CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasının c bendinin “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şeklindeki düzenleme ve aynı Kanun’da, duruşmalarda sanığı temsil eden sanık müdafisinin sanık adına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğine dair beyanda bulunabileceğine ilişkin bir usul kuralının yer almaması, kanun koyucunun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme yetkisini münhasıran sanığa vermesinin bilinçli bir tercih olduğunu göstermektedir. CMK’nın 226/4. maddesinde ek savunma hakkına ilişkin olarak müdafisinin sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanacağını kabul eden kanun koyucu, sanık müdafisin de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanda bulunabileceğine ilişkin olarak benzer bir düzenleme yapma imkanına sahipken bu yola başvurmamak suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kabul etmeme hakkının sanığa ait olduğunu belirtmiştir. Ceza muhakemesi hukukunda kural olarak kıyas yapılabilmesi mümkün ise de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak hak ve özgürlükleri sınırlayıcı hükümler ile yalnızca belli kişi veya durumlar için öngörülen istisnai nitelikteki hükümlerin uygulanmasında kıyas veya kıyasa yol açacak şekilde genişletici yorum yapılamaz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme de yalnızca sanığa tanınan şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup vekâletnamede buna ilişkin özel yetki bulunmadığı sürece söz konusu hakkın kullanılması müdafiye devredilemez. Zira şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda hakkın devredilemeyeceğine dair kurala ancak yasal düzenleme ile istisna getirilmesi mümkündür. Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar 2019/616. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Avantajları HAGB kararıyla ortada bir mahkumiyet hükmü olmadığı için kişi masumiyet karinesinden yararlanmaya devam eder. Bu nedenle HAGB kararı, kişinin hayatına hiçbir şekilde olumsuz etkide bulunmaz. HAGB kararı adli sicil kaydında özel bir bölüme kaydedildiğinden normal sabıka kaydında gözükmez. HAGB kararı ileride suç işlenmesi nedeniyle açıklanır, HAGB kararı açıklandığında kişinin kararı temyiz hakkı mevcuttur. Yani, kararın Yargıtay’da bozulması için kişiye yeni bir şans tanınır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir kereye mahsus olmak üzere yargılanan şahsın kişisel ve sosyal hayatını bozmadan sürdürebilmesi için imkan tanıyan önemli bir ceza usul kurumudur. Avukat Baran Doğan Hukuk Bürosu UYARI Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir. Makale Yazarlığı İçin Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

hagb sonrası suç işleme erteleme